ESER ADIAnadolu’da Abdallık Geleneğinin Ortaya Çıkmasında Etkili Olan Tasavvufi Ve Dini Yapılanmalar İle Abdalların Müzikle İlişkisinde Bu Yapıların Etkisi
284 Ezgi TEKİN ARICI - Cenk GÜRAY T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı (Ocak, 1992). Sunar ise, bunlara ek olarak Bektaşîliği, Asya dinleri, tenasüh ve hulul inancı, Ya- hudilik, Hıristiyanlık, Hurufîlik, Babaîlik, Şiîlik gibi çok geniş inanç sistemleri ve tarikat yapılarının bir senkretizmi olarak nitelemektedir (Sunar, 1975, s. 11). Babaî hareketinin kuvvetli bir temsilcisi olan Hacı Bektaş-ı Veli, bir Vefaî şeyhi olan Baba İlyas’ın halifesi olarak bilinmektedir. Bektaşîlik, fetih hareketleriyle beraber uç bölgelerde ve özel- likle Batı Anadolu’da yayılma imkânı bulmuş, Balım Sultan ile de teşkilatlanmıştır. Geyikli Baba, Abdal Musa ve onun halifesi şair Kaygusuz Abdal gibi “Abdal” lakabını taşıyan ve bugün Bek- taşî olarak bilinen şeyhlerin çoğu aslında Kalenderî ve Haydarî olup, zamanla Bektaşîliğin içine kaynaşmışlardır (Ocak, 1992). Saz eşliğinde “nefes” denilen ilahiler söylenen ayin ve erkânlarında ayrıca “gülbank” deni- len dualar da okunmaktadır. Bektaşîlik, Şiî etkiler dolayısıyla zaman içinde devletle ters düşmüş ve 1925’te tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla resmen sona ermişse de günümüzde fiilen devam etmekte olup, Anadolu ve Rumeli’de pek çok alana yayılmıştır (Ocak, 1992). Gölpınarlı, Abdallar, Kalenderîler, Câmîler, Şemsîler, Edhemiler gibi toplu halde gezen derviş gruplarının ve fütüvvet ehlinin (Ahilerin) inanç, gelenek ve göreneklerinin birleşerek Bek- taşîlik içinde temsil edilmeye başlandığını, XVII. yüzyıldan itibaren Bektaşîlikle tamamen kay- naşarak ayrı birer zümre olmaktan çıktıklarını ifade etmektedir (Gölpınarlı, 2014, s. 256,268). Dolayısıyla Bektaşîlik, Abdallıkla beraber ele aldığımız derviş gruplarını birleştiren ve tek çatı altında toplayan bir tarikat olarak düşünülebilir. Hacı Bektaş’ın Vil âyetnâ m e’sinde Abdallardan da söz edilmektedir. Bunlardan birinde Hırkadağı’nın adının verilmesiyle ilgili olanında Hacı Bektaş Veli’nin ve Abdalların sema etmeleri şu şekilde anlatılmaktadır: Günlerden bir gün, abdallariyle Hırkadağı tarafında seyre çıktı (Hacı Bek- taş, burada Hünkâr olarak anılmaktadır). Dağın üstüne gelince abdallara, tez varın dedi, bir ateş yakın. Abdallar, etraftan çer-çöp yığdılar, ateşlediler. Hünkâr, ateş yanınca coşup semâ’a girdi. Abdallar da ona uydular. Kırk kere ateşi dolandılar… (Gölpınarlı, 2014, s. 36). Görüldüğü gibi, Abdallıkla ilişkili derviş gruplarının birbiriyle oldukça iç içe geçtiği, zamanla Bektaşîlik içinde eridikleri gibi bir netice ortaya çıkmaktadır. Bu duruma açıklık getirmesi bakımından, XVI. yüzyıl Kalenderî şairi Hayalî Beğ’in şu dizeleri oldukça dikkat çekicidir: “ Ma’nîde nazm kişverinün tâcdariyem Sûretde gerçi başı açuk bir Kalenderem Ben Hayâlî baş açuk bir Rumeli Abdalıyam Tekye-i hayretde Mecnûn ihtiyarumdur benim
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NzM2ODUz