Çorum Kültür Envanteri
453 ÇORUM’DA SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS Yrd. Doç. Dr. M. Mete Taşlıova 1.Gelenekler 1.1.Doğum: İnsan hayatında üç önemli “geçiş dönemi” vardır. Doğum, evlenme ve ölüm. Her birinin kendi bünyesi içinde birtakım alt bölümlere ve basamaklara ayrıldığı uygulamalara dair birçok inanç, adet, töre, tören, dinî ve sıhrî kabullere uyulmakta veya işlemler yapılmaktadır. Bunlar yapılırken, bağlı bulundukları kültürün beklentilerine ve düşünce kalıplarına uygun şekilde, bir durumdan yeni bir duruma geçişin, istenilen veya umulan biçimde olmasını temin etmek amaçlanmaktadır. Çorum’da; doğum öncesi, doğum, doğum sonrası gibi aşamalarda farklı uygulamalar görülmektedir 1 . Bu uygulamaların bir kısmı, “halk hekimliği” <halk tababeti> gibi geleneksel bazı tedbirlerin, hem anne hem de bebek için uygulanması biçiminde görülmektedir. Bir kısmı ise yapılmazsa bir eksiklik olacağına inanılan ve “törensel” özellik taşıyan niteliktedir. 1.1.1.Kırklama: Doğumdan sonra bebeğin ve annesinin çeşitli pratiklerle yıkanması ve bu sayede kötü ruhlardan korunması işlemine yörede “kırklama” adı verilmektedir. Bu işlemi yapmak için önce kırk tane taş toplanır; taşlar yıkanır ve banyo yaparken kullanılacak olan su kabının içine atılır. İlk önce bebeğin annesi, hazırlanan bu kaptan su dökerek yıkanır. Böylece “kırklanan” kadın, bebeğini yıkamaya başlar. Bu işlemi yaparken yakın akrabalar da yardım eder. Bebeğin annesi kendisinin de kullandığı su kabının içine bebeğin yıkanabileceği sıcaklıktaki suyu hazırlar. Bu kaptan bir tas su alır ve parmakları açık bir şekilde su dolu tasın içine elinin önce içini veya dışını batırır ve “beş” der, tekrar elini batırır “on beş” der ve bu işlem “kırk” diyene kadar devam eder… Kırk sayısına ulaşınca tastaki su, hem bebeğin hem de annenin başına dökülür; bu işlem üç kez tekrarlanır. Böylece hem bebeğin hem de annenin “kırklanmış” olduğuna inanılır. Kırklama merasimi tamamlandıktan sonra kabın içinde bulunan su, taşlarla birlikte ayak basılmayan uygun bir yere dökülür 2 . 1.1.2.Al Basması: Türkiye’nin çeşitli illerinde görüldüğü gibi Çorum’da da yeni gelinlerin ya da doğumunun kırkıncı gününü atlatmamış kadınların doğaüstü bir güç tarafından rahatsız edilebileceğine inanılmaktadır. Bu doğaüstü güç ve bu gücün getireceği hastalık da “al basması” şeklinde ifade edilmektedir. Bu gücün kadınları rahatsız etmemesi için çeşitli önlemler alınmaktadır. Yeni gelinler, evlendikten sonra bir iki gün evden çıkartılmamaktadır; çıkarsa “al basacağına” inanılmaktadır. Bu nedenle, loğusa kadınlar, evde yalnız bırakılmaz; yalnız kalmaları bir zorunluluksa kadının yatağının başucuna bıçak ya da silah koyulur. “Al basması”ndan korunmak için loğusa kadınlara kırmızı gecelik ve kırmızı başörtüsü giydirilir. Bütün bu önlemlere rağmen, kadın doğumdan sonra zayıflarsa ve vücudunda kırmızı lekeler çıkarsa “al basması” hastalığına yakalandığına inanılır. Bu durumda lekelerin etrafı bir arpa tanesiyle çizilir ve bu işlemi yapan kadın, Felak, Nas, Fatiha ve İhlâs surelerini okur. Bu şekilde kadının “al basması” hastalığından kurtulacağına inanılır 3 . 1.2.Evlenme: Genç delikanlının anne babası bir torun sahibi olmak, kız anne babası da kızlarına “hayırlı bir kısmet”in çıkması ve mutlu bir yuva kurması için, çok titiz davranırlar. Evlilik için, delikanlının beğendiği veya evvelden sözlendiği biri varsa, öncelikle bu kıza delikanlının annesi bakar ve bir değerlendirme yapar. Kıza bakmak, sadece gelin adayının görülmesi ile değil, kızın ailesi ve kimi zaman bütün akrabalarını da içine alan genişlikte gerçekleşir. Delikanlının özellikle istediği biri yoksa annesi zaten etrafa bakınmaktadır ve oğlu için “helal süt emmiş” bir kız arayışı içindedir. 1.2.1.Söz Kesme: Delikanlının beğendiği veya annesinin gelini olmasını istediği kız için, önce, “kız görme”ye gidilir. Bu görme-görüşme-tanışma işinden sonra, uygun bir tarih tespit edilir ve erkek tarafı aile büyüklerinden birini veya birkaçını alarak, “kız isteme”ye gider. Hanımlar en ağır ve gösterişli elbiselerini giyer. Başından sonuna kadar geleneklerle çizilmiş “törensel” yapı özelliği gösteren bu uygulamada, kızın hâl ve davranışları belirleyici olur. Kızın kapıyı açmasındaki tavrı dahi dikkate alınır. Kız kapıyı hızlı açıp kaparsa, huy ve tabiatının sert olduğuna alamet sayılarak pek beğenilmez. Ancak, kız tarafı da gelenlerin niyetinden haberdarsa veya bunu bir şekilde anlarsa, kızın ve annesinin tavrı, bir nevi cevap niteliği taşır. Kız dünürcü geldiğini hissederse, kapıyı hızlı veya sessizce açıp kapatmasından, bir yönüyle niyetini açık etmiş olur 4 . Kadınlar arasında geçen bu görme-görüşme-tanışma veya bir yönüyle anlaşmadan 1 Sedat Veyis Örnek, 2000, Türk Halk Bilimi, Kültür Bakanlığı Yayını, Özkan Matbaacılık, Ankara, s. 138-143 2 M. Öcal Oğuz, Bengisu Kolcu, 2006, 2004 Yılında Çorum’da Halk İnançları ve Türbeler, Hitit Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Halkbilimi Topluluğu Yayını, Ankara, s. 21. 3 M. Öcal Oğuz, Bengisu Kolcu, 2006, a.g.e., s. 19-20. 4 H. Koçak, 1938, “Çorumda Eski Nişan Âdetleri”, Çorumlu Dergisi, Yıl 1, 15 Mayıs 1938, Sayı 2, s. 20-22
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU2NTE2