Gelenek, Görenek ve İnançlar
371 Günümüzde Performans Etkinliği Olarak Mevlevi Semâsı Gelenek, Görenek ve İnançlar kurulmasıyla birlikte şekil almaya başlamıştır. Mevlânâ’nın vefatıyla birlikte Mevlevilik tarikatı- nın hemen kurulduğunu söylemek de mümkün değildir. Çünkü Mevlânâ, sağlığında kendisinden sonra halife olarak Çelebi Hüsameddin’in başa gelmesini istemiş, Sultan Veled de babasının bu isteğine karşı gelmeyerek, babasına olan bağlılığını göstermiştir. Çelebi Hüsameddin’den sonra halife olarak başa geçen Sultan Veled, Mevlevilik tarikatının temellerini de atmaya başlamıştır. Sultan Veled, merasimlere önem verdiği için, Mevlevilik tarikatının temellerini oluşturur- ken de buna dikkat etmiş, yapılacak olan her kuralın belli bir sırası olmasını istemiştir. Hz. Mev- lânâ’nın hayatında önemli bir yer tutan vecd ve semâyı da kurallara bağlamış ve onunla birlikte semâ ve Mevlevî âyinleri de yavaş yavaş şekil almaya başlamıştır (Gölpınarlı 2006: 51). Fakat o dönemlerde bazı biçimsel âyinler, henüz tam tanımlanmadığı için her tekkenin şeyhinin takdirine bırakılmıştır (Lewis 2010:471). Mevlevi semasının şekillenmesi zaman almıştır. Bu konuda en geniş bilgiler Abdülbaki Gölpınarlı’da vardır. Gölpınarlı, Mevlevî Adâb ve Erkânı adlı eserinde, Sultan Veled ve oğlu Ulu Arif Çelebi zamanında semânın Hz. Mevlânâ zamanındaki semâ ile aynı olduğunu belirtir (2006- b-: 87). Sakıp Mustafa Dede de (ölm. 1148 H.1735), “Sefine-i Nefise-i Mevlevîyan” adlı eserinde semâdan bahsederken Hz. Mevlânâ’nın torunlarından Çelebi Selahaddin’in semâ meclislerinde, makamda bulunan çelebilerin ortada döndüğünü, onun çevresinde diğer çelebilerin, ikinci halka olarak halifelerin, üçüncü halka olarak da dervişlerin semâ ettiğini anlatır ve bu tarihlerde de semânın daha kurallar içerisinde olmadığını vurgular (Gölpınarlı 2006-b-: 88). Yine Sakıp Dede de, bugün icra edilen mukabelenin Hz. Mevlana’nın torunlarından Pîr Adil Çelebi tarafından sis- temleştirildiğini ve belirli bir şekle konulduğunu belirtir. Semâ, belirli kurallar içerisine alındıktan sonra ilk olarak Hz. Mevlânâ’nın yedinci nesil torunu olan ve 16. yüzyılda Afyonkarahisar Mevlevîhanesi’nde yaşayan Sultan Divanî’nin risa- lesinde anlatılmış, bundan sonra ise Mevlevî tekkelerinde yapılan semâ, törenleşmiştir (Gölpı- narlı 2006-b-: 90). Semâ törenlerinin semâhanelerde yapılması, Devr-i Veledi, 4 selam meydana gelmesi, mukabele sırasında postun önemi, hatt-ı istiva 1 gibi birçok konular önem kazanmış ve uygulamaya konulmuştur. Geleneksel Olarak Yapılan Sema Töreni Mevlevîlerin semâ törenine “mukabele” denir. Arapça bir kelime olan mukabele, karşılaş- mak, karşı karşıya gelmek, yüz yüze olmak anlamlarına gelir. Mukabele günümüzde semâ âyini ya da semâ gösterisi olarak da isimlendirilmiştir. Tasavvufî anlayışta mukabele, tarikata girmiş kişilerin toplu olarak bir araya gelmeleri ve zikir yapmalarıdır (Arpaguş 2009: 243). Tekkelerde tören, muhiblerin katılımını sağlamak amacıyla -o dönemde tatil olduğu için- Cuma günleri yapılırdı (Gölpınarlı 2006: 340, Arpaguş 2009: 244). Mevlevî töreni herkese açıktı, tarikat dışından izlemek isteyen herkes bu töreni izleyebilirdi. Mukabelenin olacağı gün tekkedeki bir can, bütün dervişlere sesini duyuracak şekilde, namaz vaktinin geldiğini bildirirdi. Mevlevî dervişleri de abdestlerini alır, tennurelerinin üzerlerine 1 Hatt-ı İstiva: Semâhaneyi iki yarım daireye bölen, semâhanenin giriş kapısı ile tam karşıdaki kırmızı post arasında var olduğu kabul edilen bir çizgi.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU2NTE2