Gelenek, Görenek ve İnançlar

384 Prof. Dr. İlseyer ZAKIROVA T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Mari Cumhuriyeti Berenge İli’nde yaşayan G. Gabidullina, kendi makalesinde ebelerin çocukları iyileştirme’nin başka bir yolu hakkında bahseder: “Dünyaya zayıf gelen çocuğu ebe cilpuçkaya (un elemek için yapılan uzun ahşap tahıl teknesi) koyup, dualar okuyarak kısa sürede sıcaklığı azalan fırına sokarmış. Sıcakta mayışan çocuğu koyun derisine sarıp anne kucağına verirlermiş. Bu yöntemle iyileştirilen çocuklar arasında güreşçiler bile varmış.” (Gabidullina). Za- manından önce dünyaya gelen çocuğu, yün montun kolu içinde büyütme olaylarına günümüzde de rastlanmaktadır. Ebe, güzel dileklerle çocuğun göbeğini keser. Göbek kordonu hiçbir zaman çöpe atılmaz, kurutulur. Bez veya kâğıda sararak, hiç kimsenin yetişemediği yere konulur, genelde sandıkta en değerli eşyalar yanında saklanır. Çocuğa nazar dokunduğunda veya hastalandığında, göbek kor- donunu suda çalkalayıp, o suyu içirirlermiş. Kurutulmuş göbeğin evde saklanmasıyla o çocuğun evden uzaklaşmayacağına inanmışlardır. Tatar halkında sık kullanılan “göbek kanı damlayan toprak” ifadesi de baba ocağı, doğduğu toprak ile bağlantıyı ifade etmektedir. Göbek kanı, göbek kordonu insanı o toprağa bağlar. Şair Elmira Şerifullina’nın “Kendek Ebiyem” (Ebem) adındaki şiirinde bu adeti, güzel duygular eşliğinde dile getirilmiştir: Bebitotkan k ӗ nd ӗ k ebiy ӗ m, …Ellerine bebek almış ebe ninem Yıraklaşkansayın – yeneşe. Uzaklaştıkça yan yana. K ӗ nd ӗ klern ӗ kist ӗ n, Göbekleri kestin, Cirge t ӗ kt ӗ n, Toprağa diktin İstel ӗ k keküç ӗ p, m ӗŋ yeşe! Hatıralara geçerek çok yaşa! (Şerifullina, 217). Ebe, yeni doğan çocuğu yıkadıktan sonra, ilk iş olarak onu babasının eskimiş bir göm- leğine sararmış. Bu ayin, çocuk babası tarafından daha çok sevilsin, daha çok baba ile çocuk arasında güçlü bağ kurulsun dileğiyle yapılmıştır. Ebeler, dünyaya yeni gelen çocuğa öncelikle şans ve merhamet dileğinde bulunmuşlar. Yeni doğan çocuğa bal ve tereyağı tattırmak âdeti Tatarlarda “çocuğu avızlandırmak” diye ad- landırılmaktadır. Dili tatlı, kendisi rızıklı ve mutlu olsun diye çocuğun dudaklarına bal ve yağ sürülürmüş. Bu, çocuğun rızkı bol, hayatı bereketli, tatlı olması için yapılan ayinlerden sayılır. “Ekmekli, tuzlu, tatlı dilli ol, analı babalı büyü, iki kanatlı ol” dileğinde bulunmuşlardır. Bazı böl- gelerde çocuğun dudaklarına tuz değirmişler. Bu ayinin temelinde çocuğun bu hayatta güçlü ve cesur olma dileği yatmaktadır: Usal bulsın, Yavuz olsun, Eşke batır bulsın, Çalışmakta cesur olsun, Beh ӗ tle bulsın, Mutlu olsun, Karşı kilgenge Karşı gelene Kükreg ӗ b ӗ len ber ӗ ls ӗ n! Göğsü ile vurulsun! (Bayazitova, 193)

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU2NTE2