Geleneksel Tekstil Sanatları Örneğinde Geleneksel Bilgi ve Becerinin Aktarımı Üzerine Bir Değerlendirme

442 Doç. Dr. Yüksel ŞAHİN T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Günümüz kent yaşamlarında özellikle kadınlar için bir eğitim kurumu veya yerel yönetim- ler bünyesinde açılan uğraşı (hobi) veya meslek edindirme amaçlı kurslar, tekstil el sanatlarının üretimine olanak sağlamaktadır. Bu kursların yanı sıra, mevcut kadın becerisinin devam etme biçimlerinden birisi olarak kırsal turizm bölgelerinde gelişen tekstil el sanatları da kendi ekonomi- lerine katkı sağlamaktadır. El Sanatlarının Kavramsal Kökenine Kısa Bir Bakış: Değişime uğrayan geleneksel tekstil el sanatları günümüzde artık turistik bir değer kazan- mış ve çeşitli yorumlarla kültürün temsili rolü yüklenen hediyelik eşya sektörünün malzemesine dönüşmüştür. Kadınların el becerileriyle çeşitlenen el işi örgü, keçeden yapma çeşitli ürünler, giyim- kuşam parçaları gibi kimi ürünler, beceri konusunun üretim isteği ile yakın ilişkisinin devam ettiğini gösteren, yeni bir gelişimi işaret etmektedir. Özellikle kadın beceri ve üretim isteği ile şekillenen yeni ürünlerde gözlemlenen zevk, kompozisyonlardaki ve renk seçimindeki matematik bilgisi, estetik algı, konunun sanat, zanaat, tekhne / teknik, bilgi ve beceri bakımından değer- lendirilebileceğini akla getirmektedir (Şahin, 2016; 4). Bu kavramları kısaca tanımlamak yerinde olacaktır. Cevizci, Platon’un “tekhne” kavramını, sanatsal bir nesnenin üretilmesi ya da bir amaca ulaşılması için gerekli olan ilkelerin bilgisine ve kullanılmak durumunda olan rasyonel yönteme ilişkin kavrama verilen ad olarak tanımlamaktadır. “…Amacı bir şey yaratma faaliyeti olan ve doğru bir plana göre yönlendirilmiş beceri olarak tanımlanan “tekhne”, doğru bir akıl yürütmeye dayalı olan ve insanın kendisi tarafından yaratılmış bir şeyi ortaya çıkarmasına sebep olan yete- nek olma durumundadır” (1997: 658), (Şahin, 2016; 7). Tekhne’nin yetenek olarak tanımlanması, beceri konusunu da hemen sorgulamayı gerektirmektedir. Beceri; İngilizcede aynı kökten gelen “practice” (alıştırma, deneyim, pratik) ve “practical” (becerikli, iş bitirici, elverişli, pratik) ile ilişkilen- dirilmektedir (Senneth, 2013: 66), (Şahin, 2016: 5). Bu durumda yetenek; bir işi yapabilme yetisi, beceri ise o yeteneği deneyimle kullanılır hale getirme olarak düşünülebilir. Yetenek ve becerinin dile geldiği kullanım alanları ise hem sanat hem de zanaat kapsa- mında kendisini gösterebilir. Bu bağlamda zanaat; mesleklerin sınıflandırıldığı bir çatı kavram olarak düşünülmelidir. Bir kişinin sahip olduğu yetenek ve beceri hangi alandadır? Sorusunun ya- nıtı, o zanaat alanını açıklar. Öte yandan geleneğimizde bir kişinin meslek sahibi olup olmadığının sorusu; ‘’bir zanaatı var mı?’’ olarak dilimize yerleşmiştir. Zanaat, emeğin bütün çeşitleriyle ilintilidir ve uygulama itibariyle zanaatın olmadığı hiçbir sanat söz konusu değildir. Ancak zanaat ve sanatın ayırıldığı günümüzde özgünlük önemli bir konu olarak karşımızdadır. En orijinalin ortaya çıkışında zanaat, teknik bilgi ile ilişkilidir. Tekniğin sanat algısı ile birleştiği ürün, özgünlük içerir. Günümüzde farklı ihtiyaçlara bağlı gelişen tekstil el sanatları özgünlük iddiasıyla özellikle geleneksel bir üretim biçimini kendilerine referans alarak yeni ürünlerde ortaya çıkmaktadır. Oysa özgün yaratmadan kasıt, eski biçimlerin yeniden ve bugünkü ölçülerde yorumlanması değil, geleneksel tekstil sanatlarımıza üstünlük sağlayan özün ne olduğunu yakalayabilmek ve bu konuda bilince ulaşabilmek en önemli konudur (Sürür, 1985; 81). Sanat ile zanaat arasındaki farkı burada derinlemesine irdelemeden, desen, kompozis- yon, renk gibi özellikleri nedeniyle özgün tekstil el sanatı ürün için halk sanatı bağlamında bir yaklaşımın daha uygun olacağı kanaatindeyim. Hançerlioğlu’nun halk sanatı konusundaki yak- laşımı, bireysel becerilerin sanatsal kaynağının halk sanatında olduğu üzerinedir. Bu nedenle

RkJQdWJsaXNoZXIy NzMzNDcy