Genel Konular

302 Prof. Dr. Esma ŞİMŞEK T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı kap su konur (Kalafat 1999: 35). Dikkat edilirse, bu uygulamaların hepsinde Azrail, elinde kılıcı ile kan döküp can alan bir kişi olarak tasavvur edilmektedir. Güney Azerbaycan halkının inancına göre, Azrail’in boyu o kadar yüksektir ki, ayakları yedi yerin dibinde ve başı da Allah’ın yanındadır. Birinin canını almak için içeriye girmesine gerek yoktur. Sadece içeriye bakması yeterlidir (Güney Azerb. V 2015: 366). Doğal olarak Azrail bu şe- kilde tasavvur edilince içeri girmesi de mümkün değildir. Muhtemelen Azral’in bu şekilde tahayyül edilmesi, onun gücünü ve elinden hiç kimsenin kurtulamayacağı inancını da kapsamaktadır. Azerbaycan’da anlatılan; “Azrail’in Tuzağa Düşürülmesi” adlı efsanede Azrail, yukarıda söylenenlerden biraz daha farklı bir yapıya sahiptir: Tumrul, tuzak kurup vahşi hayvan yakalarken tuzağına insan sıfatlı fakat sırtında iki kanadı olan birisi düşer. Ne olduğunu anlamayan Tumrul, bunu okuyla öldürmek isteyince, dile gelen yaratık, kendisinin Azrail olduğunu söyler ve tuzaktan kurtarması için yalvarır. Tumrul da öleceğini bir hafta önceden haber vermesi şartı ile Azrail’i tuzaktan kurtarır (Pirsultanlı, 2009: 261-263). Birçok yönden “Deli Dumrul” hikâyesi ile örtüşen bu efsanede, Azrail’in insanoğlu karşısında acze düşmesi ve hayatını kurtarması için yalvarması dinen mantıklı bir durum değildir. Boşnakların inancına göre beyazlar giyinen Azrail, kendisini kimselerin görmemesi için can alma işini gece vakti gerçekleştirir. Ama canlarını almadan önce o kişilerin kapısına birkaç kere uğrayarak, anlayana bazı hatırlatmalarda bulunduğuna inanılır (Sümbüllü, 2010: 92). “Azrail ile Genç” adlı bir Boşnak efsanesinde; insan suretine girip halkın içinde dolaşan Azrail, bir gün çöl ortasında bir devle güreşir. Bunlar güreşte birbirlerini yenemezler fakat Azrail yorgunluktan bitap düşer. Çölde baygın yatarken, bir delikanlı gelip bunun elini yüzünü yıkayarak kendine gelmesini sağlar. Daha sonra buna, kendisinin Azrail olduğunu, dünyadaki her nesnenin ve kişinin şekline girebileceğini belirterek; “Ben senin ne zaman öleceğini bir işaretle haber vereceğim.” der. Uzun bir ömür süren delikanlının sık sık başı ağrımaya ve vücudu halsizleşmeye başlar, ağrılardan uyuyamaz hale gelir. Sonunda çölde karşılaştığı Azrail kolunu tutarak, canını almaya geldiğini söyler. Delikanlı, Azrail’e sözünü hatırlatıp; “Hani ölmeden önce bazı işaretler göndere- cektin?” diye sorunca, o da; “Ben sana işaret gönderdim ama sen anlamadın.” der ve o günden sonra insan suretine bürünmemeye karar verir (Sümbüllü, 2010: 83-84). Diğer bölgelerde de yaygın olan bu inanışa göre Azrail, birinin canını almadan önce, 24 saat içerisinde ölecek kişinin ve yakınlarının gözüne birkaç kere görünürmüş. Bunların dışında Azrail’in fizikî yapısına dair bazı inanışları şu şekilde sıralayabiliriz: *Ölüm meleği, her eve günde üç kere bakar. O evde kim rızkını bitirir ve ömrünü tüketirse onun ruhunu alır. Melek, onun ruhunu alınca, evdekiler onun için ağlamaya başlarlar. Melek, evden çıkarken, dönüp onlara şunu söyler: “Bu, benim eve son gelişim değildir. Ben, hepinizi alıp götürene kadar buraya gelip gideceğim.” Ev halkı, meleğin bu sözünü duyabil- selerdi, öleni bırakıp kendileri için ağlarlardı. *Tunceli’de canını Hakka teslim edecek kişinin canını almaya gelen Felek’in, genellikle can teslim edecek kişinin o anda orda olmayan ya da vefat eden bir yakını şeklinde görüldüğü

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2