Kosova Türk Hikâyesinde Manevi Kültür Taşıyıcısı Olarak Anne Tipi

92 Yrd. Doç. Dr. Elsev BRİNA LOPAR T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı durumu karşısında “kendini güçhalle tutan İhsan Hanım” ın da içinde bulunduğu durum ortaya ko- nur. Karşılaştığımız hala “büyükanne tipi” inde özellikle çocuk anlatıcıda üzerinde önemle durulan bir kişiliktir. Ayşecik ise, İhsan Hanım’ın Canan’ı yetiştirme tarzının yanlış olduğunu fark etmesi için hikâyeye yerleştirilmiş olan kızdır. Reşit Hanadan’ın “ Yıldızlı Ev ” isimli hikâye kitabında yer alan “Ali” isimli çok kısa hikâye- sinde, olay anne ile çocuk arasında geçmektedir. Babası Almanya’da çalışan Ali, annesiyle bir- likte ismi belirtilmeyen bir köyde yaşamaktadır. Hikâyede Ali’nin hava şartlarına aldırış etmeden, hiç korkmadan, gece karanlığında ebe olan Halime yengeyi gidip alması, anlatılmıştır. Hikâyede Cemile isimli kadın karakter, bütün zorluklara tek başına direnen ve oğlunu da tek başına yetiş- tiren ona merhamet duygusunu aşılayan bir annedir. Kocası Almanya’da çalıştığı için oğlunu tek başına büyüten bir eştir aynı zamanda. Eserde çilekeş bir anne tipine örnek verilmeye çalışılmış- tır. Cemile’nin doğum sırasında tek başına kalması ve o sırada oğlu küçük olduğu için doğum sancılarını oğlundan gizlemeye çalışan bir anneye örnek aşağıda gösterilmiştir: “Yerde kıvranan Cemile henüz sekiz yaşına basmış oğluna hiç kıpırdamadan, sadece gözlerini çevirerek baktı. Acısını gizlemeye çalıştı.” (Hanadan, 1989: 5) Buna rağmen çocuk durumun farkındadır ve annesine yardım etmek için yaşı küçük olma- sına rağmen ebeyi gidip çağırmak zorunda kalır: “Babasının bir yıl önce Almanya’dan getirdiği kalın ceketini giydi, dolabın içinde duran elektrik fenerini aldı. Anasına bir kez daha baktıktan sonra odadan dışarı fırladı. Korkunç tipi içinde yitti.” (Hanadan, 1989: 6) Reşit Hanadan, burada anne ile çocuk arasında diğerlerine göre farklı bir paylaşımı dile getirmeye çalışmıştır. Reşit Hanadan’ın kitabının da ismini taşıdığı “Yıldızlı Ev” isimli hikâyesinin konusu, göçmen bir ailenin kasaba hayatına uymak için, vermiş oldukları mücadeledir. Yazarın ailesinin kasabaya göç etmesi, göçmenlere ucuz verilen arsada ev yapmaları, kiremit için para- larının olmayışı, kiremit parası için annenin altın liralarını bozması ve tam evlerine yerleşmişken annenin ölümü ile çocuğun derinden üzülmesi söz konusudur. İsminin belirtilmediği ben-anlatıcının ağzından dile getirilen hikâyede başkahraman olan anne, evin geçimini sağlamak için gece gaz lambasının solgun ışığında iğne oyası yapan, zengin mahallelerine gidip yaptığı oyaları satan, ailesi için ne gerekirse yapabilen, kiremit parası çık- mayınca altın liralarını bozan ve ölümcül hastalığa kapılıp genç yaşta ölen bir anne karakteridir. “Gündüz bir yana, geceleri de ev işlerinden arttırmaya çalıştığı vakitlerde, biz uyurken o, gaz lambasının solgun ışığı altında iğne oyası yapardı göz nuru dökerken.” (Hanadan, 1989: 12) Annenin para kazanarak evin geçimini de sağladığını görebiliriz. Kadının el emeği göz nuru yaptığı oyaları oğlu ile birlikte satmaya gittikleri çocuğun ağzından anlatılır: “Sonra birlikte kasabamızın zengin mahallelerine gidip zengin hanımlara satardık yaptığı oyaları.” (Hanadan, 1989: 12)

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx