Kosova Türk Hikâyesinde Manevi Kültür Taşıyıcısı Olarak Anne Tipi

93 Kosova Türk Hikâyesinde Manevi Kültür Taşıyıcısı Olarak Anne Tipi Genel Konular Hikâyede annenin altın liralarını bozdurmak zorunda kalışı, hem babayı hem oğlu tedirgin eder fakat başka çareleri yoktur, bu durum karşısında çocuğun ağzından babanın durumu dile getirilir: “Anamın uzattığı iki sapsarı lirayı alıp boynu bükük bir halde çarşının yolunu tuttu.” (Ha- nadan, 1989: 20) “Yıldızlı Ev” isimli hikâyede anne ile çocuk arasında yaşanılanların yanı sıra annenin ölü- mü ile sonuçlanan bir hikâyede çocuğun durumu ele alınmıştır. Hikâyede çocuk, yazar-anlatıcı- nın ağzından arkadaşından annesinin öldüğünü anlar: “Anan öldü, mezarlığa götürdüler! dedi .” (Hanadan, 1989: 22). “Yıldızlı Ev” isimli hikâye kitabında, anne tipinin ele alındığı bir diğer hikâye de “Özlem’in Dayanışmaya Katkısı” isimli hikâyedir. Olay Özlem’in haberlerde programlarında, Kopaonik dep- remini görmesiyle başlar. Hikâyede, Özlemin ailesinin bu duruma ne kadar çok üzüldüğü ve onlara yardım etmek için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalıştıkları, dayanışmaya katkıları anlatılmaktadır. Hikâyede kadın karakter, Özlem’in annesidir. Dayanışmayı seven, yardım sever bir anne tipi olarak hikâyeye yerleştirilmiştir: “Annesiyle babası hemen o akşam bir toplantı yaptı. Yersarsıntısına uğrayanlara dayanış- mada bulunabilmek için olanakları çerçevesinde para, giysi ve ev eşyası yardımında bulunulması kararı alınmıştı.” (Hanadan, 1989: 26) “Özlem de ekrandaki görüntülerde görüp de acıdığı yaşıtı kız arkadaşları için en güzel gömleklerini, ancak birkaç kez giydiği yepyeni entarilerini, kışlık ayakkabılarını ayırdı. Götürüp annesiyle babasının bağış için seçtikleri giysilerinin yanına koydu.” (Hanadan, 1989: 26) İsminin belirtilmediği anne, hikâyenin sonunda bu duyguları kızına da öğreten ve kızının dayanışma katkısını gördükten sonra mutlu olan bir anne tipi olarak karşımıza çıkar: “Aklına bir şey düşmüş gibi ivediyle yatak odasına geçti, orada, çivilikte, iki ay önceleri babasının kendine satın almış olduğu kürkü aldı. Onu da diğer giysilerin yanına bıraktı. Annesi ile babasının gözleri mutluluktan gülüyordu.” (Hanadan, 1989: 27) Reşit Hanadan’ın “ Yıldızlı Ev” isimli hikâye kitabında, “Memiş’in Tosunu” adlı hikâyesinde köyde Memiş adında bir çocuğun ailesi ile arasında geçenler ele alınmıştır. Hikâye, Memiş’in babasının, onun çok sevdiği bir buzağıyı kesmek istemesi ile başlar. Memiş, babasını bu düşün- ceden caydırmak için çok uğraşır ancak sonunda dayı buzağıyı kesmekten kurtarır çünkü Me- miş’e başka bir buzağı vermiştir. Bu hikâyede anne ailenin geçimini düşünen ve oğluna doğruları anlatmaya çalışan bir anne kimliği ile yer alır: “Olmaz dedi! dedi annesi. Kış boyunca etsiz ne yaparız, ne yeriz? Baban tarla almamış olsaydı, neyse, ama borcumuz var. Başka, pastırmalık alamayız ki...” (Hanadan, 1989: 28) Mercan’ın “Yörük Osman” isimli eserinde Hatçe Nine hasta olan yaşlı anne tipi olarak yer alır. Hatçe, büzülüp yatağında kötürüm yatan hasta bir kadındır. Yalnız kalmaktan korkan bakıma

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTgx