Kültür Endüstrisinin Geleneksel Kına Giyiminde “Kaftan”ı Popülerleştirmesi Üzerindeki Rolü

376 Zeynep İrem DEĞER T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Görüldüğü üzere Türk kültüründe özellikle kadının hayatında önemli bir geçiş evresi olan kına geceleri dizinin etkisiyle birçok açıdan değişime ve dönüşüme maruz kalmıştır. Köyden ken- te yöresel, yerel ve ulusal motiflerle hazırlanan kına kıyafetlerinin yerini Osmanlı dönemindeki bağlamından çok farklı şekillere getirilmiş popüler kültür ürünü fabrikasyon kaftanlar işgal et- miştir. Bu durum bize özellikle kültür endüstrilerinin 1960’larda ortaya çıktığında kültürün ekono- mik bir kaynak olarak kullanılmasının olumsuz sonuçlarını yansıtmaktadır. Kültür endüstrilerinin özellikle geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerin kültürel özgünlüklerini ortaya çıkararak ekono- mik kaynak olarak kullanması sürdürülebilir kalkınma bakımından önemlidir. Fakat bu durumun olumlu yanlarının yanı sıra kültür ve gelenekler üzerinde olumsuz risklerde taşımaktadır. Özel- likle kitle iletişim araçları dediğimiz medya, kültürü ve gelenekleri bağlamından kopararak birer tüketim nesnesine dönmesine sebep olabilmektedir. Bu durumun önüne geçebilmek için tüketim kültürü içerisinde kültürel belleğimizde var olan yerel/ulusal özgünlüklerin ve geleneklerimizin yok olmaması noktasında UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras ve Kültürel İfadelerin Çeşit- liliğinin Korunması Sözleşmeleri önem arz etmektedir. Özellikle Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi (2005) geleneklerin kültürel endüstri alanında korun- masını öngörmektedir (Oğuz, 2009:8). Oğuz’un ifade ettiği gibi, bu sözleşmeyle, sinema, müzik, televizyon, kitap, dergi, elektronik alan gibi kültüre dayalı birçok endüstri dalındaki tek-tipleşmeye karşı, uluslararası toplumun harekete geçmesi ve küresel kültürler karşısında ulusal kültürlerin de endüstri alanında varlık göstererek kültürel ifade çeşitliğini sağlama hedeflerine katkı verme- si beklenmektedir (Oğuz, 2009: 9). Bağlamında koruma ve yaşatarak aktarma ilkesinden yola çıkarak oluşturulan bu sözleşmeler kültürel belleğimizde yer alan geleneklerin ulusal kültür en- düstrilerinin ve ekonomilerinin oluşturulmasında farkındalık yaratması bakımından yol gösterici olmaktadır. Bu bağlamda kültürel tek-tipleşmenin önüne geçebilmek için kültürel endüstrilerinin kültürün “özgünlük” ve “bağlam” boyutunu dikkatte almaları gerekmektedir. Ayrıca geleneksel giyimimiz modacıların elinde yeniden hayat bulurken “yaratıcılık” ve “inovasyon” kavramları üze- rinde durmaları gerekmektedir. Bu durumu yansıtan güzel örneklerden biri; Balıkesir’in Sarıbeyler köyünde çaput kilim dokuyan Fazilet Yoldaş’ın kilimlerinin 22 yaşındaki bir gencin yaptığı yaratıcı ve farklı tasarımlarla yeniden hayat bulmasıdır. Bu durum kültürün hem sürdürülebilir ekonomik kaynak olabileceğini hem de kültürün yaşatılarak korunabileceğini göstermektedir. Kadim Türk kültürümüzde binlerce yıldır var olan Türk düğün giysilerini şu an sadece etnografya müzelerinde sergilenirken görebilmekteyiz. Kültürümüzü, bizi yansıtan giysilerin müzelerden çıkarak hayatı- mızda yer alabilmesi için özellikle kültür endüstrileri içersinde moda sektörünün yerel, yöresel ve ulusal değerlerden referans alarak özgün tasarımlar ortaya çıkarması, medyanın da bu değerleri doğru biçimde yansıtması toplumumuza milli kimlik ve aidiyet duygusu veren geleneklerimizin ge- lecek nesillere aktarılmasını, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma açısından ekonomik kaynak olmasını sağlayacaktır.

RkJQdWJsaXNoZXIy NzM2ODUz