Müzik, Oyun ve Eğlence- Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Çalışmaları
477 Yörük Kültüründe Meydana Gelen Değişmeler Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Çalışmaları guliyetleri hayvan yetiştiriciliği ve avcılıktı” (Grousset, 1980: 99). Kaynakların tümü dikkate alındı- ğında Türklerin hem yerleşik yaşam tarzını hem de konargöçerlik yaşam tarzını sürdürdüklerini, çeşitli Türk kavimlerinde bunlardan bazen birinin bazen diğerinin öne çıktığını ya da daha baskın olduğunu söyleyebiliriz. Tarihe kayıt düşenler genellikle savaş vb. önemli olaylar nedeniyle Türk- lerin konargöçer grupları ile karşılaştıkları ya da gözlem yaptıkları zaman diliminde daha çok bu gruplarla karşılaştıkları için ya da seçici bir tutumla bu tür grupları gözlemlemeyi tercih ettikleri için “konargöçerliği” Türklerin yaşam biçimi olarak genelleştirdikleri söylenebilir. Örneğin İbn-i Fazlan seyahatnamesinde hem Ahi Birlikleri gibi örgütlenmeler içinde zamanın üretim ve zanaat faaliyetleriyle meşgul olan yerleşik Türk halkının Anadolu’nun hemen her tarafında yaygınlaşmış olduğunu belirtirken, diğer yandan ‘Yörükleri’ sadece Toroslar’da ve daha çok marjinal bulduğu özellikleri çerçevesinde tasvir etmektedir. ( Şeşen, 1975: 30) . 4 Fakat bu iddialar her ne olursa ol- sun konargöçerliğin, Türklerin yaşam tarzlarının bir parçası olduğu gerçeğini de vurgulamaktadır. Bozkır kültürü, Türk tarihinin ilk dönemlerinde daha çok «Avrasya”nın bozkırlar bölge- sinde ortaya çıkan, esasını hayvancılık ekonomisinin oluşturduğu “çoban kültürü”dür. Kültürün oluşmasında en önemli faktörlerden birisi iklimdir. Bozkırlar yılda aldığı yağmur miktarı ortalama 550 mm’nin altına düşmeyen ve çok yerde 500 metreden yüksek rakımlı yaylalar olduğu için çöl ile karıştırılmamalıdır. “Nitekim Türk Bozkır kültürünün geliştirildiği bölge, yani Andronovo kültürü sahası (Altay Dağları-Sayan Dağları’nın güneybatısı düzlükleri) rakımı 500-1000 m. arasında değişen, bol otlakları ile besiciliğe çok elverişli, hatta kuru ziraate imkân verecek ölçüde rutubetli bir yayla durumundadır” (Kafesoğlu, 2005: 213). Bozkır kültürünün özelliklerini açıklamaya çalışan Kafesoğlu’na göre; merkezinde at yetiş- tiriciliği ve çobanlığın yer aldığı “atlı göçebelikten” oluşan kültüre «Bozkır kültürü» denir (Kafesoğ- lu, 1987: 4). Halaçoğlu, at merkezli bozkır kültürünün Anadolu’daki oymak ve aşiretler tarafından da kısmen devam ettirildiğini belirtir. Ona göre de “Türkmenlerin çok eski çağlardan beri ata olan ilgileri yanında, at yetiştirmeye verdikleri önem de bilinmektedir. Konargöçerler de binek vasıta- sı olarak kullandıkları-atı yetiştirmede maharet sahibi idiler. Bu sebeple, devlete binek hayvanı olarak at yetiştirdikleri gibi, köylüye damızlık hayvan da temin ederlerdi. Hatta yetiştirdikleri atlar yüzünden şöhret bulmuş oymak ve aşiretler bulunmaktadır” (Halaçoğlu, 1988: 18,19). Kafesoğlu’na göre Bozkır kültürü “at” üzerine kurulmuş olmakla birlikte, kültür yal- nız “at”tan oluşmaz. Bunun yanında bu kültürün ilerleyen safhalarında at ve koyun sürülerinin yanında sığır, katır, deve vb. hayvan sürülerinin yetiştiriciliği de yapılmış ve bunlardan ve av hayvanlarından elde ettikleri ürünleri kullanarak dokumacılık sanatıyla da meşgul olmuşlardır. Kafesoğlu’na göre “Eski Türkler bez dokurlar, giyecek için kendir yetiştirirlerdi. Yün kumaş ve 4 Şeşen, R. (1975). İbn Fazlan Seyahatnâmesi . İstanbul: Bedir. Eseri hazırlayan Şeşen İbn Fazlan’ın bahsettiği bir anısında sözü edilen Türkler’in, “Şamanist” olduklarını belirtir. İbn Fazlan Anadolu’yu gezerken karşılaştığı bir Türk oymağı hakkındaki gözlemini şu şekilde aktarır: “… Oğuzlar diye bilinen bir Türk kabilesi- nin bulunduğu yere ulaştık. Onlar, kıl çadırlarda oturan ve konup göçen Yörüklerdi. Göçebelerde adet olduğu gibi, sık sık yer değiştirdikleri için yer yer onlara ait çadırlar görülüyordu. Çok güç şartlar altında yaşıyorlardı. … Bir dine inanmazlar, işlerinde akıllarına başvururlar. Hiçbir şeye ibâdet etmezler. Aksine büyüklerine rab derler” Şeşen belirtilen ifadeye bir dip not düşerek şunları belirtmiştir: “Rabb: Eski İranlıların büyüklerine “hüdâ” dedikleri gibi Türkler arasında büyüklere Allah manâsına gelen terimle hitâbedilirdi. İbn Fazlan tara- fından dinsiz oldukları söylenen bu Oğuzlar şamanisttirler. …Oğuzların işlerini danıştıkları büyükler arasında şamanlar da vardı.”
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2