Müzik, Oyun ve Eğlence- Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Çalışmaları
61 Halk Kültürünün ve Geleneğin Tiyatro Sanatının Araçlarıyla Yeniden Üretimi ve Geleceğe Taşınması Müzik, Oyun ve Eğlence her türlü halk kültürü ürünü, bir tiyatro eseri aracılığı seyircisine kolaylıkla ulaşabilmekte ve se- yircisi üzerinde özdeşleşme ve hatırlama etkisi yaratabilmektedir. Bu yönleriyle tiyatro sanatı, kültürün en önemli özellikleri olan tarihsellik, devingenlik ve sürekliliği içinde barındırmaktadır. Töreler, gelenekler, inanışlar ya da halk kültürüne ilişkin akla gelebilecek her türlü geleneksel un- sur, tiyatro sanatına konu olabilmekte, dramatik olana kaynaklık edebilmekte ya da motif olarak metnin ya da sahnelemenin içinde yer alabilmektedir. Kökeni açısından düşünüldüğünde bile, ilkel dönemlerin bolluk törenlerinden çıkış noktası bulmasıyla, tiyatro sanatının, halk kültürü ile olan ilişkisini göz ardı etmek mümkün değildir. Bu nedenle denmektedir ki: “tiyatro sanatı, insanın tarihi kadar eski bir sanattır.” Tiyatro metinleri aracılığı ile sahnede ortaya konan durum, geçmişi ya da bu günü yan- sıtırken, geleceğe de bir aktarım imkânı yaratmaktadır (Güler, 1992; s. 180). Bir tiyatro eserinin, okuyucu/seyirci ile buluştuğu anda ortaya çıkabilecek bu aktarım sürecinde, herhangi bir yöre- deki insanların o toplumsal yapı içindeki davranış biçimlerini, yaşam alışkanlıklarını, gelenek ve göreneklerini, inançlarını, dil ve anlatım biçimlerini, sözlü geleneğine ilişkin her çeşit öğeyi ya da geleneksel tiyatromuzu ait formların yansımalarını bulmak mümkündür. Halk kültürüne ait her tür- lü tören ya da kutlama, âşık ya da tekke edebiyatına ait eser ya da şairler ya da halk edebiyatının, anlatmaya dayalı diğer türleri ve geleneksel Türk tiyatrosuna özgü türler oyun yazarlığı içinde, yazar tarafından yaratılan kurgu ile ya da bu metinlerin sahnelenmesi aşamasında, yönetmenin sahnede yarattığı dünyada, canlandırılıp görünür hale gelebilmektedir. Bu nedenle; çoğu defa duyduğumuz “tiyatro yaşamın aynasıdır” sözünü hatırlayarak, Türk tiyatrosu oyun yazarlığında ve sahnelemelerinde, ülkemizin kültürel bir aynasıyla karşılaşmamız doğaldır. İşte bu ayna, yani tiyatro sanatımız, toplumun kültür birikimini yansıtarak, bu birikimin korunmasına, aynı zamanda da ulusal kimliği pekiştirmeye aracı olacak güçtedir (Güler, 1992; s. 181,186). 2. Kültürel Belleğin Türk Tiyatro Metinlerine Yansıması Sözlü kültür ortamında, hafızamız, kültürel belleği taşıma ve aktarma işlevini gerçekleş- tirirken; yazılı kültür ortamında, bellek, hatırlatıcı rolünü, farklı kültürel ortam araçları içerisinde (yazı, kayıt teknolojileri, sanat eserleri vb.) büründüğü yeni şekliyle gerçekleştirmeyi sürdürür. Bu noktada, halk kültürü ve geleneğinden kaynaklık bulan bir tiyatro eserini izleyen birey (izleyici/ alımlayıcı), izlediği oyunun içinde, oyun yazarını, anlatıcı, kurgulayıcı, aktarıcı vasfı dışında, aynı zamanda, bir kültürel bellek aktarıcısı ya da kaynak kişi olarak da keşfetmeye başlamaktadır (Odacı, 2015; s. 130). Tiyatronun başlangıcı olan Antik Yunan tiyatrosu, önceden var olan ve Yunan toplumunun ortak belleğini oluşturan mitlerin bir kurgu içerisinde anlatılmasına dayalıdır. Yunan tiyatrosu, ku- şaktan kuşağa aktarılan sözlü kültürüne ait mitleri, tiyatro metinleri aracılığı ile yeniden üreterek oluşmuştur. Batı tiyatrosu da köklerini Antik Yunan tiyatrosuna dayayarak gelişmiştir. Günümüz Türk tiyatrosu ise Tanzimat’tan bu yana, Batı tiyatrosunu model alarak gelişmiştir. Bu durum, Tanzimat itibariyle, o güne kadar süregelen, geleneksel Türk tiyatrosu formlarının kısıtlı kulla- nımına ve bu nedenle Batı tiyatrosu öz ve biçimlerinin giderek yerleşmesine neden olmuştur. Ancak, sanatsal formların toplumun, kendi tarihsel, dinsel, kültürel birikimlerinden kaynaklık bul- ması kaçınılmazdır. Türk tiyatrosu da kendi mitlerine ihtiyaç duyarak, geçmişte bıraktığı sanatsal formları ve unutulmaya yüz tutan kültürel ve estetik belleğine ait birikimlerini, tiyatro metinlerinin
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2