Müzik, Oyun ve Eğlence- Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Çalışmaları

88 Yrd. Doç. Dr. Mehtap DEMİR T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı bereket olsun diye çerez, buğday, bozuk para gibi bereketi simgeleyen yiyeceklerin gelinin ba- şından serpilmesi olayıdır. Kına gecesinde ağlamayan kızın ayıplaması, onu ağlatabilmek için ağıt özellikli parçaların okunması ve nihayet gözyaşı dökmesinin sağlanması, gözyaşının bir saçı olabileceğini düşündürmektedir. Kına yakma törenlerindeki metin içeriklerinde kullanılan kuşak bağlanması terimi gelinin bekâretiyle ilgilidir. Koşay (1944), gelin olan kadına, genelde ailenin erkek üyeleri tarafından bağ- lanan kırmızı kurdele ve gümüş kemerden söz etmiştir. Ayrıca kadının kiloda hafif ve naif oldu- ğunu belirtmek içinde beline bu kuşaklar bağlandığını belirtmiştir. Bu noktada, üç temel kodlama ortaya çıkmaktadır: Bekâretin yanı sıra gümüş ve altın kemerle verilen maddi destek ve fiziksel güzelliği vurgulayan niyetle kodlanan kuşaklar mevcuttur. Ersamuk (1995, s. 62), Antik Yunan örnekleminde, kuşağın renginin bekâreti, bağın sıkılığının da kocasına bağlılık ve sadakati sim- gelediğini ifade etmiştir. Bir geçiş töreninin en önemli göstergesi olan gelin kuşağı, kadının aile evinden koca evine geçişinde dua ile beline bağlanmaktadır ve ilk çocuğu olana dek bu kırmızı renkli şerit saklanmaktadır. Bu uygulama kına töreninde seslendirilen müzikli metinlerinde yer almaktadır. Kına yakma törenlerinin müzikli metinlerde geçen “Tuz kabını tuzsuz koyan” ifadesi kadı- na atfedilen bereket ve manevi tat vurgusuyla okunabilir. Anadolu’da tuz, şeker, un gibi yiyecekler bolluk ve bereket sembolü olarak görülmektedir. Topraktan ve denizden elde edilen tuz, toprak ve su kültüyle ilişkilidir. Özellikle büyüyü ve inançları ilgilendiren konularda çok önem kazanmış- tır. Doğa tanrılarını hoşnut eden tuz, kötülüklerden korur ki Türk kültüründe “Tuz-ekmek hakkı,” deyimiyle köklü bir yere sahiptir (Okuşluk, Şenesen, 2011). Sonuç Kına, geçiş ritüellerinin, en çok kültürel verisine sahip, süreklilik gösteren bir gelenektir. Kınalanmak; adanmışlık, kurban olmak ve bağlılık ile ilişkilidir. Ocak, Eşik, Tuz, Kuşak sem- bolleri birer metafor olarak halk ezgilerinde sıklıkla kullanılmaktadır. Bu sembolleri birer kültürel kod olarak görmek ve kök kültürel mesajlarını anlayabilmek bu bildirinin birincil amacı olmuştur. Türkü metinleri incelendiğinde; ocak vurgusunun ateş kültüyle ilişkilendirerek yaşamsallığı sür- dürmek amacını kodladığını okuyabilmekteyiz. Kadın havalarında bunun sıklıkla vurgulanması, ocağı tüttürme ve dirliği sürdürme misyonunun kadına atfedildiğini vurgulayabiliriz. Çakmak taşı ve ocak taşı, ateşin oluşması işlevsellik arzetmektedir. Eşik mefhumu, tarihsel çeşitliliğe haiz farklı kültürel alanlarda varlık göstermektedir. Mekansal bağlamındaki, geçiş, atlayış sıçrayış an- lamları metaforik olarak manevi uzamında kültürel kodlar oluşturmuştur. Anadolu Aleviliğinde, Tasavvuf kültüründe, Türki geleneklerde geçişi güçlendiren, sınıflandıran bakış açılarına referans vermektedir. Kına havalarında kadının geçişi, sınıf atlaması, koca evine gitmesi olarak metinlerde yer almaktadır. Tuz, tat, lezzet bağlamını, türkü metinlerinde de korumaktadır. Bereket ve lezzet anlamındaki kodlama, kadının geçiş yaptığı, yeni başlangıca ve yen sosyal çevresine uyumlulu- ğunu referans veren bir söylemdir. Burada huzuru, iyiliği başlatan, kurgulayan ve sürdüren kişi kadındır.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2