Tüketim Kültürü Bağlamında Düşünen İnsandan Tüketen İnsana

289 Tüketim Kültürü Bağlamında Düşünen İnsandan Tüketen İnsana Genel Konular Kredi kartı, tüketicinin ürünleri elde etmesinde sınırsızlık demektir ki; bu da tüketicide hazzın en üst noktasıdır. Kredili alış veriş yoluyla “harcama, haz, hesapsızlık (şimdi alın, sonra ödeyin) temaları, ‘püriten’ tasarruf, çalışma ve mal varlığı temalarının yerine geçer.” (Boudrillarda 2013: 88). Kişi, güncel hayata ve bu hayata yön veren moda değerlere göre hareket eder. Böyle hareket etmediği takdirde tüketim toplumunun dışına itilir. Dolayısıyla kişi, iyi bir vatandaş olarak başta tv’ler olmak üzere medyadan, güncel gelişmelerden haberdar olarak “İN”leri ve “OUT”ları takip edebilmeli, “yıldan yıla, aydan aya, mevsimden mevsime kendini yeniden çevrimlemeyi görev bilmelidir.” (Boudrillarda 2013:113). Böyle davranan bireylerin oluşturduğu toplumlar, geleneksel değerlerini kaybederek tüketimin öngördüğü değerlere yönelir ve kimliksizleşmeye/ kişiliksizleşmeye, sürüleşmeye başlar. Tüketimde geleneksel olarak yetinen, var olana şükreden, tasarruf düşüncesiyle tüketen bireylerin yerini, sınırsız tüketime, hatta ısrafa varan bir ölçüde tüketime yönelen bireyler alır. Bu tür bireylerde millî ve manevî değerlerden uzaklaşma, maddi- yata yönelme görülür. Lüks yaşama isteği ile daha fazla ürün ve hizmete sahip olarak toplumsal statülerini yükseltecekleri, diğer insanlarla aralarında farklılıklar meydana getirebilecekleri hissine kapılırlar; ancak tüketilen ürün ve hizmetler de homojenlik veya benzerlik olması, farklılaşmayı önleyici bir etki yaratabilir. Tüketim toplumu, maddeci bir toplumdur ve bu toplumsal yapıda her şeyin alınır-satılırlığı genel geçer bir anlayıştır. Kişinin mutluluğunun, başarısının maddiyatla, sahip olduklarıyla değer- lendirildiği bu anlayışta tv’ler başta olmak üzere medya (basın, yayın, sosyal medya), insanları tüketime yöneltmede başroldedir. Dar ve orta gelirli aileler, özellikle tv’lerde sergilenen film, dizi film, reklam, vd. programlarda sergilenen pembe hayatların gerçekliğine, mümkün olabilirliğine öyle inanır olmuşlardır ki çeşitli bankalarca sorgusuz sualsiz kendilerine sunulan kredi kartlarını ürün ve hizmetlerin aşırı tüketiminde hesapsızca kullanır olmuşlardır. Borçların ödenmesinde yetersizlikler ve banka hileleri, (ödenecek asgari tutar, borcun neredeyse bir yıla yayılan taksit- lerle ödenmesi, imzalatılan sözleşmenin okunamaması, vb.) birçok ailenin felaketine yol açmış; ahlâk, namus, edep, vd. manevî değerlerin hiçleştiği, ihtiyacın karşılanması için her yolun mubah sayıldığı bir anlayışa varılmıştır. Bu anlayış da adeta her türlü gayr-ı meşru kazanç elde etme ve davranmanın önünü açmış; çevre kirliliğinden ahlâkî kirliliğe uzanan büyük bir kirliliğin yaşanıyor olmasına sebep olmuştur. Sonuç İnsan türü, var oluşundan bugüne elbette ki tüketerek gelmiştir. Bu onun yaratılışının bir özelliğidir. Geleneksel kültürde -en azından ideal olarak- içinde yaşanılan çevreye, insan topluluğuna karşı bir sorumluluk söz konusudur. Sözgelimi, Türkün yaşayışında su kirletilmez, ağaç kesilmez, çevredeki insanların haklarına riayet edilir. O halde, günümüz insanından kendisi, ailesi, milleti için iyi, güzel doğru olanı, toplum yararına olanı tercih etmesinin, bu yönde davran- masının beklenmesi abes olmamalıdır. Bu bir zorunluluktur da. Çünkü bir yanda yetersizlikler içinde bocalayan insanların, diğer yanda bolluk içinde bunalan insanların varlığı bunu gerektir- mektedir. Yaşanılan çağda her şey fastfood havasında tüketiliyor. Çevremiz, sanki bir yerlere yetiş- mede geç kalmış gibi koşuşturan ve çevresini göremeyen insanlarla dolu. Tüketiyoruz… “Dünya- nın % 5’i tüm kaynakların %25’ini kullanıyor ve tüketiyorken aynı oranlarda da kirletiyor” (Odabaşı

RkJQdWJsaXNoZXIy NzMzNDcy