Türk Halk Edebiyatı
40 Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKİN T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı iyi anlatılabilmesi için mesnevilerde hayvanları konu alan hikâyeler ve fıkralar anlatılmışsa da bunlar, Türk masal ve fıkralarının bilimin ışığında değerlendirildiği anlamına gelmez. Bildirimizde- ki kastımız, Aisopos ve La Fontaine masalları da değildir. Yenileşme devri veya Batı medeniyeti altında gelişen edebiyatta yazarlar ve şairler masallardan yararlanmışlar fakat bu iş, tercümeden öteye gitmemiştir. Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifleri doğrultusun- da yapılan derlemeler ise türküler üzerine yoğunlaşmıştır. Pertev Naili Boratav ve öğrencilerinin masal çalışmalarında ise yalnızca derleme çalışmaları yapılmıştır. Fakat yine de Cumhuriyetle birlikte masal konusuna bilimsel açıdan yaklaşan önemli bir ismin Pertev Naili Boratav olduğunu hatırlatmak isteriz (Eberhard-Boratav 1953). Halk edebiyatı ve folklor araştırmaları, Boratav’ın yurt dışına çıkmasından sonra Mehmet Kaplanlı yıllarla devam etmiştir. Bu dönemde Gümüşhane -Bayburt, Elazığ ve Erzurum illerinin masalları; Saim Sakaoğlu (1973), Umay Günay (1975), Bilge Seyidoğlu (1975) tarafından der- lenerek bilimsel açıdan incelenmeye başlanmıştır. Bu kuşağın takipçileri; Ahmet Ali Arslan (Ga- ripkafkaslı) (1998), Ali Berat Alptekin (2002), Esma Şimşek (2001) ve Mehmet Özçelik (2004)’tir. Sakaoğlu, Günay ve Seyidoğlu’nun doktora çalışmalarından sonra masal konusunda onlarca doktora ve yüksek lisans tezi yapılmış olmasına karşılık, bu çalışmalar hocaların yaptıklarına me- tin derleme dışında pek katkı sağlamamıştır. Doğrusu başlangıçta biz de yapılan bu çalışmalara, metin derlemenin ötesinde yeni bir şey getiremedik. Bu durumun hocalara dayanan sebeplerinin yanında, bizim taklitçiliğimizle de ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Bu bildirimizde problemli bir konuya temas edeceğiz. Daha önce benzer bir çalışmayı efsaneye uygulamış ve olumlu tepkiler almıştık (Alptekin 2012: 18-19). O çalışmada efsanele- rin kaynaklarını araştırmış ve dünyada kabul gören görüşe dinî kaynakları da eklemiştik. Türk masallarının kökeni meselesi üzerinde henüz bilim adamları tarafından bir çalışma yapılmamış olmasına karşılık hemen hemen bütün doktora tezlerinde Batıda kabul gören üç görüş verilmiştir: Mitolojik görüş : Masalların kökeninin mitoloji olduğunu öne süren araştırıcılardan G . Huet, konuyu Hint Veda’larında araştırmıştır. G. Grim, MaxMüller, Dasent, George Cox vb. görü- şün savunucularından bazılarıdır. Tarihî görüş : Bu görüşün temsilcileri ( Sylvestre de Sacy, Theodor Benfey, Henry Gaidoz, Josep Bediler, vb.) masalların kökenini, Hint masal kitaplarına ( Pançatantra, Vetalapancavincati, Çakasaptadi, Hitopedaça ) dayandırmaktadırlar. Etnografik görüş: Bu görüşü savunanlar ( A. Lang, Edward Tylor, M. Lennan vb.) masal- ların kökenini “günlük hayatın bakiyeleri” olarak değerlendirmişlerdir. Bizim bu görüşlere hiçbir itirazımız yoktur, zaten olamaz da. Bizim iddiamız masalların kökeninin araştırılmasında din unsurunun göz ardı edilmemesidir. Bu konuyu araştırırken; “Ma- salların bünyesinde bulunan kalıplaşmış ifadeler.” diye tanımlanın formeller ile “Hikâye etmenin en küçük unsuru” olan altı motifi esas alacağız. Niçin formel denilebilir? Aslında masalın başında söylenen “Bir varmış bir yokmuş” kalıp ifadesi insan hayatını anlatmaktadır. Gerçekten de ömür iki kelime değil midir? Vardı denildiğinde dünyaya geliş, yoktu denildiğinde ise ölüm anlatılmakta- dır. Kur’an-ı Kerim’de insanın doğumunu ve ölümünü anlatan âyetler yok mudur? Elbette vardır (Fâtır, 11).
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2