Türk Halk Edebiyatı
414 Mehmet TEMİZKAN T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Daha önce söylediğimiz gibi, gül ve bülbül bir bütündür; şiirlerde, genellikle birlikte anılır- lar. Gül, sevgili; bülbül ise, âşıktır. Halk şiirinin en büyük temsilcilerinden biri olan Karacaoğlan, konusu ayrılık olan bir şiirinde, bu benzetmeleri farklı bir çerçevede kullanır. Bülbül, gülsüz ola- mayacağı için, yârinden ayrılan âşık elini hiç bir işe uzatamaz: Gül dikensiz bitmez imiş Bülbül gül süz ötmez imiş İşe güce yetmez imiş Eli yârdan ayrılanın (Öztelli 1972: 96) Gül, sadece sevgili değildir, aynı zamanda sevgilinin yüzüdür. Yüzün güle benzetilmesi, renk ve şekil benzerliğinden dolayıdır. Gül denince akla ilk gelen, kırmızı güldür. Sevgilinin ya- nakları “al al” tasavvur edildiği için kırmızı güle benzetilir. Yastığı kuş tüyünden Bir kız sevdim köyünden Gül yüz ünü göreyim Ölüyorum derdinden (Öztelli 1972: 133) Siyah perçemlerin, gonca yüz lerin Garip bülbül gibi zâr eyler beni (Öztelli 1972: 198) gibi örneklerde, gül ile yüz arasındaki ilişki açıkça görülmektedir. Bunlara; gülün yâre yollanan, yârin göğsüne takılmak istenen veya sevgiliden menekşeyle birlikte takması istenen çiçek olduğunu ilave edebiliriz. Karacaoğlan, “Gülleri var bizim güle benzemez” dizesini, bir güzelin peşine takılıp gittiği Frengistan’daki güller için söylemiştir. Çünkü, şaire göre Anadolu’nun ve memleketi Çukurova’nın gülleri çok farklıdır… Aynı kanaat, bir türküde de dile getirilmiştir. Sevgiliye “Anadolu’nun gülü” benzetmesi uygun görülmüştür. Sevgili, güllerin en güzeline benzetilir; o en güzel gül de, Anadolu gülüdür: Bahçelerin gül üsün Dalın da bülbülüsün Boyun fidana benzer Anadolu gülü sün (Öztelli 1972: 85)
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2