Türk Halk Edebiyatı

420 Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı görüş Rabelais ve diğer filozoflar tarafından da benimsenir. Gülme diğer taraftan komik etkenin oluşturduğu sevinç ve keyif duygularının bir işare- ti olarak da tarif edilmiştir. Basit bir gülme bu duygulanmayı, uyarıcıların güldürücü karakterini keşfetmek için yeterli bulmuşlardır. İnsan mutluyken güler, çünkü farklı ve acayip bir durumdan hoşlandığımızda güleriz. Gülme yapısal olarak sevince ve keyfe bağlıdır. Bir bakıma güldürücü mesajlara bir cevaptır. Gülme, itici (impulsif) ve çırpınımlı (convulsif) nitelikleri, zihinsel işlem ve önceden düşün- ce akışı olmaksızın birdenbire (ani) refleks olarak kendiliğinden ortaya çıkar. Gülme olgusu saptanamaz ve düşünülerek yapılmaz. Ona uyarı sonucunda zihinsel bir etkinlik eşlik eder. Toplumumuzdaki pek çok akıl dışı adetlere, sosyal alışkanlıklara, pek çok ahlaki, siyasi ve dini davranışlara bunların kökenini ve gerçek işlevlerini düşünmeden uyarız. Alışkanlıklarımızla davranır ve düşünürüz. Levi-Strauss “Gülmeyi, insanların bir alışkanlık biçiminde yaşadıkları bilinçaltı sosyal bir davranış olarak kabul edebiliriz.” der. Bu konudaki bütün görüşler bize konunun ne kadar çok alanın ilgisini çektiğini göstermektedir. Gerçekten de gülme filozofların, psikologların, etnolog- ların, özellikle de hekimlerin ilgisini çekmektedir. Bu yüzden sadece psikolojik, etnolojik veya sosyolojik yaklaşımla gülmeyi açıklamak yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla senteze dayalı, daha sonraki evrelerde kullanabileceğimiz bu olgunun bölüm bölüm sergilenmesine ihtiyaç vardır. As- lında bu teklifim de yetersiz kalmaktadır. Gülmenin temel noktalarından biri tarihi karakterli olma- sıdır. Diğer bir husus da gülmenin konusunu bölümlere ayırma meselesidir. Mesela, gülmenin fiziksel özellikleri, mimik ve jestler, kısaca beden teknikleri gibi davranışlar, birçok bilim dalını da ilgilendirmektedir. Bu yüzden gülme, biyolojik, fizyolojik, psikolojik ve sosyo-kültürel yönlerden incelemek gerekmektedir. Bütün bunlar bize pek çok “gülme” tarifinin olduğunu göstermektedir. Bu da konunun karmaşıklığının başka bir işaretidir. Türkçede İzmirli İsmail Hakkı Efendi, “Gülmek, umur-ı garibe-i idraktır” derken Aziz Nesin “İnsan kim bilir kaç bin yıldır gülüyor, elektriği bulup kullanmaya başlayalı beri çok zaman geçme- di. Ne var ki ikisini de tanımlamakta güçlük çekeriz.” diyerek bu görüşümüzü tasdik eder. Batıda da aynı sıkıntının olduğunu söyleyebiliriz. Konuyu uzatmamak için “gülme”nin Fransızların üç önemli sözlüğündeki tariflerini vermek istiyorum. Larouse’a göre; yüzde az ya da çok, aralıklı ve gürültülü nefes vermelerin eşlik ettiği kasıl- malarla bir neşe duygusunun belirtisidir. Robert’a göre; ağız açıklığının genişlemesiyle, aralıklı ve az ya da çok gürültülü nefes vermelerin eşlik ettiği neşe ifadesi, Littre’ye göre; neşeli, hoş bir şeyin bizde uyandırdığı etki sonucunda ağzın belli bir hare- keti yapması, yüz kaslarının eşlik ettiği diyafram kasılmalarına bağlı gülme hareketi veya fizyoloji dilinde az ya da çok gürültülü kesik kesik nefes vermelerin sesidir.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2