Türk Halk Edebiyatı
428 Yrd. Doç. Dr. Dilek TÜRKYILMAZ T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Kıyafet, insanlıkla birlikte var olan ilkel toplumdan çağdaş topluma geçerken önemini daha fazla artıran zamanla sosyal bir olgudur (Tezcan 1983:255). Önceleri sadece örtünme ihtiyacı ile ortaya çıkmış zamanla sosyal bir olguya dönüşmüştür. İnsanoğlunun kültürel gelişim ve yaşam sürecinin kökeninde koruma amaçlı olmasına karşın, gelişim sürecinde geniş kültürel işlevler yüklenmiş bir olgudur. Ekolojik koşulların toplumsal ve kişisel değer yargılarının, törelerin, kültü- rel ve ekonomik koşulların biçimlendirdiği önemli bir kültürel öğe aynı zamanda da kültürün bir taşıyıcısıdır. Kıyafet aslında maddi kültürün bir unsurudur ancak aynı zamanda toplumsal bir içeriğe sahiptir (Tezcan 1983:255). İlk insandan başlayarak günümüze uzanan süreçte insanlar doğduk- ları topraklara, geleneklerine, mesleklerine, yaşlarına, yaşadıkları bölgelere ve inançlarına göre, çeşitli giyim kuşamları ile kendilerini ifade ederler. Bu bakımdan kıyafeti kendi içinde simgeleri olan bir tür dil olarak düşünmek mümkündür. Uygarlık tarihine baktığımızda erken dönem insan- larının dahi sosyal statüsünü belirleyen, yaşadığı toplumun onu giymekle yükümlü kıldığı giysiler, o topluluğun geleneklerini insanlara sunmuş olduğu bir yaşam biçimi anlayışıdır. Kıyafetin zamanla sosyal bir olguya dönüşmesiyle birlikte, kıyafet geleneksel yaşamda bedenin dili olarak kişinin anlatacağının ifadesi iken, modern yaşamda giyenin karakterinin ipuç- larını bünyesinde taşıyan bir araç konumunda karşımıza çıkar (Koca vd. 2008: 796). “Giyim tarzı ve anlayışı simgesel anlatım gücü oluşturur. İnsanların yaşadığı coğrafyayı, mensup olduğu topluluğu, hangi dinden olduğunu anlamak çoğu kez bu simgesel anlatım gücü ile mümkün olmaktadır... İnsanın doğal çevresi ülkenin coğrafi konumu, ekonomik ve toplumsal yapı ve erotik etmenler bile giyimin şekillenmesinde önemli ölçüde katkıda bulunmuşlardır. Bu karma- şık görünümler ve ayrımların oluşumu dünya uygarlık tarihinin başından bu yana tüm toplumlar için geçerli bir unsur olarak karşımıza çıkar” (Koca vd. 2008: 797). Giyim tarzı, alışkanlıkları, insanoğlunun inanç ve kültürlerinden etkilenerek gelişim göstermiştir. Kişi kültürün ürünüdür. Kültürel faktörler günlük yaşamımızın önemli bir kısmını oluştur- maktadır. Ne yenilip, ne giyileceğini, nerede yaşanıp, nereye seyahat edileceğini geniş ölçüde kültür belirlemektedir. Ayrıca kişiler farklı kültür yapılarında yetiştikleri için; toplumun farklı kısım- larında herhangi bir olayda birbirinden farklı davranışta bulunmaktadırlar (Penpece, 2006: 57). Örneğin bir göçebe ile bir yerleşiğin kıyafetleri aynı olamaz. Aynı şekilde Müslüman bir ulema ile Budist bir rahibin kıyafetleri de farklı olacaktır. Bu, toplumların kültür ve inanç farklılıklarının olağan sonucudur. Özellikle geçmiş yüzyıllarda kimliği ifade eden başlıca araç giyim olmuştur. Giyim, tü- ketimin en görünür biçimlerinden biri olarak kimliğin kurulmasında önemli bir rol oynar. Giyim tercihleri insanların hem belirli bir zaman dilimine uygun görünüşlere (diğer bir deyişle modaya) ilişkin güçlü normları, hem de olağanüstü bir seçenek zenginliğini barındıran kültürün belirli bir biçimini kendi amaçları doğrultusunda nasıl yorumladıklarını incelemek için eşsiz bir alan sağlar (Crane, 2000: 11). İnsan vücudunu korumak amacı ile başlayan ve çeşitli etkenler ile biçimlenen; vücudun örtüsü, baş, süsleme ve kullanılan gereçler gibi katmanlarla oluşturulan kıyafet olgusu yaşam ko-
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2