Türk Halk Edebiyatı
71 Atasözlerinde Kadın Algısı Türk Halk Edebiyatı Çıktılar Atasözleri, referans bilgi toplarıdır. Bir kişi, atasözlerine bakarak toplum içindeki konumu- nu görüp toplumsal değer yargıları karşısındaki görüşlerini de tartma imkânı bulur. Bu bağlamda şunun da ifade edilmesi gerekir: Atasözlerinin otoritesi karşısında bireysel direncin gücü de za- yıflamaya mahkûmdur. Dolayısıyla birey otorite söz (atasözü) karşısında yenilgiyi de çoğunlukla kabul etmiş olur. Yukarıdaki açıklamalardan sonra kadınlarla ilgili atasözlerinin çıktılarına geçilebilir. Öncelikle bir hususun özellikle altının çizilmesi gerekiyor. Kadınlarla ilgili yukarıda sırala- nan 100 örnek atasözü, görüldüğü üzere büyük oranda kadını aşağılayan, tahkir ve tezyif edici metinlerdir. Bu çalışma hazırlanırken kadınlarla alakalı olumsuz atasözlerini toplamak gibi bir niyet kesinlikle hâsıl olmamıştır. Bu çalışmanın konusunu kadını konu edinen olumlu ya da olum- suz bütün atasözleri oluşturmaktadır. Üzülerek belirtmek gerekir ki kadınları olumlayan atasözleri çok azdır. Ataerkillik kısaca, erkek otoritesine göre kurgulanan toplumsal düzen olarak tanımlanabi- lir. Bugün dünya üzerinde -bazı istisnaî kabile örgütlenmeleri dışında- egemen olan düzen ata- erkil düzendir. Söz konusu düzen toplumun maddî veya manevî tüm örgütlenmelerine sirayet etmektedir. Atasözleri de bunlardan biridir. Çalışmada verilen 100 örnek atasözü, var olan erkek egemen sistemin akla yatkın oldu- ğunu ve bunun için herhangi bir kanıta ihtiyaç olmadığını söylemektedir. Binyıllar içinde bugünkü halini alan toplumsal cinsiyet barikatlarının da en sağlam destekçileri bu atasözleridir. 17. yüzyılın önemli yazarlarından Madame De Sevigne’nin “ Aşağı tabakanın aşağılanma- sı, toplumsal düzenin devamı için gereklidir .” (Schipper 2010: 24) sözü toplumun kadına bakışının atasözleri vasıtasıyla canlı tutulmasına da güzel bir örnektir. Atasözlerindeki erkek hegemonyası, birbirini destekleyen başka atasözleriyle katlanarak devam etmektedir. Atasözleri kadına, nasıl davranması gerektiğini, toplumun ona nasıl baktığını sık sık hatırlatır. Atasözlerinde kadınlar güvenilmez, zavallı, sadece evlilik ve çocuk doğurmada işlevi olan negatif varlıklar olarak algılanmaktadır. Bilhassa sözlü kültür atmosferinin yoğun olduğu yerlerde atasözlerinin etkisi ve pratiğe dökümü daha yaygındır. Kadınlara sürekli olarak 2. sınıf insan mu- amelesi yapılması ve kesintisiz bir şekilde erkeğin yardımına muhtaç canlılar olarak bakılması, kadın cinsinde Dowlig’in ifadesiyle “Sindrella Kompleksi” hastalığına sebep olmuştur. Sindrella Kompleksi, adını meşhur masal kahramanı Sindrella’dan almaktadır. Bugün çoğu kadında bu kompleksin olduğunu ifade eden Dowling, hala birçok kadının dışarıdan bir şeylerin yaşamlarını dönüştürmesini istediğini, bu tür kadınlarda yoğun bir kişisel ve ruhsal bağımlılık ile kurtarılma ar- zusunun olduğunu söyler (Dowling 1994: 7). Bu çalışmada yer alan atasözleri, kadınlarla alakalı bu durumun hep sebebi hem sonucudur. “ Sorun çocuklukta başlıyor. Emniyette olduğumuz, her şeyin başkaları tarafından yapıldı- ğı, ne zaman ihtiyaç duysak anneciğimize, babacığımıza güvenebildiğimiz çocukluğumuz. Ge- celeri kâbuslar, uykusuzluk, huzursuzluk, o gün yaptığımız kötü bir şey, ya da yapmadığımız iyi
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2