Oyun yiğitlerin düğün heyecan ve sevinç ile coşkularını dile getirme ve misafirler ile çevrede seyirci olan sevdiklerine becerilerini gösterme niteliği taşır. Düğünün başladığı günden bitim gününe kadar (üç ile beş gün boyunca) geceleri oynanır. Düğün merasimi başladıktan sonra, gece yiğitbaşılar sim sim ateşinin, yandığı yere, düğüne gelen misafirleri davul-zurna eşliğinde davet ederler. Misafirler ve köy halkı ateşin etrafını halka biçiminde çevirirler. Bir müddet sim sim oynadıktan sonra misafirlerden birisi bir ateş parçasını havaya atarak sim simin sona erdiğini belirtir. Düğün kâhyası misafirleri ağırlamak ve neşelendirmek için kaplumbağa oyununu oynayacak kişileri ayarlar.

Oyuncular ateşin başına gelirler. Bir tanesi ortaya çıkıp düğünü kâhyasının nerede olduğunu sorar. Düğün kahyası gelir. Ondan ekip biçmek için yer ister. Kâhya onlara ateşin başında yer göstererek burasını ekip biçeceğini söyler. Tarlayı sürmek İçin bir çift öküz getirir. (Başına post geçirmiş biri öküz kılığına girer.) Gösterilen yeri sürmeye başlar. Sonra sürülen yere mısır saçar. Çiftçi tekrar tarlayı sürerek oradan uzaklaşır. Elleri ayaklarına bağlanmış ve dizlerinin üstüne çömelerek kaplumbağayı öykünen kişiler mısır tarlasına girerek mısır tohumlarını toplamaya başlarlar. Çiftçi arkasını döndüğünde kaplumbağaların tohumları topladığını görür. Bu işe sinirlenerek onları sırtüstü çevirir. Kaplumbağalar bir müddet ayaklarının üstüne dönüp düzelmek için uğraşırlar. (El ve ayakları birbirine bağlı olduğundan düzelme çabaları halkı çok güldürür) Çiftçi kaplumbağaların bu haline üzülerek onları tekrar düzeltir. Sırtlarına elindeki üvendire ile vurarak tarladan çıkartır. Oyun böylece devam eder gider.