Antik dönemde Pamfilya’nın en önemli liman kenti olan Side, Antalya’nın Manavgat ilçesinin yedi kilometre güneybatısında bulunan 350-400 metre genişliğinde bir yarımada üzerinde kurulmuştur. Kentin adı Luvi dilinde "nar" anlamına gelir.
Side, MÖ 7. yüzyılda bir yerleşim merkezi olmuştur. MÖ 6. yüzyılda tüm Pamfilya ile birlikte Lidya Krallığı'nın egemenliğine girmiş; Lidya Krallığı’nın MÖ 547-546 yıllarında yıkılışından sonra ise Perslerin hâkimiyeti altına girmiştir. Bu devirde özgürlüğünü bir ölçüde koruyan kent, kendi adına sikke basmıştır. Büyük İskender’in Anadolu seferinde (MÖ 334) hiçbir direniş göstermeden kapılarını Makedonya kralına açan Side, daha sonraları İskender’in kurduğu büyük sikke basım merkezlerinden biri olmuştur. İskender’in ölümünden sonra Helenistik dönem krallıkları arasında sürekli el değiştiren Side, MÖ 3. yüzyılda, önce Ptolemaiosların, MÖ 215-189 yıllarında da Seleukosların egemenliği altına girmiştir. Seleukoslar Romalılara karşı açtığı savaşta yenik düşünce, MÖ 188 yılında yapılan Apameia Barışı'na göre Pamfilya ve bu arada Side de Bergama Krallığı’na verilmiştir. Buna karşın Side bir süre sonra yeniden bağımsızlığına kavuşmuş ve tarih içerisindeki en parlak devirlerinden birini yaşamıştır.
.jpg)
Tanıtma Genel Müdürlüğü Arşivi
MÖ 138 yılında Suriye tahtına oturan sonraları ise “Sidetes” lakabını alan VII. Antiokhos’un gençliğinde öğrenim görmesi için Side’ye gönderilmesi, kentin Doğu Akdeniz’de ne denli önemli bir kültür merkezi olduğunun göstergesidir. Ancak kentin bu parlak dönemi fazla uzun sürmemiştir. MÖ 1. yüzyılda Pisidya ve dağlık Kilikya bölgelerinde başlayan korsanlık, Pamfilya ve dolayısıyla Side’ye de atlamış, korsanlarla başa çıkamayan Sideliler liman ve pazarlarını onlara açmak zorunda kalmışlardır. Sonunda MÖ 78 yılında Romalı Konsül Publius Servilius’un bölgeyi korsanlardan temizlemesi üzerine Side de Pamfilya’nın diğer kentleri gibi Roma İmparatorluğu’na bağlanmıştır.
MÖ 25 yılından sonra ise Augustus, Pamfilya bölgesini doğrudan doğruya kendisine bağlı bir memurun yönettiği bir eyalet haline getirmiştir. Bu tarihten sonra Side, Roma’ya bağlı bu eyaletin bir kentidir. MS 2. ve 3. yüzyıllarda parlak bir dönem yaşayan Side, 4. yüzyılda fakirleşen bir Hıristiyan şehri görünümündedir. 5. ve 6. yüzyıllarda üçüncü ve son parlak zamanını yaşayan kent, Doğu Pamfilya Metropolitliği'nin başkenti olmuştur. 9. ve 10. yüzyıllarda Arap akınlarıyla iyice zayıf düşen kentten Bizans İmparatoru Konstantinos Porfirogennetos (913-959) “De Thematibus’’ adlı eserinde bir “korsanlar yuvası” olarak söz etmektedir. Arap coğrafyacısı İdrisi ise Side’yi “Yanık Antalya” olarak adlandırmakta, halkının ise iki günlük mesafede bulunan “Yeni Antalya”da iskân edilmiş olduğunu aktarmaktadır. Bir ticaret ve liman kenti olarak tanınan Side’nin kalıntıları üzerinde, 20. yüzyıl başlarında Giritli göçmenler tarafından Selimiye köyü kurulmuştur.
.jpg)
Tanıtma Genel Müdürlüğü Arşivi
Side, diğer Pamfilya kentlerinde olduğu gibi şehrin ana kapısından başlayan bir anıtsal cadde boyunca uzanmaktadır. Kuzeydoğudaki “Büyük Kapı”dan başlayan ana cadde, tiyatro önündeki kavis dışında hemen hemen düz bir çizgi şeklinde ilerleyerek tapınakların yakınındaki büyük bir meydanla sona erer. Kentin ikinci büyük caddesi de “Büyük Kapı”dan kentin güneyine doğru uzanmaktadır. Her iki cadde de sütunlu olup iki taraflarında korint başlıklı sütunlu portikler ve bunların gerisinde de bir sıra dükkân vardır.
Tanıtma Genel Müdürlüğü Arşivi
Bugün Side’de, ören yeri girişinden itibaren pek çok tarihi yapının kalıntıları bulunur. Antik tiyatro, çeşmeler, su yolu, hastane, sütunlu caddeler, hamamlar ve tapınaklar bunlardan yalnızca bir bölümüdür. Antik bir hamam binası (Agora Hamamı) içinde yer alan
Side Müzesi’nde, büyük bölümü kentte yapılan kazılardan çıkarılan; Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait eserler sergilenmektedir.
Kentin sütunlu caddesinin sonunda ve antik limanın hemen girişinde Apollon Tapınağı yer alır. Side ile özdeşleşen bu tapınak, hemen yanı başındaki Athena Tapınağı ile birlikte Roma Barışı olarak bilinen dönemde, Side’nin baş tanrısı ve baş tanrıçası adına yapılmıştır.
Tanıtma Genel Müdürlüğü Arşivi
Side’nin görülmeye değer en görkemli yapısı, üç katlı sahne binası ve bezemeleriyle hayranlık uyandıran Side Antik Tiyatrosu'dur. Yarımadanın daraldığı kesimde, agoranın güneyinde konumlanan tiyatro, plan açısından Helenistik geleneği devam ettirse de teknik olarak Roma geleneğinde inşa edilmiştir. Özellikle oturma sıralarının bir bölümünün kemer ve tonoz sistemiyle oluşturulan yapay bir yamaç üzerine yerleştirilmiş olmasıyla, mimari açıdan Anadolu’daki tek örnektir.
MS 2. yüzyıla tarihlenen tiyatronun sahne binası üç katlıdır. Süslemelerinde Antoninler dönemi barok özelliği görülmektedir. Birinci katın podyumunda Dionysos Frizi yer alır. Frizde şarap tanrısı ve tiyatronun hâkimi Dionysos'un hayatı, batıdan doğuya doğru kronolojik olarak anlatılmakta ve doğu uçta Gigantomakhia tasviri ile sonuçlanmaktadır. Sahne binasının cephesi, mimari süslemeler ve heykellerle oldukça hareketlendirilmiştir. MS 3. yüzyılda orkestranın etrafı yüksek bir duvarla çevrilerek arenaya dönüştürülmüş; MS 5. yüzyılda ise içerisine şapeller yapılan tiyatro, kutsal bir mekân olarak kullanılmıştır.
Kaynak: Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü.