Zigana ve Kop Dağları'ndan aşılarak ulaşılan Bayburt Kalesi, aynı zamanda Karadeniz’i Basra Körfezi'ne bağlayan ticaret yolunun üzerinde bulunmaktadır. Şehrin kuzeyindeki yalçın kayalar üzerine inşa edilmiş olan kalenin kimler tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Bagratlılar zamanında (885-1044) varlığından söz edilen kalenin, miladın ilk yüzyıllarında yaşana mahalli mücadelelerde de rol oynadığı anlaşılmaktadır.
Zengin bir tarihi olan Bayburt Kalesi, Roma, Ermeni, Bizans, Arap ve Kommenos hakimiyetlerinde kalmıştır. Kalenin, Türk hakimiyeti sırasında birçok defa onarım gördüğü, kapılarla şehre bakan cephelerdeki burçlarda yoğunlaşan yirmi adet Arapça kitabeden anlaşılmaktadır. 17'si Selçuklu Hükümdarı II. Kılıçarslan’ın oğlu ve Erzurum Meliki olan Tuğrul Şah döneminde yazılan kitabeler, Trabzon İmparatorluğu’ndan gelecek saldırılara karşı kalenin âdeta yeniden inşa edildiğini göstermektedir. Bir müddet Akkoyunluların hakimiyetinde kalan kale, 1514 yılında Osmanlılara geçmiştir. Kanuni Sultan Süleyman dönemine ait bir kitabe mevcut olup kalenin diğer iki kitabesi okunamamaktadır. Zaman zaman işgal ve tahribata uğrayan kale, son olarak 1828-1829 tarihli Osmanlı-Rus Savaşı sırasında büyük çapta tahrip edilmiştir.
TGA
Dede Korkut hikayelerinden “Kam Büre Oğlu Bamsı Beyrek Boyunu Beyan Eder” adını taşıyan hikâyede, Beyrek'in fethedip ün kazanmak için yola çıktığı kale, Bayburt Kalesi’dir. 1647’de Bayburt’u ziyaret eden Evliya Çelebi, kale içinde 300 evlik bir mahalle ile Ebü’l Feth Camii’nin bulunduğunu yazmaktadır.
Anadolu Selçuklu Devleti döneminde üzerine yapılan çini süslemeleri dolayısıyla kale, tarihte Çinimaçin Kalesi olarak da anılmıştır. Kaleye adını veren çiniler zamanla yok olmuştur. Ancak 2017 yılında başlatılan restorasyon ve kazı çalışmaları kapsamında, farklı renk ve boyuttaki çiniler, aslına uygun şekilde yeniden üretilerek yerlerine konulmuştur.
Kaynak: Bayburt İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü.