Doğumlar eskiden genellikle evde ve ebeler eşliğinde yapılırken günümüzde ise hastanelerde gerçekleşmektedir. Sözü geçen ebeler diplomalı olmaktan ziyade, bu işi yardım amaçlı doğumlara girip gözlemleyerek öğrenen veya ebelik yapan yakınından el alarak yapan köy ebeleridir. Ebelik yapan kişi el vereceği yakınını okuyup üfler. Koluna bir ip bağlar ve bu yakını ebelik yapmaya başlar (Yığılca ilçesi -Yoğunpelit köyü).
Doğumdan kısa bir süre önce başlayan ağrılara “yozburu, sinek ağrıları, çocuk ağrısı” denilir. “Vuzi” çok sancı olduğunda Çerkeslerin kullandığı bir kelimedir. Ağrılar bel ve kasıkta olur. Ağrıları “sifteh suyu, baş suyu- subaşı” takip eder. Bazen de kadının “üstü bozulur.” Yani kadından leke gelir. Ağrılar iyice sıklaşınca ebe çağrılır. Bazı yerlerde ayıp karşılandığı için ebenin çağrılma işi gizliden yapılır (Merkez ilçe - Çiftlik köyü).
Ebe doğum yaptıracağı eve geldiğinde abdest alır, hamile kadına da aldırır. Odaya ebeye yardım etmek amacıyla birkaç kişi girer. Kayınvalide doğum odasına ayıp olduğu için girmez. Varsa görümce, yenge ebeye yardım için odada bulunur. Doğum yapılan oda ise genellikle kadının yatak odasıdır ve burada sıcak su, makas, temiz bezler hazır edilir. Ebe odaya girdiğinde “çocuk çabuk yürüsün, yola girsin, doğum kolay olsun” diye birtakım uygulamalar yapar. Ayetel Kürsi okur. “Allah’ım kurtar şu kadını, darda bırakma.” diye dua eder. Beyaz sabunu gebe kadının koynundan atar, sabun düşer, bebek de o zaman düşer. Bu sabun daha sonra fakir birine verilir. Ebe, gebenin koynundan su döker ve “Allah’ım sen ver golaylığını, benim elim değil, Fatıma anamızın eli, Allah’ım sen bilirsin, ayağımı uğurlu götür.” diye dua eder. Yoğunpelit köyünde gebe kadın kendisi ağzına su alıp koynundan bırakır, çocuk çabucak dönsün, doğsun diye. Gebe kadının saçları örgülü ise örgüleri açar ve kadının göğsüne doğru koyar ki böylece süt daha kolay gelir. Doğum kolay olsun diye merdiven inip çıkılır. Odaya küçük bir leğenin içine su koyulur. “Su gibi akıversin, inayet Mevla’dan” denilir ve arkasından okunur, üfürülür, kadın buradan atlatılır. Kadının üzerinde kilitli iğne varsa açtırılır, yazması açtırılır, kilitli sandık açtırılır. Yani bağlı olan şeyler çözdürülür. Tavuğun yumurtlaması gibi kolay bir doğum olsun diye yumurtayı kırar içini boşaltırlar. Kabuğa su doldurup Ayetel Kürsi okurlar. Bu suyu doğumdan hemen önce gebe kadına içirirler. Ebe bebeğin ters geldiğini anlarsa “çocuk terslendi” deyip kadını bir battaniyeye koyup sallarlar. Sonra “yerleşti” deyip battaniyeden indirirler. Kadın doğum sancısı çekerken kendi nefesi yukarı çıkmasın, aşağı vursun, bebek de çabucak doğsun, aşağı insin diye saçlarını ağzına tutar.
Doğum esnasında kadın çömelerek bir leğene veya iskemle üzerine oturur. Ebe bu esnada ön tarafta durur, bebeği alır. Yardım için giren kadınlar da kadının arkasında durup ona destek olurlar, beline masaj yaparlar. Bazı doğumlarda bebek “duval” veya “poş” denilen zarla doğar. Ebe bu zarı makasla keserek doğumu gerçekleştirir. Zira zar yüzünden bebek ilerleyemez.
Kaynak: Zuhal Kasap, "Geçmişten Günümüze Halk Kültürü Değerleri Kitabı" Düzce İli Doğum Gelenekleri Üzerine Bir Değerlendirme.