­ DOĞUM GELENEKLERİ HAMİLELİK ÖNCESİ UYGULAMALAR | Kültür Portalı

Doğum Gelenekleri Hamilelik Öncesi Uygulamalar - Düzce

Gelenekler-Görenekler

Canlı türünün devamı için esas olan “doğum”, insan yaşamının geçiş dönemlerinin ilkidir. Bu safhaya geçilmesi ise “evlenme” geçiş dönemine bağlıdır. Evlilik bağıyla iki insanın hayatını birleştirmesinin ardından neslin devamı, statü göstergesi, iş gücü gibi nedenlerden ötürü çiftler çocuk sahibi olmaktadır. Yeni bir canlının dünyaya gelmesi doğum ile başlamakla beraber anne adayının doğuma kadar “hamilelik” sürecini atlatması gerekir. Makaleye konu olan “Doğum Geleneği” bebeğin ana rahmine düşmesiyle başlayıp çocukluk sürecini de kapsamaktadır. Düzce ili ve ilçelerinde Manav, Çerkes, Abhaz ve Muhacir kökenli kaynak kişilerle bu bağlamda derleme çalışmaları yapılmıştır.

HAMİLELİK ÖNCESİ 

Düzce ili evlenme geleneklerine bakıldığında eskiden evlilik yaşının 13-14’ten başladığı görülecektir. Buna bağlı olarak 20’li yaşlardan önce çocuk sahibi olunmuştur. Çocuk sayısını belirleyen en önemli etken ise genç çiftlerin korunma yöntemlerini bilmemeleridir. Geçim kaynağı tarıma dayalı ailelerde 6-7 çocuk makbul görülürken bu, iş gücü açısından avantaj sağladığı gibi, toplum içinde saygınlığı da beraberinde getirmiştir. Günümüzde eğitim seviyesinin yükselmesi, doğum kontrolünün öğrenilmesi, kadının çalışma hayatına girmesi gibi etkenlerle çocuk sayısı 3 hatta 2’ye düşmüştür.

Çocuk Olmayınca Yapılan Uygulamalar

Eskiden evin erkek çocuğu evlendiğinde eşiyle birlikte ailesinin yanında yaşardı. Aile büyükleri gençlerden “hemen evlenildiği senesinde” torun isterler bunu da dile getirmeden hissettirirlerdi. Ancak bu mevzular özellikle Çerkes ve Abhaz ailelerde ayıp karşılanır, asla konuşulmazdı. Gençler, evlendikten yaklaşık 1 veya 2 sene sonra hala çocuk sahibi olmamışlarsa tıbbî çarelerin yanı sıra “kocakarı” ilaçları denilen halk hekimliği uygulamalarına başvururlar. İlde tespit edilen bu uygulamaların bazıları şunlardır.

Çocuğu olmayan kadın “kocakarı”lara veya ebelere götürülür. Onlar da “rahmini üşütmüştür, intihap (iltihap) varsa söksün” diye ısırgan kaynatıp onun “bohosuna” (buharına) oturtulur. Gelinin kasığı düşükse ebe tarafından kasığı kaldırılır. Kasık, yukarı çeke çeke ovulur. Yumurta akı ve sabun karıştırılarak bir hafta boyunca sarılır. Belini bağlatırlar. Yuvarlak bir ekmek kesilip üzerine birkaç tane çıra batırılır. O yanan bir ateş olur. Topraktan yapılmış çiçek küpüne bu ekmek konup kadının beline sarılır. Böylece bel açıklığı varsa kapanacağı düşünülür. Bu işlem bir kez ve kadın âdeti bitip banyo yaptıktan sonra uygulanır. Uygulamayı köyde halen yaptıranlar mevcuttur. Kadına “gantoron” denilen bir bitkinin suyu içirilir. Yakın illere kaplıcaya-içmelere gidilir. Tüm bu uygulamaların yanında çocuğu olmayan kadını bir hocaya götürür, muska yazdırırlar. Türbe ziyaretine gidildiği de olur.

İmkân dâhilinde başvurulan tıbbî çareler, kocakarı ilaçları, türbe ziyareti gibi yöntemlerin sonucunda şayet yine çocuk olmazsa erkek ikinci kez evlenebiliyor. Bu durum“guma getirme” diye tabir ediliyor (Kaynaşlı, Çilimli ve Merkez). Ancak Çerkes ve Abhaz kültüründe ikinci eş alma söz konusu değildir. Çocuk sahibi olamayan aileler yakın akrabasından (kardeşinden vs.) veya yuvadan çocuk alarak evlat edinebiliyorlar.

Çocuğu olmayan kadına “dölsüz, kısır” gibi adlandırmalar yapılmıştır. “Niye çocuk etmiyolar, gelinin niye çocuğu olmuyor” diye kadınlar kendi aralarında laf ederler, Çerkes ve Abhazlarda bu konu aile büyükleriyle asla konuşulmaz.

Türbe ziyareti, hamile kaldıktan sonra birkaç kez düşük yapan kadınların da başvurduğu bir uygulamadır. Halk arasında “sübyan hastalığı” diye tabir edilen bu durumla karşılaşan kadın “çocuk boyuna düştüğü zaman” (bir sonraki hamileliğinde) bir türbeye gider. Türbedeki iri taneli tesbihin arasından geçer. Hatta bir gece o türbede kalır ve adak keser (Şeyh Aliyyü-l Muslihiddin Hazretleri Türbesi - Çilimli ilçesi). Bu uygulamaya “çocuğu satma” denir. Böylelikle çocuğun yaşayacağına inanılır.

İstenmeyen Gebelikte Yapılan Uygulamalar

Bebek emzirilen dönemde “kadının sütü korur, hamile kalınmaz” diye düşünülür. Ancak bunun aksine kadın bu dönemde hamile kalırsa sütü acı olacağı için emen bebek kendiliğinden memeyi bırakır. Korunma yöntemlerinin bilinmemesi nedeniyle çocuk sayısının 6-7’yi bulması durumunda bazen kadınlar bebeği düşürmek için bireysel anlamda birtakım “kocakarı” ilaçlarına ve uygulamalara başvurmuştur. Yörede “bebeği kesme-bozma” diye tabir edilen bu uygulamalar bazen bebeğin yanında annenin de ölümüne yol açmıştır. Hatta ikiz bebeği kesen kadınlar da olmuştur. Günümüzde tıbbî yöntemlere yerini bırakan uygulamalardan bazıları şunlardır; “karaağu” bitkisinin suyu içilir, ebegümeci, tavuk kanadı, kibrit, tuz ruhu, fitil şekline getirilmiş sabun gibi maddeler rahme konulur. Ağır yük kaldırma ve yüksekten atlama da gebeliği sonlandırmak için başvurdukları uygulamalardır.

Kaynak: Zuhal Kasap, "Geçmişten Günümüze Halk Kültürü Değerleri Kitabı" Düzce İli Doğum Gelenekleri Üzerine Bir Değerlendirme.

 

Görüntülenme Sayısı : 1386    Eklenme Tarihi : 03 Temmuz 2023 Pazartesi    Güncellenme Tarihi : 26 Temmuz 2023 Çarşamba