­ KIRKLARELİ EVLENME GELENEKLERİ / NİŞAN VE DÜĞÜN TÖRENİ | Kültür Portalı

Kırklareli Evlenme Gelenekleri / Nişan ve Düğün Töreni - Kırklareli

Gelenekler-Görenekler

Kırklareli Evlenme Gelenekleri (Nişan ve Düğün Töreni): 

Nişan Töreni: Kız istenip, söz kesildikten sonra sıra gelir nişan törenine. Nişan kız evinde yapılır. Gelin ve damada hediyeler alınır, bunlar karşılıklı geliş-gidişlerle bohçalar içinde götürülür. Ayrıca ev içerisindekilere de ufak-tefek hediyeler alınır. Karşılıklı nişan yüksükleri takılır. Geline takılacak diğer hediyelerden sonra oyunlar oynanır. Nişan törenleri genellikle ince çalgı (cümbüş, darbuka, klarnet - gırnata - kemandan oluşur. 1980’li yıllardan sonra ince çalgı yerini çift davul çift zurnaya daha sonra da müziklerin yüklendiği orga bırakmıştır) ile yapılır. Bazı ailelerde ve kendi aralarında yapılan nişan törenlerinde kızlar ve kadınlar darbuka çalıp türkü söyleyerek bu tören kutlanır. İki üç saat süren oyunlardan sonra tebrikler ve el öpmelerle birlikte hayır dualar alınır. Nişana gelirken erkek tarafının getirdiği şekerli fıstık orada bulunanlara dağıtılır. Kız tarafı da daha sonra nişan götürme adetinde erkek tarafına kurabiye götürecek ve bunlar da kız tarafında toplananlara dağıtılacaktır. Genellikle 5-6 ay süren nişanlılık devresinde nişanlı gençler birbirinle rahatça görüşebilmektedir. Birbirlerini gelip gitmelerde erkek nişanlısına çeşitli hediyeler getirir. 

Düğün Töreni: Düğün telaşı en az bir hafta öncesinden başlar ve genellikle Cumartesi - Pazar günü olan düğünlerde, Perşembe günü kızın çeyizi alınır. Bu arada yengeler sandığın üzerine oturur ve “Sandık kalkmıyor” diyerek, oğlan tarafından hediye istenir. Alınan çeyiz oğlan evine götürülür ve Cuma gününün akşamı kına gecesi yapılır. Oğlan tarafı eğer aynı köyden ise kız evine o gece kına getirir. Yengelerinden biri, gelinin eline kına koyar ve giderler. Daha sonra bu kına gelinin ellerine ve ayaklarına annesi, babası sağ olan bir yengesi tarafından yakılır. Gelinin yüzüne renkli bir krep örtülür. Bir darbuka eşliğinde türkü söylenir. Bu türküler gelinin evden ayrılışının, gurbete veya başka bir köye gidişinin öyküsüdür. Kına gecesi çeşitli oyunlarla devam eder. Sabah gelinin kınaları öksüz bir çocuk tarafından açılır. Ellerine ve ayaklarına kına yakarken konulan paraları bu çocuk alır.

Cumartesi günü öğlene doğru oğlan evine davullar, kız evine de çalgılar gelir. Akşamüstü herkes işini bitirene kadar gençler oynar. Akşamüzeri kızın ahretinin (sağdıç) hazırlamış olduğu “ahret çiçeği” alınmaya gidilir. Bu ahretlik çiçeğine karşılık gelin kız da ahrete hediye bir elbise alır. Çiçeği almaya gidildiğinde yine oyunlar oynanır ve çiçek alınarak gelin kızın bulunduğu eve getirilir. Bu çiçek yörede bolluk ve bereketin simgesi olarak nitelendirilir. Aynı gün ve aynı zamanda oğlan tarafı da oğlanın ahretliğine (sağdıcına) gider. Davul - zurna ile ahretlik evine gelindiğinde, ahretlik gelenleri karşılar. Cumartesi gününü Pazar gününe bağlayan gecede esas düğün olur. Oyunlar karşılama, halay ve mendil havası şeklindedir. Aynı gece oğlan tarafı, kız evine davullar eşliğinde, takacakları takılarla birlikte gider. Bunları “okuyucu” denen bir kadın teker teker gelinin başı üzerinde döndürerek, kimden olduğunu yüksek sesle söyler. (Teyzesinden, Ayşe ablasından, dayısından vb.)

Pazar sabahı gelin kız yine erkenden gelinlik giyer ve oğlan tarafından takıları almaya gelenleri karşılar. Kız ve oğlan tarafı birlikte oyunlar oynarlar. Sabahtan, ahretlik evinden davul ve zurna ile uykudan uyandırılan damat eve getirilir ve tıraş için hazırlık yapılır. Davullar köyün kahvehanelerini dolaşarak köy halkını damat tıraşına davet eder. Bir iki saatte biten tıraştan sonra gelin alıcı “halay” yola çıkar ve gelin evine gider. Arkadaşları ile oynayan gelin kendisini almaya gelen halayına bir kez baktırılır ve bir daha yengelerin kendisini almaya gelmelerini bekler. Kaynana gelini beklerken evden getirdiği ekmeği, bolluk ve bereket niyetiyle dağıtır. Ama gelin naz yapar, gelmez. Önce gelin evinden kaynanaya bir ayna götürülerek baktırılır. Kaynana aynanın üzerine para koyar. Yine gelini isteriz diye tezahürat yapılır, fakat gelin yine çıkarılmaz. Bu kez de gelinin ayakkabısı götürülür. Para alınır. Bu ayakkabı gelinin çıkacağına işarettir. El çırparak yine gelini isterler. Daha sonra iki yenge ve önde darbuka çalıp mani söyleyen kız arkadaşları ile birlikte gelin getirilir. Fakat kaynana oynamadan gelin ortaya girmez. Kızlar; Yarin adı Ramadan Atladı arabadan Biz gelini vermeyiz Kaynana oynamadan manisini arka arkaya söylerler. Yengelerin ve mani söyleyen kızların koluna birer başörtü bağlanır. Kızlara birer kutu şeker ve yengelere de para verilir. Yenge kadınlar, gelini kaynananın elini öpmeye götürürler. Gelin, kaynananın üç kez elini üç kez de ayağının altını öper. Kaynana da gelinin sırtını üç kez sıvazlar. Bu adetin yapılmasından sonra gelin, halayla gelen yakın akrabaların ve komşuların ellerini öper. Bu esnada davul ve zurna yüksek sesle orada bulunan herkesi hüzünlendiren, hatta ağlatan müzik çalar. Gelin, daha sonra varsa erkek kardeşleri, yoksa amca ve dayıları tarafından arabaya bindirilir. Evden çıkan gelin arabasının arkasından, gelinin gideceği eve kendisi ile birlikte bereket götürmesi dileğiyle su içerisinde buğday ve darı atılır. Gelin arabası damat evine gelmeden daha önce kız evinden “Müjde Yastığı”nı alan biri, yastığı damada götürerek para alır. Damat evine gelen gelini damat etrafa şeker ve paralar atarak karşılar. Sonra gelinin duvağını kaldırır ve kendi hediyesini takar. Ahretlik kapının önünde bir tüfekle bekler. İçeriden çıkan damat üç kez tüfeği ateşledikten sonra, ucunda para bağlı mendili düğün halkına doğru atar. Mendili kim alırsa evlenme sırasının onda olduğu söylenir. Bu arada gelin dışarı çıkarılır, kucağına kız ve oğlan çocuğu oturtulur. Damat son kez babası, kardeşleri, yakın akrabaları ve arkadaşları ile oynar. Akşamüzeri arkadaşları tarafından köy içine gezmeye çıkartılır. Gerdek gecesi imam nikâhı kıyılır. 

Gelin, Pazartesi sabahı damadın yakın akrabalarını gezer ve büyüklerin ellerini öperek onlara havlu verir. Onlar da hediye ya da para verirler. Daha sonra gelin bir kaba su doldurur ve bu su görümceler tarafından üç defa dökülerek, geldiği evde işlerinin su gibi akıp gitmesi temenni edilir. Öğleden sonra gelin yine gelinliğini giyer ve son defa eğlenilir. “Duvak” veya “Cuma” denilen bu eğlence kaynananın günüdür. Sadece kadınlar kendileri çalıp, oynarlar. Eğlencenin ortasında, kaynana, orta yerde bir çömlek kırar ve bu hareketiyle “düşmanlarım çatlasın, gelinin çömleğin parçaları kadar çocuğu olsun” demek ister. Bir hafta sonra gelin, damat ve ailesi, gelinin ailesine yemeğe giderler. Buna geziden gelen “geze” veya “kız ardı” denir. Bu gezmede yemekler yenir, sohbet edilir, aynı zamanda damatlık yapmanın da gelinlik yapmak kadar zor olduğunun bilinmesi için damada bir tabak içerisinde darı getirilerek sayması istenir. Önüne pösteki getirilerek tüylerinin sayılması ve kedi getirilerek nallanması istenir. En zorlusu da damadın ayaklarından zincirle tavana asılmaya kalkmalarıdır. Bunların üstesinden gelemeyeceğini bilen damat, para vererek gençlerden kurtulmaya çalışır. İki üç gün sonra da gelinin ailesi erkek evine yemeğe gider. Bu ziyaretlerde iki ailenin daha iyi anlaşması, kaynaşması amaçlanır.

Görüntülenme Sayısı : 56981    Eklenme Tarihi : 12 Temmuz 2013 Cuma    Güncellenme Tarihi : 17 Şubat 2022 Perşembe