Son yıllarda kadın kıyafetleri konusunda yapılan araştırmalarda ele geçen en eski örnekler ilginç sonuçlar göstermiştir. Bu kıyafetler, takım halinde holta ve salta ile birlikte veya tek olarak giyilen, sırmalı entarileri düz ve kalın nakışlı ipekli kumaşlardan yapılan etek ceket-takımı şeklindeki giysilerden oluşmaktadır. Evde, sokakta ve misafirliğe gidilirken giyilen bu sade kıyafetler dışında düğün ve gelin elbiseleri gibi ağır ve kıymetli olan kıyafetler de vardır. Bu kıyafetlerin farklı renk ve şekillerde dikilmekte, mevsim ve yaşa göre değişen çeşitleriyle karşımıza çıkmaktadır.
İç çamaşırı olarak, ten üzerine "üç en“ ölçüsünde, dokuma bezden yapılmış ve kalçaya kadar uzanan bolca bir gömlek giyilirdi. Bu gömlek üzerine sutyen yerine canfes veya herhangi bir kumaştan yapılmış, kolsuz, astarlı, havuz yakalı, önden üç düğme ile iliklenen bir yelek giyilir, onun üzerine de gezi veya diğer kumaşlardan hazırlanmış bir içlik giyilirdi. Bundan başka, dize kadar uzanan paçaları geniş, dantelli veya fistolu, beyaz patiskadan bir iç donu giyilir, bunun üstünde de basma kumaştan, iç astarlı, uçkurlu, paçalı, ayak bileklerinde hafifçe bol bir dış donu giyilirdi.
1920 yılına kadar resmi misafirliklere gidişlerde ve bayram ziyaretlerinde zengin hanımlar ipek, kadife veya fasöne denilen yünlü kumaştan ya da çitari denilen ipekli kumaştan yapılan uzun entariler giyerlerdi. Daha eski dönemlerin insanları ise kutni denilen kumaşlardan yapılan elbiseler giyerlerdi. Bu elbiseler üzerine ipek şaldan mor gül veya plüş denilen ipek kadife hırkalar giyilir, üstüne elmas gerdanlık, elmas muska, gıdık-altın, elmas saat takılır, başa oyalı yemeni örtülür, üstüne Bağdat çarı ( çarşaf ) örtülerek ziyarete gidilirdi.
Ev kıyafetleri mevsime, yaşa ve kişilerin ekonomik durumuna göre değişiklik gösterir. Fakir ve orta halli kadınlar, doğrudan doğruya çinti donu denilen dış donu üzerine basma bezden bir içlik giyerler, içlik üzerine de basma bezden içi pamuklu ve üstü parmak dikişli ceket şeklinde düz hırka giyerlerdi. Yaşlılar başlarına iki parmak yüksekliğinde kalıpsız fes giyer, üzerine oyasız yemeni örterlerdi. Gençler ise biraz daha yüksekçe kalıplı fes giyip yemeniyi üçgen şeklinde üç köşe katlayarak fesin üzerine örterlerdi. Sokağa çıkacakları zaman, yakın komşuya giderlerken damarlı çar dedikleri bir örtü ile başlarını örterler, daha uzak bir yere giderken de damarlı veya kareli uzun çarlara bürünürlerdi. Zengin olan kadınlar ise çinti don üzerine basma, yünlü vb. den oluşan uzun, düz ve baştan geçmeli peşli entari giyerlerdi. Bu entari üzerine de ekonomik duruma göre basma kumaştan, yünlü ve kadife kumaştan, parmak dikişli, içi pamuklu hırkalar giyerlerdi. Yaşlılar başlarına takke gibi kalıpsız fes, gençler ise daha uzun ve kalıplı fes giyerlerdi. Fes üzerine gençler yemeni, yaşlılar oyasız yemeni örterlerdi.
Gelin elbiseleri ile düğün elbiseleri aynıdır. Gelinleri farklı kılan giysi, başlarındaki duvak ve tellerdir. Ağır elbise kabul edilen bu giysiler sadece düğün ve düğünle ilgili törenlerde (nişan, kına gecesi, paça günleri vb) giyilir, bu günler dışında kesinlikle giyilmezdi. Düğün elbiselerinin en eski örneklerini üç etek entariler oluşturur. Bu giysilerin yaklaşık üç yüzyıllık bir geçmişi vardır. Üç etek denilen giysilerden sonra iki etek denilen harbalı ve holtalı elbiseler giyilmeye başlanmıştır. İki etek denilen giysilerden sonra ise yavaş yavaş holtalar terk edilmiş ve holtasız düz elbiselere geçilmiştir. Bu tür elbiselerin ilk örneklerini belinin iki yanı büzgü ve pastalı bol etekten oluşan ve “çantalı entari” olarak tabir edilen sırmalı elbiseler oluşturur. II. Abdülhamit devrinden itibaren setentiliyon gibi kalın ipekli ve nakışlı kumaşlardan yapılan ve daha çok Avrupa modası olduğu tahmin edilen korsajlı, balinalı, bugünkü deux pieces diye tanımlanan giysileri hatırlatan uzun etek ve ceketten oluşan giysiler giyilmeye başlanmıştır.