­ MİZAHLI, HİSSELİ KÜÇÜK HALK HİKÂYELERİ-2 | Kültür Portalı

Mizahlı, Hisseli Küçük Halk Hikâyeleri-2 - Konya

Hikaye

Yüzerlik Otunun Hikayesi: Konya bozkırlarında "Yüzerlik" adlı bir ot biter. En kurak yerlerde yetişir, kalın ve güçlü kökleri vardır. Tohumları nazara karşı "tütsü" olarak kullanılır. Bu otla ilgili anlatılanlar şöyledir: "Bir gün, Peygamberimiz Hazreti Muhammed, devesiyle çölde giderken, çölün ortasında "abdest bozacak olmuş." Ama, Peygamberimizi hiçbir ağaç arkasına gizlemek istememiş. Yalnız, orda bulunan bir ağaç arkasına gizlemeyi kabul etmiş. Peygamberimiz işini bitirince "Ud Ağacı" adını vermiş... Bu isim "namahrem yerleri gizleyen manâsına gelirmiş. Peygamberimiz bu zaman içinde, devesini de bir ota bağlamış... Devesi, giden diğer develerin arkasından gitmek istemişse de yularını otdan kurtaramamış... Peygamberimiz otdan devesini çözerken, ot sormuş: - Ya Resulallah deveni niçin başka otlara bağlamadın da bana bağladın? Peygamberimiz, otun adını Yüzerlik koymuş. Ve: "Sen de Yüz erlik" kuvveti var da, ondan sana bağladım demiş... Yüzerlik gerçekten de şifalı, kökleri bir ağaç kökü gibi kuvvetli bir ottur. Yüzerlik kelimesi, bu anlatışa göre Yüz ve Erlik kelimelerinin birleşmesinden meydana geliyor; Yüzerlikoluyor.

Hela Kurdunun Hikayesi: Bir adam, bir gün bir "helâ gurdu" görmüş. "Hey gözel Allahım. Bunu ne diyi yarattın, ne işe yarar, bu mundar mahluk?" dimiş. Allah o adama bir hastalık musallat etmiş. Hekimler hastalıktan hela gurdunu yiyerek kurtulacağını söylemişler. Adam, o mundar hayvanı yimeye bir türlü yanaşmamış; amma hastalığı da gitgide çoğalmaya başlamış. Çaresiz "helâ gurdunu" yimiş, gurtulmuş. Gine aradan bir zaman geçmiş, helâ gurdunu yiyen adam bir gemiye binmiş. Gemi fırtınaya dutulmuş; ha batdım ha batacam dirimiş. Gemide bulunan herkez; "Allahım gurar bizi, Allahım gurtar bizi" diyi bağırırmış; onun sesi soluğu çıkmazmış. Dirken bağıranların dikkatini çekmiş. Sormuşlar: "Biz böle bağırız da, sen neye bağırman?" Helâ gurdunu yiyen adam: "Ben Allah'ın işine bir defa garışdım. Hay gözel Allah'ım, şu helâ gurdu dinen mundarı neye yaratdın? didim. O bana helâ gurdunu yidirdi. Ben Allah'ın işine garışmam. Ne eylerse gözel eyler" dimiş.

Memiş Ağa'nın Hikayesi: Konya'da anlatırlar ki: Memiş Ağa isimli adamın birisi odasında otururken, odanın içine sinekler doluşmuş. Memiş ağa gızmamış; gızmamış amma, sinekler burnuna sokulup gulagıynan oynamay başlayınca, elini şöle bir vurmuş. Bakmış gırk tane sinek ölüsü. Kendi kendine keyiflenerek: "Alır Memiş Ağa, Verir Memiş Ağa, Bir vurmada gırk cana Gıyar Memiş Ağa" demiş.

Hem Ekşi, Hem Tadı Bozuk Hikayesi:  Saf bir adam, bir misafirlikte sofraya oturmuş. Yemek yenmeye başlamış. Yemeğin sonunda siniye bir tas hoşaf gelmiş. Adam hoşafı çok sevmiş. Zevkle içmiş. Buna oradaki muzipler nim koymuşlar. Bir gün, bir kelikçi dükkânında o saf adam otururken, o muzip adamlar da çıkagelmişler. Kelikçinin kösele ıslattığı bir çanak varmış. İçindeki suyun rengi hoşaf renginde. Muzipler, saf adama: "Al bunu da iç. Hoşaf bu" dimişler. Adam kelik suyunu hoşaf niyetine bir güzel içmiş. Oradakiler sormuşlar. "Nasıl? Tadı iyi mi?" Saf adam; "Hem eğşi, hem dadı bozuk" demiş. O gün bugün düzensiz her işe deyim olmuş; "Hem eğşi, hem dadı bozuk" lafı.

Kaynak: Küçükbezirci, S. Kasım 2009. Konya Halkbilimi Folklor Güldestesi. Konya, Bahçıvanlar Basım San. A.Ş.

Görüntülenme Sayısı : 2931    Eklenme Tarihi : 26 Şubat 2013 Salı    Güncellenme Tarihi : 06 Haziran 2020 Cumartesi