Yerel İnançlar - Zonguldak
İnanışlar
- Cuma ve pazartesi günleri kül dökülmez.
- Akşam ezanından sonra dışardaki pis yerlere besmele çekmeden basılmaz.
- Kara kedi görmek, karga ötmesi uğursuzluk sayılır.
- Kurbağaların çok ötmesi veya sineklerin çok ısırması yağmur yağacağına delalettir.
- Tarlada ekim hıdrellezden on yedi gün sonra yapılır, önce yapılmaz. Yoksa o tarladan bir verim alınamaz.
- Hıdırellez günü tarlaya bir şey ekilmez. Tarladan verim alınamayacağına inanılır.
- Tarla veya bahçeden tavşanın geçmesi bereketi kaçırır.
- Küle basılmaz, hastalık bulaşır.
- Ulu bir dereden geçerken, geçen kişi korkarsa orada hastalık bulaşır inancı vardır.
- Yemek yerken ağızdan lokma düşmesi, misafir geleceğine işarettir.
- Elden ele bıçak verilmez, yoksa bu kişilerin arası bozulur.
- Yıldız kayarken dilek tutarsan, dileğinin kabul olacağına inanılır.
- Martın dokuzunda guguk kuşu ötermiş. Bu kuşun sesini ilk duyan kişi başındaki yazmanın ucunu okuyarak bağlar. İçinden toprak çıkarsa o yıllık bolluk olur, saman çıkarsa kıtlık olur inancı yaygındır.
- Elden ele sabun verilmez. Kişilerin arası açılır.
- Ambar dibine süpürge sürülmezmiş. Yoksa kıtlık olurmuş.
- Dolanmış bir ipi çözebilen bir kızın kayınvalidesi ile iyi geçineceğine inanılır.
- Sofra hazırlanır hazırlanmaz gelen bir misafire “kayınvaliden seni seviyormuş” denir.
- Bardaktaki çayın dibi boşaltılırsa çay içen kişinin fakir olacağına inanılır.
- Çay bardağının üzerine kaşık konursa ev sahibinin kısmetinin kesileceğine inanılır.
- Ezan okunurken el işi yapılmaz, o el işinin başına bir şeyler gelir. Eğer bu el işi bir genç kızın çeyizi için yapılıyorsa o genç kızın nasiplerinin kesileceğine inanılır.
- Bir çocuğun üzerinden atlarsan, o çocuğun boyunun uzamayacağına inanılır.
- Kapı eşiğinde oturulmaz. Yoksa nasipler kapanır.
- Çocuğun korkusunun bastırılması için çocuğa kurşun dökülür.
- Fal baktırmak gibi eylemler cumartesi, çarşamba yaptırılır. Bu günlerde bakılan fal daha iyi çıkarmış.
- Düğünler Pazar ya da Perşembe günü haricinde yapılmaz. Çünkü bu günler mübarektir. Diğer günlerde yapılan düğünlerde çiftin mutsuz olacağına ve işlerinin yolunda gitmeyeceğine inanılır.
- Ramazan Bayramında kına çalınmaz, yoksa ölüneceğine inanılır.
- Bir kadının ilk çocuğunun kız doğması hayırlı sayılır.
- Cenaze evinde yemek yapılmaz. Yemek komşular ,akrabalar tarafından yapılıp cenaze evine getirilir.
- Soğan,sarımsak kabuğu yakmanın hem uğursuzluk getireceğine inanılır hem de günah olduğu kabul edilir. Soğan ya da sarımsak kabuğu yakmanın kişileri çok kötü durumlarla karşı karşıya getireceğine , başına bir bela geleceğine inanılır.
- İncir ağacının dalları ocağa atılmaz. Büyüklerin itinayla küçüklerini uyararak; ‘‘Ocağa incir dalı atıp yakanın ocağına incir ağacı dikilir.’’ sözü şifahi yolla kuşaktan kuşağa aktarılagelmiş ve inanışın kuşaktan kuşağa aktarımını sağlamıştır.
- Soğan kabuğunun ocağa atılmasının uğursuzluk getireceğine inanıldığını söylemiştik; ancak yılandan korunmak amaçlı soğan kabuklarının özellikle yakıldığını ve çıkardığı kokudan yılanın rahatsız olup kaçtığına dair de bir halk inanışı yaygındır.
- Evde sacayağı ters çevrilmez.
- Sacayağının üzerinde küllük bırakmanın evsahibinin başına bir felaket getireceği inanışı vardır.
- Sütlaç tatlısının içerisine içine şeytan karışmasın diye tuz atma inanışı vardır.
- Gece evden bazı şeylerin çıkmasının uğursuzluk getireceğine inanılır. Bu nedenle akşam ezanından sonra tuz ve sabun evden çıkmaz, kimseye verilmez. Çıktığı takdirde evin de tadının tuzunun gideceğine hane halkının mutsuzlaşacağına inanılır.
- Ödünç olarak süt verilmez ‘‘Hayvanın altından yel geçer.’’ denir. Hayvanın hastalanacağına inanılır.
- Tuzun yalnız gece değil günün her saatinde verilmesi uğursuzluk getirir. Eğer tuz verilmiş ise kişiden en kısa zamanda tekrar alınır. Dost olanın tuz almayacağına aldı ise,geri getireceğine inanılır. Tuzu getirmediği takdirde tuzu veren kişi bir bakıma kendisine uğursuzluk gelmesine neden olan kişiyi dost olarak görmez.
- Hamur mayası ve yoğurt mayası verildiği takdirde evin bereketinin kaçacağına inanılır.
- Hamile bayanın aşerme döneminde canının istediği herşeyi yemek durumundadır. Yemediği ya da yiyemediği takdirde avuç içini üç kere yalar. Aksi takdirde bebeğin sakat doğacağına inanılır.
- Hamile kadın aşerme döneminde kediyi tekmelerse çocuğun tüylü olacağına inanılır.
- Aşeren kadının ciğer yediği takdirde çocuğun vücudunda benler oluşacağına inanılır.
- Yumurta yerse bebek gamzeli olur,ayva yerse bebeğin cildi güzel olur.
- Hamile kadının karnı sivri ise çocuğun erkek, sağ tarafına doğru toplu olursa kız olacağına inanılır.
- Cenaze geçen yerde uyuyan çocukların uyandırılası gerektiğine, uyandırılmadığı takdirde bir daha hiç uyanmayacağına inanılır.
- Cenaze evden çıkarken sağa veya sola hafif tabut yatarsa mutlaka yedisine varmadan akraba veya mahalleden birisi ölecek inancı vardır.
- Nişanlanan kızın arkadaşları kısmetlerinin açılması için nişan kurdelesinden birer parça alarak saklarlar.
- Gelini kız arkadaşları, hazırlar giyindirir ve süslerdi. Evlilik hayatı mutlu, güzel ve devamlı olsun diye evlilik hayatı mutlu olan bir gelin tarafından da süslenebilirdi.
- Gelinin ayakkabısının altına kız arkadaşları isimlerini yazarlar. İsmi silinen kişi ilk evlenecek olandır.
- Geline, atın başına su döktürürler. Bunun anlamı, “su gibi berrak geldim” demek istemesidir. Gelin sonra eve girer. Sandığın üzerine oturur. Orada kimler varsa, gelinin önünde oyun yaparlar. Bundan sonra halk dağılır.
- Gelen duvakçıları evde de gelin karşılar. Eğlenceler yapılır, yemekler yenir. İlk olarak gelin oynar. Bir eline buğday, bir eline mısır verilir, kaynana ile oynatılır. Oynadıkça da bu elindekileri kendi başından saçar. Sonra bunlar toplanır. Ambara konur. Böylece bolluk olacağına inanılır.
- Gelin odasına girip, çeyizlerini toplar. Akşama kadar iş yaptırılmaz. Aksi takdirde ömür boyu işinin bitmeyeceğine inanılır.
- Duvakçılar giderken, o taraftan kendilerine gelin kız geleceğine inandıkları için sofradan kaşık çalarlar.
- Duvakçılar fazla oturtulmaz. Nedeni, gelinin çok ağır olacağına inanılmasıdır.
- Gelin duvakçılar gidince pınara iner. Pınar önüne helva ile yumurta bırakır. Yetim birisi onları oradan alır. Bunun sebebi, gelin tatlı geçinsin, ve bereketli olsun inancıdır.
- Ocaktaki su boş yere kaynatılmaz. Su kaynadıkça düşmanın malının çoğalacağı inancı vardır.
- Bahara girerken görülen ilk kelebek beyaz renkli ise ölüye,yeşil renkli ise dileğinin gerçekleşeceğine inanılır.
- Kapı arkasına süpürge dik konulduğunda düşmanın ayakta olacağı inancı vardır.
- Geceleyin evin tozu süpürüldüğü takdirde evdeki melekler kaçar.
- Cuma ve pazar günü eve giren kelebeğin ölmüşlerin ruhu olduğuna inanılır.
- Murat kuşu hangi evin önünde erken öterse o evden ölü çıkar.
- Kediyle yan yana yatılmaz.Uykuda insan ağzını açarsa içinden ruhunu kapar.
- Eşik üstünde oturulursa kişiye iftara gelir.
- Kadın çorabını ayakta giyerse kocasının ölümü tez zamanda olur.
- Evin tavanı silinmez. Aksi takdirde kişinin kocası ölür.
- Yolda insanın önünden tavşanın geçmesi uğursuzluktur.
- İnsana ani olarak irkilme gelirse, ‘‘Hazırım Ya Melek’’derler. Azrailin yokladığına inanılır.
- Erkeğin elbisesinin üstüne kadın elbisesini koyarsa, kadının sözü daha çok geçer.
- Eller kenetlendiğinde ve kollar kavuşturulduğunda kişinin kısmetinin kesileceğine inanılır.
- Elbiseler ters asılırsa kişinin işleri de ters gider.
- Gece aynaya bakmak günahtır.
- Yağmur yağarken ‘‘Sicim gibi yağıyor.’’ denilirse ,yağışın durmayacağına inanılır.
- Sirke yapılırken keskin olsun diye iki kişi numaradan kavga eder.
- Süpürgenin üstüne oturanın başı beladan hiç kurtulmaz.
- Yola giden kişinin arkasından su gibi gidip gelsin diye su dökülür.
Kaynak: Zonguldak İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Arşivi
Görüntülenme Sayısı :
64840
Eklenme Tarihi :
28 Ağustos 2014 Perşembe
Güncellenme Tarihi :
18 Aralık 2020 Cuma