Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, halbur zaman içinda, develer telal iken horozlar berber iken, anam eşikte, babam kalmiş beşikta, ben onların beşiğini sallar iken, annem düşti eşiktan, babam düşti beşiktan, annem kapti maşayi, babam kapti kaşağı... Dolandım dört köşagi. Bu köşe, yaz, köşesi; bu köşe kış köşasi derken geldik masalın başına.
Bir varmış, bir yokmuş. Eskiden bir kadınla bir da kocası varmış. Bunların hiç çocukları olmazmış, adam çıkmış: Acaba nay bakalım ki çocuğumuz olsun" diye böyle bir dolaşmaya başlamış. Önüna bir ihtiyar dede rastlamış. "Dede bizim heç çocuğumuz olmiyer, ne yapalım ki olsun" demiş. Dede ise elma vermiş, cebından çıharmış, "olum, götür buni yarısını sen ye, yarisini da hanımına yedur, ondan sonra çocuğunuz olursa adını ben koyacam" demiş, adam gitmiş. Allah'ın nasibiynan, Allah ki vermiş; bu kadın hamile kalmiş, elmayi yemişlar. Bunun doğumi yahlaşmiş. Kadının rüyasında görmiş ki, çocuğun doğduğu zaman isimini "Necip" koyacahsın.
Kadının çocuğu dünyaya bir torba içinde gelmiş. Hiç çocuk olduğu belli değil. Neysa, bu çocuk büyümiş, büyümiş torba içinde çocuk. Ortada duriyer, hiç çıktığı yok. Bunun evlanacah vakti gelmiş artık. O zaman konuşmaya başlamış. "Ennacım bana falan koydaki padişahın kızın istiyacahsın". Babası demiş "oğlum sen bir torba içinda, padişah seni çağırırsa, görmah istarsa ben ne yaparım?" Padişah kızını verirmi senin gibi bir torbada?" Demiş "Yoh baba isteycan". Adam gitmiş, elçi taşına oturmiş. Sabah padişah kalhmişki, elçi taşında birisi var. "Hayr olsun ne var?" demiş. Demiş "Allahın emriyla oğluma kızını istiyorum". "Ey benim oğlum yok ki" demiş. "Var padişahım benim oğlum, çoh iyi bir oğlum var, Allahın emriyla kızını istiyorum" demiş. "Ey ama, ozaman üç şartım var." Demiş ki "karşımızdaki dağı yıktıracan, güneş çıktığı zaman ilk benim saraya vuracah." Biliyorya ki yapamaz diya. "Ey ikinci şartın ne? "Sizin evdan bizin eva kadar hali döşetacan" demiş.
Bu adam gitmiş, birisini da söylamamiş. Adam gitmiş demişki "Allahım ben ne yapam? Oğul, "padişiha gittim, bana böyle söyledi" demiş. Baba o iş kolay, sen dur indi ben yaparım oni" Oğlan gediyor, meğer oğlan eylardanimiş. Gidiyer oğlan söyliyer dedaya, diyerki "Bu zorum var, ben ne yapacam? Padişahın kızıni istadım, böyle söyledi. O dede adamları buliyor, gidiyorlar. Bu oğlan gidiyor, bir haftaya o taşi yariyor. Kalhiyorki sabah padişah, gerçekten güneş doğmiş, bizim odaya vurmiş. Saraya, bu sefer adam gidiyorki "Taşı yıktırdım, güneş vurdu padişahım, istiyoruz kızını" demiş. Demişki bu seferda "Gidin, bizim evdan sizin eva kadar hali sarduracan yollara." Gidiyor, bu sefer oğlana babasi diyerki "oğul, bu sefarda hali döşetacan, köpri yaptıracan, bizim evdan sizin eva kadar köpri yaptıracan." Bu da diyer ki "Baba tamam, o iş kolay." Ordan gidiyor, ahşamdan, sabahtan kalhiyerki, saraydan oğlanın evine kadar köpri yapılmış hazır. Neysa, üçüncü kez gidiyor diyorki: Padişahım sağolsun, köpriyida yapturdum; şimdi ne istiyorsin?" Bu da diyer "Bu şeyin üzerine hali döşenecah, bizim evdan sizin eva kadar" Bu sefarda gidiyer oğlun diyerki "Baba o iş kolay" Buna yedi çeşit iplik veriyor diyerki "Gidarsın baba, köprinin o başından, bu başına kadar birini oraya, birini buraya ata ata gelirsun, hiç arkana banmadan." Bu adamda gidiyor, hiç arhasına bakmadan iplikleri atiyor, döniyor, geliyor. Hali döşendi, gidiyor padişaha:"Padişahım bu kez ne diyacahsın? Bah ne dediysen yerine geturdum."
Bu seferde padişah "olur" diyer. Bu kızı veriyorlar. Padişah, adamın oğluna, Allahın emriyla veriyor. Kız gidiyer, ahşam oluyor, güveyi atiyorlar içeri. Düğün oluyor, atiyerlar kızı ambara. Bahiyor kız ki, bir torba asılı tavanda. Erkeği hiç görmiyer, neysa herkes çıhıyor, gidiyor, kız odanın içinda. Ordan bahiyer bu kız ki, o torba ordan iniyor yera, silkalaniyer, torba içinden soyunuyor ki, meğer torba üzerinde bürünmüş, o kadar güzel bir delikanlı ki, ne bilam. Neyisa, bu kız bu oğlani çok seviyor. Bir gün, beş gün, oğlan hiç kimsaya görünmadan orda duriyer. Bu kız diyerki: "bu oğlan torbadan çıhınca torbayı ateşe vurur, yaharım, hiç tobaya giramaz daha bu oğlan." Neysa, bu sefar buni kafaya koyiyer kız. Bir gün, iki gün geçiyer, oğlan, ordan torbadan eniyerde bu kız atiyer ataşa, bu oğlan yoh oliyer. Hiç piyasada yoh. O gidiş, o görüş. Kız ağliyor, sızlıyer, "Ben ne yapıcam, nedan kaybettim buni?" Artuh düzlara düşiyor kız, daha orda ariyor, burda ariyer, yoh anam yoh! Kayip oldi yoh. "Ben ne yapicam?" Çaresuz kaliyor kız, aradan yıllar geçiyor.
Bu kız gidiyer, padişah babasina durumi izah ediyor. "Böyle idi, benda çıhsın meydanda olsun, diya yahtım, buda ortadan kayboldi" eylardan. Ordan gidiyor, artuh bu kız. Babasi, buna para veriyor. "Baba, ben birşey yapturacam; otel, lokanta yapturacam herkese meccane yemek yeduracam; gelani, gedani çoh, büyük bir yol kenarında" Yani bolca yol geçiyer, herkes ordan geçiyermiş. Gelanda, gedani, kervani herşeyi. Diyerki: "Ben orada, şey yaptıracam; lokanta ila birde otel, gelani yeduracam, içur-cam, sahliyacam; başına gelip geçenleri anlatmadan bırahmiyacam." Herkesin başından geçini anlatturacam. Gelena, gedana yeduriyer, sonra, bu en son bir oğlan bi fakir çocuh gidiyor babasiynan beraber. Gitmişler çobanluğa, çobanluğa gelmişler; babasi uyumuş çeşmenin yanında. Bu çocuh kalmış; bida bahiyorki, bir dede! Sakalli bir dedenin biri geliyor, çeşmeden su içiyer. Ama oğlanın dizine yatmişi imiş babasi. Bu çeşmedeki dedeyi merak ediyer oğlan. Oğlan, gidiyor dedenin peşine. Babasının başinin altına taşi koyiyor, gidiyer dedenin peşina. Bahiyorki, dede, bir taşluğun ora variyor. Bahiyer bir kapi! Dede ohiyer, üfuriyer; o kapi açılıyer. Ordan bu dede içari giriyor. Bu da hemen arhasından oğlanda yuriyer peşindan. Dedenin peşinda oğlanda gidiyer. Bu sefer kapi örtiliyor; oğlan kaliyer; dede giriyor. Ordon döniyer, geliyer oğlan. Ağliyer, sızliyer, açilmiyer oğlana kapi. Geliyor geri; üç gün çıhıyor aradan. Babasini bulana kadar. Geliyerki babasi hale uyiyer. Ordan hemen babisina sorabiliyor. Diyerki: "Baba, son üç gündür uyuyersin. Böyle böyle oldu. Dede geçti, ben geçamadım, döndüm, geldim "Neyisa, aradan epey vahitgeçiyer, gidiyer. Bu dede bir daha geliyer, bu oğlan, gene düşiyer peşine. Aradan epey vahitler geçiyer, bu oğlan gediyer, diyerki "Ben hemen dedenin arhasından yapişam gidem." Kapi açiliyer, dede giryer içeri. Çocuh yapişiyer, arhasından gidiyer peşine. Bida bahiyerki, dede bir odaya gediyer; gidiyer odanın içina ki, herkes oturmiş, güzel sohbet ediyor. Öyle sanduh gibi şey yapmişler, salıncah gibibirşey. Bir hasta yetiyer; meğer hanımı. Orda, çoh fazla ağladuhça, sızladuhça onun yaralari daha çok aziyer. Meğer, Necip eylardan Gitmiş orda yetiyer, tenha bir yerda. O dede hani elma vermiştaya? O dede orda, bahiyerler buna. Ondan sonra diyerki: yaralarım daha çoh aacıyer, daha çok aciyer, daha çok sizliyer" Neyisa, bu oğlan, ordan, bu dede çıhıyor; bu da peşina çıhıyer. Çıhıyer, gidiyer, ismini öğreniyor. Bu oğlan, ordan geliyer, babasının yanına geliyerki, babası yina orda çobanluh ediyer. Ordan, bunlar mal satmaya gidiy-erler babasıyla beraber. Giderken, bida, o şeyin kapisinden geçiyorlar. "Parasuzdur, lokantamız, yatağımız, otelimiz parasuzdur." Diyerki" baba, bah parasuzdur, yaziyor, gel burya, yemek yiyalım ondan sonra neyisa gideriz." Ondan sonra gidiyerler, ekmek yiyeler, bu kadın diyerki "Burada yemeh yiyan başından geçen herşeyi anlatacah" Diyerki; "neyi anlatam ben çobanluh ediyerim eliv-eriş ediyerim felan filan derken geçiyer" diyer adam. Çocuhta diyerki: "Ben böyle yaptım; ama çocuh babasına anlatmiyer tabi, bilmiyer babasi ondan sonra diyerki, oniki yazdır. Kadın yaptırırken demişki "kim beyimden haber geturursa eğer, burasıni ona tapu etturacam, onun üzer¬ine yazduracam, kim beni ona buldurursa haber verursa ." Ondan, bu çocuhta diyer, kadına başından geçenleri anlatiyor diyerki, beyle beyle babaminan geçmiştuh çeşme başında, babam dizima yatmiş, uyumişti; bende, bi dede geçiyerdi, yaşli bi dede, çoh yaşli, sakali uzun; dedenin peşinan takıldım; babamın başının aytına taşi koydum; gittim; kapi kapandi; gidamadım. ikinci kez dedenin peşinden gittim girdim içeri Girdim ki bir hasta yatiyer. İsmi Necip diyerki "yaralarım iyi-laniyer, Necip iyilaniyersin artuh." Oda diyerki "yoh yaralarım daha çok sızliyer, hiç iyilaşamadım." Hasta yatiyer, orda. Bir hasta yatiyerdi, oni gördüm, başha heç birşey bilmem teyze" diyer.
Kadın orda kriz geçuriyer. ismi duyunca, hemen çocuğu aliyer, gidiyer kadın , çocuğu aliyer gidiyer. "Oğlum, bu herşeyimi sana yazduracam, yetarki beni ora götür." Neysa, bunlar gidiyerlar o çeşmeye. Dede her zaman o çeşmeden su içermiş, burda bekliyorlar. Bu dede geliyer, hiç konişmiyer. Dede geliyer, dede önde, cocuh arhada, kadın peşinde. Gidiyerlar, çocuhta geçiyer, kadın kaliyer kapaniyer kapi, bilamiyerki, çabuh etsin kapi kapiniyer. Çocuh gidiyer, bu kadın kaliyer orda. O kadar feryat ediyorki, kadın artuh kaldi kapıda gidacaği yoh bize yoh. Gidiyer, artuh diyerlarki "Necip sana ne oldu, kaç gündür ne oldi, na fena ağliyersin na fena feryad ediyersin?" Diyerki "yaralarım daha çok aziyer" diyer. Meğer kadın ağladumu onun yonun yaralarıda aziyer. Neysa, bunlar ordan döniyer, geliyer. Bu sariliyer, ağliyer. "Yavrum kapi açilmadi; siz gettiz, ben kaldim, ben nasil edem?" Diyerki "ablacığım bu sefer dede aradan bir kaç gün gine zaman geçiyer. Bu dede gidarken kari, hemen arhasından yapişiyer, peşindanda o çocuh! Kapıaçilur açilmaz, bunların üçüda gidiyerlar. Hemen Necip "yaralarım eylendi" diyer, siçriyer ordan. Karisiynen kavuşuyerlar. Ondan sonra geliyor kadında, o çocuğa her şeyini yazduruyer. Onlar orada muradına eriyerlar.