Vaktiyle Padişah Sultan IV.Murad’ın askerleri, Ordu-Gölköy yolu ile Sivas istikametinde sefere gidiyorlarmış. Bugünkü Şeyhler Köyü'nün yanından geçen “Sarp Dere” isimli küçük bir derenin aktığı vadiden ilerlerken develerden biri yamaçtan aşağıya Sarp Dere’ye yuvarlanmış. Yerinden kalkamayacak derecede de hırpalanmış. Sultanın adamları deveyi düştüğü yerden çıkarmaya uğraşmışlar. Fakat bir türlü yerinden kaldıramamışlar deveyi. Ancak, devletin devesini de olduğu yerde bırakıp gitmek de olmayacağından, buna bir çare düşünmeye başlamışlar. Durumu gören bir köylü, bu işi civarda keçilerini otlatmakta olan Şeyh Abdullah Efendi'nin becerebileceğini söylemiş oradakilere. Askerler de bu keçi çobanını karşı ormanda bulmuşlar ve alıp getirmişler uçuğun başına. Çoban Şeyh Abdullah, devenin yuvarlandığı yere gelmiş ve devenin boynunu okşadıktan sonra: Kalk ya mübarek..Muhannetlik etme demiş. Deve, bu sözler üzerine eski gücüne kavuşarak yerinden kalkmış. Şeyh Abdullah deveyi yularından tutarak yukarı getirmiş. Devenin düştüğü bu çukura “Deve Uçuğu adı verilmiştir.
Padişah, bu olaydan haberdar olduğu için, Şeyh Abdullah’ ı mükafatlandırmak istemiş ve dileğini sormuş. Şeyh Abdullah keçilerini otlatmak için mera tahsis edilmesini dilemiş. Padişah derhal o havalinin hudutlarını tespit ettirerek geniş bir araziyi Şeyh Abdullah’a bağışlamış. Bu yer günümüzde Şeyhler Köyü'nün hudutları içinde bulunmaktadır. Sultan, fermanında bu yeri ‘Şeyh Abdullah Kariyesi' olarak belirtiyor. Bu isim yakın zamanlara kadar aynen kullanılmakta idi.
Ulubey İlçesi'nin Şeyhler Köyü adıyla kayıtlarda yer alan bu köyde bir kütük camii ile bir değirmen ve şeyhin türbesi bulunmaktadır. Köydeki camiinin yanında şeyhe ait bir zaviye varmış; bu zaviyedeki büyük kazanda her gün yemek pişirilir, fakir-fukara buradan geçerken mutlaka bu kazandan nasiplerini alırlarmış.
Şeyh Abdullah’a ait olduğu riayet olunan değirmenin de bazı özelikleri olduğu riayet olunmaktadır. Seferberlik yıllarına kadar bu değirmende ‘hakçı ’bulunmazmış Herkes sahrasını öğütür çuvalına torbasına doldurur alır gidermiş. Değirmende bir tamir ihtiyacı olursa, köylüler el birliği ile bunu giderirlermiş. Bir kimse bu değirmende başkasının sırasını almazmış; şayet böyle bir kalkışan olursa, değirmenin oluğundan su yerine kan akarmış. Seferberlikten sonra değirmene hiçbir kimse bakmaz olmuş. Bozulmaya yüz tuttuğu için değirmene bir bakıcı tayin etmiş köylüler .Fakat o günden sonra o değirmenin eski özelliği kaybolmuş. Zira buradan değirmen hakkı alındığı için oluktan akan kanı gören köylüler bir daha buraya uğramamışlar, sahralarını daha ötelerdeki değirmenlerde öğütmeyi tercih etmişler.
Rivayete göre Şeyh Abdullah, padişah tarafından kendisine bağışlanan arazileriyle geliriyle bir zaviye ve bir de yanına kütük camii adı verilen kalın kerestelerle bir mescide inşa etmiş. Bu mescidin yapılışı şöyle anlatılmaktadır. Bir sabah vakti köylüler meydanda bir yığın kütük bulunduğunu görürler. Ertesi sabah, daha sonraki sabah bu kütüklerin daha da çoğaldığını görürler. Bu ağaç kütüklerinin oraya mutlaka birileri taşıdığını tahmin eden köylüler bunun nasıl yapıldığını ve kimler tarafından taşındığını merak ederek bunu öğrenmek isterler. Bunun için de yakınındaki ormanın kuytu bir yerine saklanıp etrafı gözleme başlarlar. Bu köylüler, Şeyhler Köyü'nün Çötele adıyla anılan bir mahallesinde oturuyorlarmış. O gece, ormandan doğru bazı sesler duyan Çöteleliler, Şeyh Abdullah ın bir geyik sürüsüyle birlikte boynuzlarında ağaç kütükleri olduğu halde karşı yamaçtan geldiğini görmüşler. Geyiklerin boynuzları ve zelveleri gümüştenmiş adeta. Geyikler Çötelelilerin saklandığı ormana yaklaşınca birde karşılarında Çötelelileri görünce ürküp gerisin geriye kaçmaya başlamışlar. Bu durumu fark eden Şeyh Abdullah da büyük bir üzüntü ile köylülere dönerek şöyle seslenmiş. İlahi Çötele ..neslin sönsün… Rivayet olunur ki Çötele mahallesinden hayatta bir kişi bile kalmamış. Burasının kalabalık bir mahalle olduğu “Kırk Gelin Mezarlığı “ adıyla anılan büyük bir mezarlığın mevcudiyetinden anlaşılmaktadır. Şeyh Abdullah, geyikleriyle taşıttığı kerestelerle burada bir mescid yapmış. Son yıllarda bu mescid yıktırılarak köyün orta yerine beton bir cami inşa edilmiştir.
Kaynak: Ordu Efsaneleri/Ordu Folklorundan Damlalar-Sıtkı ÇEBİ