Siyah Tavuğun Yumurtası
Evel zaman içinde, ħelbür saman içinde... Bi padişah varmiş. Padişahın heç çocoği olmazmiş. Duva etmiş: "Allahım, mana bi çocoħ ver, gapinın önöne bi çeşme yapdırım, bi gözönnen yağ, bi gözönnen bal aħsın. Bi gözönnen yağ, bi gözönnen bal aħdıracam. Fakirler gelsın alsın, heç bitmesın."
Allah buna bi çocoħ verıp. Oğlan çocoği verıp. Oğlan birez böyiyıp.
Yaşli bi gadın varmiş. Çoħ fakirmiş. Gelıp her zaman doldorormiş bu çeşmeden gabıni, parħacıni.
Bu çocoħ böyiyıp. Bir gün, vurup bu garının desdisıni gırıp. Desdisıni gıranda bu gadın: "Ah diyıp oğol, vah oğol, baħ men sana bi şey demenem. Sana heç beduva etmenem. Allah rızasi için sen bi tenesen. Sen siyah tavuğun yumurtasına rasgelesen."
Oğlan birez daha böyiyıp. Gine vurup her gün bu garının desdisıni gırıp; her gün bunun parħacına daş atıp.
Gari gine diyıp: "Oğlom, sana bi şey demenem; sana giymanam laf demağa. Seni siyah tavuğun yumurtasına rasgelesen."
Gidıp gelıp, çocoħ böyiyıp. On beş yaşlarına yaħın diyıp: "Nene siyah tavuğun yumurtasi nedır?"
"Heç bi şey demenem sana, sadece diyem ki, siyah tavuğun yumurtasına rasgelesen."
Oğlan gaħıp melmeketıni terk edıp; anasına, babasına demeden melmeketıni terk edıp, gidıp.
Epey yol getdıħdan sora bi yaşli adam çıħi garşisına.
Diyi: "Oğlom, nereye gidisen?"
"Vallah hal mesele bele. Gidiyem siyah tavuğun yumurtasıni bulmağa."
Diyi: "Oğlom, dön geri, bulamazsan. Buni bulmaħ çoħ zordor. Oraya kimse ulaşamiyıp, oraya kimse gidemiyıp. Sen geri dön, seni öldörörler."
"Dede meni öldörseler de gidecam. Men azmetmişem bu yola. Niyetlenmişem gidecam. Sözömnen caymanam."
Adam diyi: "O ki sen yolonnan dönmiyisen, ge san birez golay yollarıni öğretim."
"Peki dede, birez annat, gidım."
Yaşli adam annati: "Oğlom gidersen, bi tikenni tarla gelir garşan. Bu tikenni tarladan geçdığın zaman, 'Oh,oh.. ne güzel güllerdır. Allahım sen ne güzel güller yaradıpsan' sele, içinnen vur, geç. Birez daha gidersen, baħarsan bi çeşme geldi garşan. Bu çeşmeden de durmadan ganni sular aħar. Se o sudan da al, iç. Söle: 'Ne geder güzel bi sudur; abıħeyat suyuna benziyi.' O sudan içdığın zaman ele söle. Birez daha gidersen, baħarsan ki bi at bağlidır, bi de aslan. Aslanın garşisında ot var, atın garşisında et var. O eti goyasan aslanın garşisına, oti da goyasan atın garşisına. Ordan da geçersen gidersen. Gine bi tikenni tarla gelir garşan. Cam döşeli bi tarladır. Diyersen: 'Ah ne geder güzel bi yoldor.' Ordan da geçersen gidersen, baħarsan bi ev geldi garşan. Evin orda saħlanacaħ bi yer bulursan. Özan bi yer yapasan ki, seni kimse görmesin. Başan bi şey gelir.
Oğlan diyi: "Tamam."
"Hergün bi tene tavuħ gelir. Hergün bi tene yumurtladıħdan sora, onnari al, saħla. Yumurtalari da bi subaşında gır."
Oğlan bu yaşli adamın dedıħlarıni yapi, çıħi, gidi. baħi bi tarla geldi önöne. Bi tikenni tarladan geçi.
Diyi: "Ne geder güzel güllerdır. "Geçi, gidi. Ganni çeşmeye geli. Onnan da birez su içi, diyi: "Ne geder güzel sudur, abıħeyat suyuna benziyi."
Birez daha gidi. baħi ki, atnan aslan garşisına geldi. Atın garşisındaki eti aslanın garşisına bıraħi, aslanın garşisındaki oti atın garşisına bıraħi, geçi, gidi.
Birez getdıħdan sora baħi bi ev geldi garşisına. Gidi evin bi köşesinde saħlani. Ot mot goyi gafasına, bele gızleni. baħi bi siyah tavuħ geldi yumurtlamağa. Siyah tavuħ yumurtlar yumurtlamaz, gidi, yumurtasıni ali. İkinci günün, üçünci günün yumurtasıni da ali, başliyi gaçmağa. Yaşli adam demişdi: "Ne geder sana dur deseler, durmiyasan." Ordan gaçanda her şey buna: "Dur!" diyi. Ağaçlar: "Dur" diyi, duvarlar: "Dur" diyi. Bu durmiyi, yürüyi.
Bu geli, bi dev çıħi garşisına. Dev bağıri: "Cam döşeli tarla, buni yaħala!"
Tarla diyi: "Heç yaħalamanam; ne zaman geldin oğradın? İçimnen geçende heç dedin ne güzel tarladır? Bu geldi burdan geçdi, dedi ne güzel bi yoldor."
Dev bağıri, diyi: "Aslan tut, at tut!" Heç birisi tutmiyi.
Diyiler: "Biz bu geder gündi men ota baħa baħa öldöm, at ete baħa baħa öldi. Sen eti götördön onon garşına atdın, oti getırdın menım garşıma atdın."
Heç bir tutmiyi buni. Çeşme de buni tutmiyi, tarla da buni tutmiyi. Oğlan geçi, geli.
Geli, yumurtaların bi tenesıni sabırsizlıħ edi, giri. Bi gız çıħi içinnen. Gız su isdiyi. Su bulamadıği için gız öli.
Epey getdıħdan sora diyi: "Vallah buni da gıracam. Gırım baħım, içinnen ne çıħi?" Yumurtayi giri, baħi gine içinnen bi gız çıħdi. Su isdiyi. Su bulamadıği için o da öli.
Epey getdıħdan sora diyi: "Vallah buni gırmiyacam, buni çeşme başında gıracam."
Gidi bi suya rasliyi. Suyun başında otori. Yumurtayi giri baħi ki, bi gız çıħdi. Gız su isdedıği gibi gidi, su getiri veri.
Gız suyi içer içmez, diyi: "Men senın daha nikahlınam, senın eşin oldom."
Çoħ güzel bi gızmiş içinnen çıħan gız. Padişah oğli buni görende şaşıri. Diyi: "Ne geder güzel bi gızdır, yeme içme dur. Bunun üzüne baħ."
Düşiler yola, birez gidiler. Padişah oğli diyi: "Dur, seni götörmiyem melmeketime. Gidım babama, melmeketime ħabar verim. Sen çoħ güzel bi gızsan; onnara annatım. Diyim işde men bele getdım, bi gız getırdım, nikahlim vardır. Gelin esgernen, davulnan, zurnanan gidaħ, getiraħ diyim."
Gız diyi: "Tamam."
Gıza diyi: "Peki sen nerde otorasan?"
Gız diyi: "Vallah men bu çınarın üsdünde otoracam, sen gelene geder."
"Peki bu çınara nece çıħacaħsan? Çınar çoħ yüksekdır, çıħamazsan."
"Men çıħaram."
Gız bu defa çınara diyi: "Egil çınar egil!" Çınar egili, gız çıħi üsdüne; gız otori çınarda.
Oğlan çıħi gidi melmeketine. Gidi anasına babasına: "Ana, baba, men geldım."
Anasi, babasi çoħ sevüniler. Oğlan başınnan geçenneri annati. Ordan gaħilar, davul, zurna, esger... Geliler ki, gızi götöreler.
Onnar gelmaħda olson, biz gelelim gıza.
Gız baħi bi cingene gızi geldi çeşmenın başına. Cingene suya baħi, bi resim göri.
Diyi: "Vay! Men bu geder güzel, bu geder maral, meni niye suya göndersınner?"
Vuri desdisıni gıri. Gidi anasına diyi: "Su getirmedım." Bi daha gönderiler buni suya. Gine geli baħi, bi resim göri suda.
Gine diyi: "Vay! men bu geder güzel, bu geder maral, suya gelecaħ adamam meni suya gönderiler?" Gine desdisıni vuri, gıri. Üçünci sefer buni gönderiler suya.
Bu defa çınarın üsdündeki gız diyi ki: "Sen deyilsen, o işıħ menım işiğimdır, o şevk menım şevkimdır."
Cingene diyi: “Abla, sen oraya nece çıħdin? Meni de çıħar, gurban olom meni de çıħar oraya."
Gız diyi çınara: "Egil!"
Çınar egili, cingene gızıni çıħari. Cingene gızıni çıħari, çınarda otorilar bereber. Epey otorilar.
Cingene gızına diyi ki: "Menım uyħum vardır, yatacam. Birez başımi goyom, senın dizinde yatım. Ama saçımda bi beyaz tüy vardır, heç ellemiyesen."
Gız diyi: "Tamam abla, ellemenem."
Gız yatanda cingene gızi saçındaki beyaz tüyi çeki, ati. Yere atanda bu oli beyaz bi güvercin. Cingene gızi orada gali.
Padişahın oğli esgerıni ali, geliler baħilar ki ne baħsınnar. Cingene gızi ağacın üsdünde otorop.
Oğlan diyi: "Yarabbi, bu gıza nolop?"
Gıza sori, diyi ki: "Senın üzün bembeyazdi, niye bele garaldın?"
"Sen getdin gelmedin, bele güneşin altında galdım, güneş meni garaltdi."
"Peki dudaħların niye ele çatladi?"
"Çoħ susadım, susuzluħdan dudaħlarım çatladi."
"Peki, o dabannarın ħali nedır?"
"Dallara sürtüne sürtüne çatladi, ganadi." diyi.
Gıza diyi: "Peki, yen aşaği gidaħ."
Diyi: "Yenemenem."
"Nece çıħdınsa ele yen."
"Yenemenem. Getir meni yendır burdan. Sen bi padişah oğlisan, men bi padişah gelıniyem."
Neyse, yendıriler buni. Ağaçdan buni merdivennen yendıriler aşağiya, bindıriler, götöriler.
Bunnar giderken o güvercin de bunnarnan bereber geli. Melmeketlerine yetişiler. Ama padişahın oğli çoħ üzüli.
Diyi: "Nedır bu başıma geldi? Men getdım, melmeketime geldım, bi cingene gızına rasladım." Bilmiyi neyin nesidır.
Gidiler, tam içeri girende cingene gızi baħi ki güvercin onnarnan geli. Padişahın oğlona diyi ki: "Sen o güvercıni öldörmesen, içeri de girmenem, atdan da inmenem."
Oğlan diyi: "O güversin sana ne yapıp? Sana ne zerari toħondi? Yen aşaği."
"Vallahi sen öldörmesen içeri de girmenem, atdan da inmenem."
Padişahın oğli güvercıni öldöri, gapinın önönde kesi. Onon gani, tököldöği yerde oli bi çınar, çekili göyön bi gatına. Oli bi ağaç.
Gızi ali götöri içeriye. Zaman geçi, gün geçi aradan, gızın işde çocoği olacaħ. Diyi ki: "Bu gapinın önöndeki çınari kesecaħsan, çocoğoma beşik yapacaħsan."
"Ħanım, dünyada ağaç bitdi, men buni sana kesim? Başga bi yerden kesim getirim."
"O olmazsa olmaz. Bu ağaç olmazsa men çocoğomi alıram, babamın evine giderem."
Gaħi adam, buni kesi, getiri; buni beşik yapi. Çırpisi, dali, budaği galanda, orda yaşli bi gadın varmiş, ona diyi ki: "Nene bunnari al götör, yaħ."
Nene çırpilari ali getiri evine. Bunnari yaħanda içinnen bi galın ine, bi çuvaldız çıħi. Nene çuvaldızi duvara taħi.
Nene hergün padişahın evinde çalışanda, birgün evine gelende baħi ki evi süpürülüp, temizlenıp, yemekler pişıp...
Diyi: "Allah Allah, bu ne hikmetdır? Kim geldi buni yapdi? Men bi fekir gariyam, kim yapdi buni mana?"
Gine devrüsi gün gidi padişahın evine çalışi. Geli baħi, evi eyni veziyet.
Diyi: "Vallah men saħlanacam; baħım kim yapi. saħlani baħi ki, duvara taħdıği çuvaldız düşdi yere, oldi bi gız. Evi barħi süpürende, nene bunun golondan tuti. Golonnan tutanda gız diyi: "Nene, nene, niye meni tutdun? Men hergün senın işin görecaħdım."
Nene diyi: "Olson gızım, sen menım gızım ol, menım evladım yoħdor. Men giderem gine çalışıram, sen de ev işlerıni görörsen."
"Taman nene" diyi gız.
Aradan günner geçi. Padişahın garısi diyi ki: "Çocoğom oldi, melmeketin gızlarıni çağırın, menım oğloma gundaħ yapsınnar, taħım işlesinner, beşik taħımi yapsınnar."
Herkes yapi. Bu gız da bi parça yapi gönderi. Bunun yapdığıni görenner heyran olilar.
Diyiler: "Yarabbi, bu nenenın gızi kimdır?"
Her evden bi tas çorba geli. Padişah oğli içi bunnari, ama beyenmiyi, geri gönderi. Nenenın evinnen de bi tas çorba geli. Ama gız parmağında bi yüzük varmiş, yüzügi ati çorbanın içine, gönderi. Padişahın oğli çorbayi içi, bitiri. baħi ki içinnen bi yüzük çıħdi.
Diyi: "Bu çorbayi kim yapmişsa oni çağırın gelsın yanıma." Padişahın oğli emredi.
Diyiler: "İşde sizin evde çalışan bu yaşli gadın getırdi."
Neneyi çağırilar. Nene gidi, diyi: "Bi gızım var, o yapdi."
Padişahın oğli diyi: "Nene, gızın çağır gelsın mana."
"Vallah oğlon biz fekirıħ, mennen vazgeç. Sana yaħışmaz, senın garın var."
"Nene gızın görmaħ isdiyem", diyi padişahın oğli.
Nene de diyi: "Peki oğlom, yarın ge, gör."
Padişahın oğli gidi buni görmağa. Gidi baħi, yumurtanın içinnen çıħan gızdır. Gızi birden tuti, gız gaçamiyi.
Diyi: "Noldi sana bele?"
Gız diyi: "Hal mesele bele." Başınnan geçenneri annati.
Padişahın oğli diyi: "Tamam, sen heç sesin çıħarma; men gidiyem onon canına."
Gidi cingene gızının yanına, diyi ki: "Sen bu gaç senedır heç baban evine getmaħ isdemiyisen?"
"Niye getmaħ isdemiyim? Getmaħ isdiyem tabi. Meni gönder, gidım."
Padişahın oğli diyi: "Neynen gönderim seni?"
Diyi: "Neynen gönderisen gönder. Asgerinnen, taburunnan meni gönder, gidım"
Padişahın oğli gaħi bi hefde bi ata su vermiyi, bi hefde bi ata ot vermiyi, gariyi bindıri ata, ipıni de bağliyi öbör ata, bi yere su goyi, bi yere de ot goyi, çocoğoni ali gucağına diyi: "Hele çocoği ver mana, sen birez yürü, men sana yetişdırırem."
Vallahi buni ata bindırende, atın biri gaçi suya, biri gaçi ota. Bu gariyi paramparça ediler. Cingene gızi orda öli. Geli yeniden yedi gün, yedi gece dügün edi, o gızi ali, getiri eve. Şennik yapilar, dügün yapilar. Yiyiler, içiler, muratlarınnan geçiler.
Gökden de üç tene elma düşi. Biri masali annatana, biri mana, biri de Melege. Bu geder.
KAYNAK: Van Kültür ve Turizm Envanteri III, Halk Kültürü I, SAYFA:118