14. yüzyılın ortasından 17. yüzyılın sonuna dek İznik’te üretilmiş olan çinilere “İznik Çinisi” denmektedir. 15. yüzyıldan itibaren kendine has çinilerin üretildiği İznik’te, çinicilik 16. ve 17. yüzyılda altın dönemini yaşar. 17. yüzyılda İznik’i ziyaret eden ünlü gezgin Evliya Çelebi, seyahatnamesinde ilçede 300’den fazla çini fırınının bulunduğuna yer verir. İznik çinilerinde; lale, sümbül, nar, karanfil gibi çiçek motifleri sıkça kullanılırken,18. yüzyıldan itibaren yok olan çinicilik 1990’lı yıllardan itibaren yeniden hayat bulur ve kurulan fırınlarda üretim başlar. İznik çinilerinde, mavi, firuze, yeşil ve kırmızı en çok kullanılan renkler olarak göze çarpmaktadır. 15-17. yüzyıllar arasında Osmanlı mimarisinde İznik çinisi önemli bir dekoratif unsur olarak kullanılmış ve büyük bir gelişme göstermiştir. Çini; cami, mescit, medrese, imaret, hamam, saray, köşk, sebil, kütüphane gibi çeşitli eserlerde geniş bir kullanma sahası bulmuştur. Türk mimarisinde ve süsleme sanatlarında çininin yeri büyüktür. Günümüzde 1993 yılında İznik çini sanatı ile var olan bilgileri gelecek kuşaklara aktarmak amacı ile İznik Eğitim ve Öğretim Vakfı kurulmuştur. Formülüne dair hiçbir yazılı belge olmayan, sadece babadan oğula geçen bir sanat olan İznik çinisinin yapımı, hamurunun hazırlanması, pişirilmesi, boya tekniği vb. yöntemlere dair TÜBİTAK’ın yanı sıra bazı üniversiteler ile ortak çalışmalarını yürüten Vakıf, yıllar süren araştırmalar ve binlerce deney sonucu, eski kalitesinde, geliştirilmiş geleneksel yöntemlerle 16. yüzyıl İznik çini sanatını 400 sene aradan sonra yeniden üretme başarısına erişmiştir. Formülün bulunması sonucu 1994-95 yıllarında üretime başlayan Vakıf’ın, bugün çiniyi üretme sırasında yararlandığı tek teknoloji, elektrikli fırınlardır. Uludağ Üniversitesi İznik Meslek Yüksek Okulu da çini fırınlarında mesleki eğitim vermektedir.