Canca Kal’ası komutanı, Gümüş Dağ’da, gümüş bir sarayda oturmuş. Bu komutanın bir tek kızı varmış. Bu kız bir dünya güzeliymiş. Güldükçe güller açılır, ağladıkça gümüşler saçılırmış. Adı da zaten ‘Gümüş Kız’mış. Bu kız her gün gümüş nalınlar giyer, gümüş testisini eline alır, gümüş dağdan iner, gümüş tasla, gümüş testisine su doldurur, dönermiş. Bu gidiş gelişlerde, ter bıyık bir çobana âşık olmuş. Oysaki babası onu, kendi komutanlarından birine verecekmiş.
Öyle ya! Develer bile yolda giderken, zilleri, ‘dengi dengine, dengi dengine’ der de vurur. Koca komutan, bir çoban parçasına, dünya güzeli kızını nasıl versin? Eller ne der sonra! Vermemiş. Kız deli-divane dağlara vurmuş. Babası ne dediyse, ne ettiyse yola gelmemiş, Ona ‘He!’ dedirtmemiş. Ne yapayım, ne edeyim, derken tutmuş bir yerde kızına gümüşten bir saray yaptırmış, yüreğine taş bağlayarak da, dünya güzeli kızını bu saraya hapis etmiş. Derler ki bugünkü Musalla Deresi, bu gümüş kızın gözyaşlarıymış. Gümüşhane, adı da oradan kalmış.
Kaynak: İsmail Şahinbaş Gümüşhane Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Gümüşhane Gezi Rehberi 4.Baskı Ocak 2012 Baskı/Seçil Ofset/100.yıl Mah.Mat-Sit Matbaacılar Sitesi 4.cadde No:77 Bağcılar/İSTANBUL