Tarihi kaynaklarda adı Andavilis, Addaualis, Ambavalis olarak geçen Andaval Örenyeri, Niğde ilinin 8 km kuzey doğusunda, Aktaş Köyünde Niğde- Kayseri tren yolunun kıyısında bulunmaktadır. Örenyerinde Bizans dönemine ait bir kilise bulunmaktadır. Kilise ilk olarak W.J. HAMİLTON’ un 1842 yılında basılan seyahatnamesinde kısaca anlatılmaktadır. Seyyah, Eski Andavaldaki kilisenin Konstantinos’un annesi Helena’ya adanmış bir kilise olduğunu belirtmektedir.
TGA
Kilise en ayrıntılı biçimiyle ilk kez M. Restle’nin 1979’da basılan ve Kapadokya’daki erken Bizans Dönemi mimarisini inceleyen kitabında ayrıntılı olarak ele alınmıştır ve tanıtılmıştır. Araştırmacıların öngörüleri doğrultusunda kilisenin ilk yapısı 5. veya 6. yüzyıllara Bizans mimarisinde yaygın olarak uygulanan düz ahşap çatılı, üç nefli, tek apsisli Helenistik bazilika planlıdır. 8. ve 9. Yüzyıllardaki Arap akınları sırasında kilise büyük tahribat görmüş, olasılıkla yakılmış ve daha sonra örtü sistemi kagir beşik tonoza dönüştürülmüştür. Anadolu’nun 11. yüzyılda Türklerin eline geçmesinden sonra kilise, yörede ikamet eden gayrimüslim tebaanın ibadetine açık kalmıştır. 1970’lerde yapıda çalışmalar gerçekleştiren Araştırmacı M. Restle göre yapının, ilk dönemi üç nefli bazilikadır; yan nefler tek, orta nef çift pahlı çatıyla örtülüdür.
Kilisenin günümüze ulaşabilen orta nef batı duvarı ve pencere kemerlerinde, orta nefi kuzey neften ayıran duvar ve tonoz başlangıçlarında duvar resimleri (fresko ve secco tekniğiyle yapılmış dini konulu resimler) yer almaktadır. Özellikle orta nef kuzey duvarındaki resimler Y. Ötüken tarafından 1987’de kısaca tanıtılmıştır.
TGA
Kilisenin orta nef batı duvarının güneyinde orta sırada yer alan Büyük Konstantin ve annesi Helena’nın Gerçek Haç’ın iki yanında gösterildiği kompozisyon kiliseye ismini veren sahne olmalıdır. Duvar yüzeyleri ve kemer içlerinde çok sayıda aziz, martir, kadın martir, ve Baş Melek figürlerinin yanı sıra orta nef kuzey duvarında görülen, batıdan itibaren İsa’nın Doğumu, Meryem’in anne babası Ioakhim ve Anna’yı bir haçın iki yanında gösteren sahne, Lazarus’un Diriltilişi ve İsa’nın Kudüs’e Girişi sahneleri gerek teknik gerek üslup özellikleri açısından yüksek bir duvar resmi kalitesini yansıtmaktadır. Bu özellikleri açısından kilisenin hemen yakınındaki Gümüşler Beldesinde bulunan
Gümüşler Manastırı’ndaki kiliselerle analoji yapmaktadır. Kilisedeki duvar resimleri en erken 11. ve en geç 13. yüzyıllar arasında boyanmış olmalıdır.
Kaynak: Niğde Müze Müdürlüğü