At, eşek, deve, katır gibi binek ve yük hayvanlarının sırtına göre hazırlanan ve binicisinin rahatı düşünülerek yapılan oturaklara Niğde’de “Palan”, bu zanaatla uğraşanlara da “Palancı” denilmektedir. Palan yapımında iki tür malzeme kullanılmaktadır. Bunlar; kıl çuval, halı, kilim, şeker torbası gibi palanın yüzeyini kaplayan dokumalar ile halkın, Allah tarafından palan için yaratıldığı inancına sahip olduğu, iki metre boyunda, kalem şeklinde, başı kalın, ucu ince, sünger gibi olan, palanın içine doldurulan ve sazlıklarda biten bir ot olan “topak berdi” denilen ottur.
Hayvanların kullanıldığı taşımacılık biçimi, zaman içerisinde kültürel yapıda da yerini almıştır. “Eşeğin palanına, kuskununa bakmaz da Hasan Dağı’na çıraya çıkmak ister.” “Kendimiz palancıyız, gökten palan yağsa kuskunu boğazımıza geçmez.” “Palanından alamayan kuskunundan alır.”
Geleneksel yöntemlerle usta-çırak ilişkisi içerisinde öğrenilen palancılık mesleğinin yapım amacında ve yapım anlayışında birtakım değişimlerin olduğu görülmektedir. Son kuşak ustalarca sürdürülen palancılığın günümüzde hala devam etmesinin nedeni, Niğde’ye bağlı köylerin coğrafi yapısının hayvanın yük taşımacılığında kullanılmasını zorunlu kılmasıdır. Artık yalnız Bor İlçesi'nde birkaç ustasının var olduğu bu zanaat kolu turistik amaçlı olarak değişime uğrayarak oturak, tabure gibi fonksiyonlarla üretilmekte ve satılmakta ise de palan ustaları tarafından devam ettirilmeye çalışılmaktadır.
Kaynak: YILMAZ, T. (2000). "Niğde İl Merkezi ve Bor İlçesi’nde Palancılık", Türk Halk Kültürü Araştırmaları 1998, Kültür Bakanlığı Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları: 294, 79-97