­ KERAMEDDİN CAMİİ / ELDİREK CAMİİ EFSANESİ | Kültür Portalı

Kerameddin Camii / Eldirek Camii Efsanesi - Ordu

Efsaneler

Kabadüz İlçesi eteklerinden akan Melet Irmağı’nın çamurlu sularına, güney istikametinden de çağıl çağıl bir dere karışır.Bu derenin suları sarp vadilerden kopup gelir; Melet’e kavuşacağı yere yakın, ufak bir düzlükte yayılır; sağ yakadaki ahşap bir mescidin alçak taş duvarlarına sürtünmekten korkar gibi, ağır ağır akarak Meletr’in kirli sularında kaybolur. Karakiraz Deresi’dir bu… Eteklerini öptüğü ufacık mescid ise Kerameddin Camii’dir. Kerestesi, geyiklerin boynuzlarıyla taşındığı rivayet olunan, diğer adıyla Eldirek Camii… Şimdi,efsanesini dinleyelim. Melet’in, yine çamur çamur aktığı, üzerindeki köprüleri bir omuz vuruşuyla sularına gömüldüğü yıllarda bugünkünün yerinde yine ahşap bir mescid varmış. Cuma’dan Cuma’ya şenlenir, Bayram’dan Bayram’a dolarmış..Vakit namazlarının pek azında ise, bir-iki saf cemaati olurmuş. Sarp tepeler arasında evlerin birbirinden saatlerce uzakta olduğu bir bölgede bulunduğu için fazla ilgi göremezmiş Eldirek Mescidi. Bu yüzden,bir hayli bakımsız kalmış,harap olmaya yüa tutmuş.

Karakiraz Deresi her zamanki çoşkunluğu ile bu ufak yapının hemen yanı başında Melet Irmağı’na karışırken, dağlardan, tepelerden yuvarlanıp getirdiği taşları da buraya yayar, dağıtırmış… Gel zaman, git zaman…”Erzurum Senesi” dedikleri bir yılda Karakiraz Deresi’nin deliliği tutmuş, ağaçları, kayaları, taşları önüne katarak, bir acayip seslerle vura-kıra mescidin bulunduğu ufak düzlüğe sürüklemiş. Sonra’da yılların yıprattığı ahşap yapıya bir yüklenmiş..pir yüklenmiş…Bu yetmezmiş gibi az ilerden akan Melet Irmağı da geri kalmak istememiş. Karakiraz Deresin’den.. O da yatağından şöyle bir gerinerek taşıvermiş kenara doğru.. İki çılgın azgın su arasında kalan ufacık mescid daha fazla dayanamamış hartamalı çatısı ,kayın ve ceviz kütüklü duvarlarıyla karışıvermiş sele.. Koybolup gitmiş, Melet’in çamurlu suları arasında…

Sel felaketinden sonra çevre köylüleri bir araya gelmişler. Yeni mescid için daha elverişli bir yer aramışlar. Bir kısmı burada olsun diyerek eski mescidin yerini göstermişler. Kalabalık başka bir gurup ise selden ibret alınması gerektiğini ileri sürerek, karşı yamacı uygun görmüş. Nihayet bu ikinci görüş kabul edilmiş karşıda, Karakiraz Deresi’nin erişemeyeceği yamaçta yeni mescidin temel hazırlıklarına girişmişler. Dereden taş çekilmiş,temeller açılmış. Bir yığın kütüğü de mescidin yapılacağı yere yığmaya başlamışlar. Fakat bir sabah eski mescidin yerindeki düzlükte bir yığın kereste görülmüş. Kim getirdi bunları? Mescidin eski yerinde yapılmasına kara verilmedi ki? Nasıl oldu bu iş?

Köylüler kimin tarafından getirildiği anlaşılamayan keresteleri derenin beri yakasına, mescidin yapılmasına kara verdikleri yere taşımışlar. Ertesi sabah,yine Melet kenarına bir yığın ağaç ve kerestenin yığıldığı görülmüş. Söylenmeler, birbirinden, hatta komşu köylülerden şüphelenmeler başlamış.ama karar verilmiş bir kere buraya mescid yapılmayacağına... Tekrar paçaları sıvayıp, Karakiraz Deresi’nin çoşkun suları arasından, omuz omuz kereste ve kütükleri taşımışlar beri geceye…

Güneş, bir sabah Melet’in bulanık sularında banyosunu yaparken, sabah namazlarını eda edip bahçe ve tarlalarına doğru yola koyulanlar, yine merakla Melet Irmağı kıyısına doğru başlarını çevirmişler. Bir de ne görsünler... Dün binbir zahmetle beri tarafa taşıdıkları kalaslar keresteler yine eski yerinde yığılı durmuyor mu... Köylüler tepeden tepeye seslenerek dere kenarına koşmaya başlamışlar ve sabah ayazında soğuk dereyi geçip toplanmışlar kerestelerin yanına. Kimseler yokmuş ortalıkta. Bu defa kararları kesin mutlaka bulacaklar ve cezasını ağır bir şekilde verecekler, her kim ise. Tekrar yüklenip, omuz omuz taşıyıvermişler bu sahipsiz malı karşı yamaca.

Gecelerden bir gece... Vadilerde yabanilerin sesleri duyuluyor. Melet’in uğultusuna Karakiraz Deresi’nin şırıltılı sesi karışıyor.Bekleyenlerde bir hal var. Hiç kimse konuşmuyor. Vakit gece yarısını geçmiş. Bu ana kadar görünen yok. Artık bundan sonra kimler gelirse gelsin, bu kadar keresteyi gün doğuncaya kadar,herhalde karşıya taşıyamaz. Böyle düşünüyor böyle konuşuyor ve böyle karar vererek herkes sessizce evine çekiliyor. Fakat o saatlerde civardaki bir köylü kadını olan bitenden habersiz,ayakta evinin içerisinde yeni gün için çalışma hazırlıklarındaymış. Geçmiş yükünün ağırlığından dolayı ancak gecenin bu geç vaktinde işe koyulabilmekteymiş. Köy erkeklerinin kafasını kurcalayan mesele onun da merakını çekmiş. Bir ara tuhaf bir ses duyan kadın, korkarak pencereye yaklaşmış. Evi,bir sırtın üzerinde,mescidin yapılacağı vadiye bakan bir yerdeymiş.

Bu alaca aydınlıkta ne görsün…Kocaman boynuzlu iri bir geyiğin etrafında bir geyik sürüsü, yapılması istenen mescidin dik yamacı üzerinde durmaktaymış. Bir hareket, bir sessiz canlılık varmış, ortalıkta iri boynuzlarını kereste yığınının bir kenarına sokan geyik,başını doğrulttuğunda boynuzlarının üzerinde bir ağaç ve kalaslarla dereye doğru koşupgitmiş. Karşı tarafdan ise boynuzları boş diğer geyikler,sürü halinde bu tarafa gelmekteymiş. Kadıncağız. Hayret ve korkuyla bakmış bu sesiz-geliş gidişe…

Aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmez; bir saat, bir gün mü…O geyiklerin bu hareketlerini seyre devam etmiş. Keresteler boy boy birikmiş karşı düzlükte. Ortalık aydınlanmış, kadıcağız ise hala bu acayip hali seyretmekten kendini alamamış, penceresinden ayrılamamış. Bir ara sürünün başındaki iri geyik dal dal boynuzlarıyla, ortalığın hafif aydınlandığında,başını kadının evine doğru çevirmiş penceredeki kadınla adeta göz göze gelmiş. Bir an durmuş sonra acı bir ses çıkarmış. Bu sesi duyan sürü,kala kalmış olduğu yerde... Kulakları dikili,başları dal dal boynuzlu iri geyiğe çevrili oldukları halde…

Birden dağa doğru bir koşu başlar, orman vari…Ama sesiz ,yumuşak bir koşudur bu. En son kalan iri geyik ise başı öne eğik, ağır ağır yürümeye başlar. İşte,ne olduysa bu ara olur. Dal dal boynuzları gizli bir el tarafından kesilmiş gibi,düşüverir başından iri geyiğin. Köylüler,sabahleyin bu boynuzları bulmuşlar... Kadından da gördüklerini dinlemişler. Anlamışlar ki, kerestelerin taşınması işinde bir hikmet var .Geyiklerin bu işi yapmasında bir keramet gizli. Gelin uyalım buna deyip, kerestelerin taşındığı yerde şimdiki ufacık mescidi inşa edivermişler, birkaç günde yine eski yerinde... Yeni Mescide de KERAMEDDİN Camii demişler. İşte Melet Irmağı’nın kenarında gözlerden bir hayli ırak,sapa bir yerde bulunan Kerameddin, diğer adı Eldirek camiinin efsanesi

Kaynak: Ordu Efsaneleri/Ordu Folklorundan Damlalar-Sıtkı ÇEBİ

Görüntülenme Sayısı : 1717    Eklenme Tarihi : 17 Temmuz 2013 Çarşamba    Güncellenme Tarihi : 01 Aralık 2021 Çarşamba