Sivas çevresinde evlenme ve düğün adetleri genellikle bir bütünlük gösterir. Bazen il merkezi ile ilçe ve köylerde farklılıklar ortaya çıkabilir.
Kıza Bakma (Kız Beğenme): Köylerde kıza bakma, kız beğenme adetleri pek yoktur. Çünkü köyde her aile birbirini en iyi şekilde tanır. Köy halkı aynı zamanda birbiriyle akrabadır. Bu nedenle köylerde akraba evliliğine daha çok rastlanır. Kız beğenme (Kıza bakma) daha çok şehir, büyük ilçelerde ve ayrı köyler arasında bir gelenek halindedir. Evlenecek erkeğin anası komşuları ve akrabalarından birkaç kadın bir araya gelerek kız beğenmeye çıkarlar. Tavsiye edilmiş kızların evlerine tek tek giderek kızı bizzat görmeye çalışırlar. Eğer baktıkları kızlar arasında hoşlarına giden, beğendikleri olursa kızın tutum ve davranışları ile ailesinin durumunu çevredeki tanıdık bildik vasıtasıyla araştırırlar. Eğer bir mahsur yoksa beğenilen kıza başka bir gün dünür gidilir. Dünür gidenlere “görücü” denir. Görücüler kızı daha yakından tanıyabilmek için kendilerine su getirmesini isterler. Su getiren kız, görücüler sularını içinceye kadar karşılarında durur ve kızı iyice tetkik ederler.
Dünür Olma (Dünür Düşme): Dünürlük erkeğin ailesi tarafından beğenilen kızın ve ailesinin çok yönlü araştırılıp soruşturulmasından sonra yapılır. İlk dünürlük yine kadınlar tarafından yapılır. Erkeğin anası ve yakınlarından birkaç kadın kızın evine giderek kızın anasına durumu açar ve kızlarını beğendiklerini “Allah’ın izni Peygamberin kavli” ile kızlarına dünür olduklarını söylerler. Bu ilk dünürlükte kız tarafının cevabı genellikle “Hele bir araştırıp soralım da, Allah yazarsa olur” şeklindedir. Kız tarafı da oğlanı ve ailesini araştırmaya başlar. Bütün bu araştırmalar ve soruşturmalar gizli yapılır. Bir müddet sonra dünürlük tekrarlanır. Eğer araştırmalarda herhangi bir sakınca bulunmadı ve kızın verilmesi uygun bulunuyorsa “Allah yazdıysa ne diyelim, bir de babaları görüşsünler” denir ve iş, erkek dünürlere kalır. İki tarafın erkekleri görüşerek söz kesme gününü kararlaştırırlar.
Söz Kesme: Kararlaştırılan günde erkeğin babası, yakın akraba ve komşulardan 5-10 kişi köyün ve mahallenin imamı ile kız evine giderler. Kız tarafı da kendi akraba ve komşularından münasip gördüklerini söz kesmeye çağırır. Akşam kız evinde toplanılır. Bir süre sohbet edildikten sonra imam veya yaşlılardan biri sözü asıl meseleye getirerek resmen dünürlükte bulunur. “Allah’ın emri Peygamberin kavli ile kızınız……yı, oğlumuz…….ya dileyi geldik” denir. Kız tarafının sözcüsü de “Allah’ın emrine ne diyelim, bizi hısımlığa kabul etmeniz, bizim için bir şereftir. Çok mehel münasip” diyerek hısımlığın kabul edildiğini bildirir ve daha sonra çay-kahve ikram edilir. Söz kesme anında şerbet de içilir. Söz kesme anında kız evinden bardak, fincan, tabak gibi şeyler çalınır. Ertesi gün erkeğe verilerek ziyafet veya başka bir hediye istenir.
Nişan: Şehir merkezinde nişan büyük salon veya evin oldukça büyük bir odasında yapılır. Geleneksel yanı yoktur. Ancak köylerde nişanın adı şerbet içmedir. Şerbet içme günü genellikle Perşembe veya Pazar günüdür. Nişana davet edilen misafirler, kız evine yakın bir evin büyükçe bir odasında toplanır, ortaya bir tepsi içerisinde erkek tarafından getirilen çay, şeker, sigaralar konur. Misafirlere, hazırlanan şerbetler ikram edilir. Erkek ve kıza nişan takılır. Misafirler getirdikleri hediyeleri ortaya konan tepsiye bırakırlar. Hediyeler altın, süs eşyaları ve para olur.
Nişan-Düğün Arası Gelenekleri: Nişandan sonra şehirde “Sini Göndermesi” denilen bir gelenek vardır. Nişan takılan kıza oğlanevi tarafından süs eşyaları ve giyim eşyaları büyükçe bir tepsinin (Sini) üzerine konarak kız evine gönderilir. Kız tarafı da yakın komşularını davet ederek getirilen eşyaları onlara gösterir. Gelenlere şerbet ikram edilir. Aynı şekilde kız evi de oğlan tarafına alınan giyim eşyaları ile iki sürahi şerbeti bir tepsiye koyarak oğlan evine gönderir. Aynı şekilde sini görmeye gelen misafirlere şerbet ikram edilir. Nişanlılık süresi kızın cehiz hazırlıkları, oğlanın askerlik durumu nedeniyle birkaç yıl uzayabilir. Genellikle köylerde nişanlılık iki yıl sürer. Nişanlılık döneminde Kurban bayramında oğlan tarafı, kız tarafına bayramlıklarla birlikte bir de kurban gönderir. Kurbanlık genellikle koç olur. Koçun alnına da büyükçe bir altın takılır. Kurbanlık gezdirilerek kız evine götürülür. Köylerde erkeğin nişanlısını görmesine pek izin verilmez. Açıktan kız evine gidip gelmek erkek için ayıp sayılır. Ancak iki aile arasında gidip gelme olur. Nişandan belirli bir süre geçtikten sonra düğünle ilgili işlerin görüşülmesi ve düğün gününün kararlaştırılması için erkeğin babası kız evine giderek kızın babası ile görüşür ve düğün için bir tarih tespit edilir. Buna “Söz alma” denir. Bundan sonra kıza alınacak cehizler, takılar ve buna benzer şeyler için pazara çıkmaya veya şehre inmeye “Pazarlık görme” denir. Pazarlık görmeye kız ve erkek tarafı birlikte çıkar. Dükkanlar dolaşılarak alınacaklar alınır. Ayrıca ana, baba, kardeş ve akrabalara çeşitli hediyeler (Yol) alınır. Düğün günü tespit edildikten sonra köy içi düğünlerde davet, sağdıç ve güvey tarafından ev ev dolaşılarak yapılır. Köy dışı yerlerden düğüne davet edileceklere okuyucu gönderilir.
Düğün: Artık düğün günü gelmiştir. Bir önceki gece gelin olacak kızın kınası türkülerle ve manilerle yakılır. Kız evinde toplanan köyün genç kızları gelinin etrafını çevirerek maniler söylerler. Bu maniler daha sonra yanık ve içli türkülere çevrilir. Her ne olursa olsun bu gecede gelin ve anası ağlatılır. Sonra kıza gelinlik elbiseleri giydirilir, başına bir duvak atılır. Kına tası ortaya getirilir, yine türkü ve manilerle önce gelin olacak kızın eline, sonra kızın yakın arkadaşlarının ellerine kına yakılır. Gecede bulunan genç kızlar ve çocuklar birer parça olsun ellerine kına sürerler. Gelin kınası uğur sayılır. Ertesi sabah gelin almaya giden düğüncüler düğün evinden hareket ederler. Köyün kenarına gelindiğinde düğüncüleri kız tarafından düğün kâhyası ve köyün gençleri karşılar. Karşılayıcılar ve düğüncülerin en önünde bayraktar bulunur. İki kafile birbirlerine yaklaşınca, oğlan tarafının bayraktarı bayrağı yere paralel olarak ileri doğru uzatır, her iki kafile de durur. Kız tarafı bayraktarı oğlan tarafı bayraktarına, "Bayraktar bayrağı kaldır. Yönünü kıbleye döndür. Pirine bir selam gönder. Verelim Muhammed’e selâvat Selâvat sallü alâ Muhammed" der. (Toplu halde söylenir) Bayrak yukarı kalkar, bu sefer oğlan tarafı bayraktarı; "Bayraktar bayrağı kaldırdı. Yönünü kıbleye dönderdi. Pirine selam gönderdi. Verelim Muhammed’e selâvat Selâvat sallü alâ Muhammed" der. (Toplu halde söylenir) Kız tarafı bayraktar, oğlan tarafı bayraktarına çeşitli manzum sorular sorar. Sorular bilinirse yol açılır, düğüncüler ve karşılayıcılar köye girer. Şayet sorulan sorular bilinemezse düğüncülere güçlükler çıkartılır. Neticede bahşiş verilmek suretiyle köye girilir. Davul-zurna çalınır ve türküler söylenir. Düğün odasında cehiz yazılır. Cehiz yazmaya düğüncüler ve kız tarafı katılır. Cehizdeki eşyalar tek tek isimleri ve değerleri belirtilerek bir listeye geçirilir. Cehiz yazan yazıcıya cehizdeki eşyalardan münasip bir hediye verilir. Davulcu ve zurnacıya da bir hediye verilir. Şayet cehiz köyden köye nakledilecekse ertesi gün gelin alayı ile birlikte arabalara yükleyerek götürürler.
Gelin olacak kız akrabalarının birinin evindedir. Düğün kâhyası veya düğün sahibi kadınlardan bir grup kızın bulunduğu eve giderek, kızı evden almak isterler. Ev sahibi kapıyı içerden sürgüleyerek açmak istemez. Kendisine bahşiş olarak para teklif edilir. Epey direnmeden sonra nihayet razı olur, kapıyı açar, kız buradan alınarak davul zurna ile baba evine götürülür. Ertesi gün sabah düğüncüler, kız evinin kapısı önünde toplanırlar. Gelin, evden binbir naz ile çıkartılır. Bu sırada zurnacı gelin ata bindirme havasını çalar. Atın üzerine bir erkek çocuk bindirilmiştir. Düğün kâhyası, çocuğu bahşiş vererek attan indirir ve gelin, yengelerin yardımı ile ata bindirilir. Gelinin yüzü kapalı ve başı süslüdür. Yöreye göre bu süs değişir. Gelin oğlan evine yaklaşınca güvey, sağdıçla birlikte evin damına çıkar. Gelin kapıya yaklaşınca “Gelin attan inmiyor” diye bir ses yükselir. Bunun üzerine kayınbaba geline bir inek veya dana hediye eder. Gelinin ineceği yere büyük bir kazan ters çevrilerek konur. Kazanın üzerine de bir tahta kaşık bırakılır. Gelin üzengiden ayağını çıkarır, kaşığın üzerine basar. Kaşığın kırılması uğur işaretidir. Güvey elinde bulunan çerez ve bozuk parayı gelinin başından aktarır. Dökülen paralar ve çerez çocuklar tarafından kapışılır. Yengelerin yardımı ile gelin eşiğe getirildiğinde, eşiğin iç kısmına ocak demiri veya balta konur, gelinin avuç içine bal sürülür. Gelin avucunun içindeki balı kapının üst eşiğine sürer, sağ ayağını eşikten içeri atarak demirin üzerine basar. Eve giren geline şerbet sunulur. Genç kızlar halay tutarlar. Davetlilere yemek verilir ve düğünün önemli bir kısmı bitmiş olur. Gerdek, yassı vakti üzeridir. Damat eve götürülür ve sırtına yumruk vurularak içeri itilir. Gelinin sağdıcı olan kadın, gelin ve güveyi el ele tutturarak geline “Kurt isen kuzu ol” der, mutluluk dileğiyle evlileri baş başa bırakır. Düğünün ertesi günü “Duvak Açma” günüdür. Konu komşu, hısım akraba gelinin evinde toplanarak duvak açarlar. Gelin duvağı ile ortaya getirilerek bir sandalyeye oturtulur. İki kadın gelini ortalarına alır, ellerine aldıkları oklava ile gelinin duvağını alt kenarından dolayarak, yavaş yavaş ve kıvıra kıvıra başına kadar açarlar. Düğüne iştirak eden ve saçılar getiren akrabalara gelinin cehizinden bazı hediyeler verilir. Böylece düğün tamamlanmış olur.
Kaynak: Halit DAŞGIN