Dramatik öğeler taşıyan seyirlik oyunlar genellikle kılık değiştirip, yüz boyanarak oynanan oyunlar arasında, “Dede (Arap Oyunu)”, “Deveci Oyunu”, “Geyik Oyunu”, “Bemek Oyunu”, “Deve”, “Tilki”, “Fare”, “Kedi”, “Hemecük”, “Matur Oğlum”, “Oturak Oyunu(Hiso-Huso)”, “Gidi Gidi Mestane”, “Sivdi”, “Geçili”, “Vız”, “Faş-Füş”, “Kız Kaçırma”, “Yüzük Saklama”, “Çiftçi Baba”, “Koyun Gütme Oyunu”, “Ebenin Yaptığını Yapma”, “Kasap”, “Sınır Taşı”, “Arı Sağma”, “Top Ateş”, “Kim Vurdu”, “Pazarcı Oyunu” gibi oyunlar oynanır.
“Ölüm hak, miras helal” der atalarımız. Zengin Türk folklorunda atasözlerimizin önemi kadar bu konudaki orta oyunlarımızın da ayrı bir yeri vardır. Orta oyunlarımız, halkımızın zekasını kullanarak meydana getirdiği anlamlı seyirlik gösterilerdir. Bugün hala, gençlerimizin daha ziyade köy düğünlerinde oynadıkları “Sınır Taşı” oyunu da bunlardan birisidir.
SINIR TAŞI OYUNU: Oyun, babalarının ölümünden dolayı kendilerine miras olarak kalan tarlayı bölüşmek gayesinde olan iki kardeşin dövüşerek geçimsizliklerini ve bununda köy halkı üzerindeki uzlaştırıcı etkisini ifade etmek için ortaya konulmuştur. Oyun, iki kardeşin kavgasını izlemek ve arabuluculuk yapmak üzere gelen köylülerle; 5 oyuncudan meydana gelmektedir. Oyunculardan birisi sınır taşını simgelemekte olup, bu oyuncunun el ve ayakları birbirine kenetli olarak sıkıca bağlanmıştır. Oyunculardan ikisi, iki kardeşi ifade etmekte, diğer iki oyuncu ise bu iki kardeşin arkalarına bağlı bir vaziyette arkalarındaki bir gücü ifade etmektedir. İki kardeşi uzlaştırmak amacıyla tarla başına gelen köylüler ve oyuncular oyunu şu şekilde oynamaktadırlar. Köyün en yaşlı kişisi, ehli vuguftur. - Ey gomşular, ırahmatlıyı ben çok eyi bilirim. Bilirsiniz benim tarlamda onun tarlasına yakındır. Adam ölmeden önce aha şu gördüğünüz sınır taşını (ayağı ile iterek), aha şoraya dikmişti. Kardeşlerden büyüğü itiraz ederek; - Ben babamı bilmem mi? Aha şu taşı (ayağı ile tekmeleyip, iterek) babamla birlikte inanın aha buraya dikmiştik. Küçük kardeşi haliyle olaya itiraz eder; - Yooooh... babam beni çok severdi. Hak geçmemesi için de “oğlum sakın bu sınır taşını (ayağıyla iterek yerini buldurur) buradan başka yere gaydırıpta bir birinizin hakkını ketmetmeyin” dedi. - Bu arada köylülerden birisi bu üçünün de sınır taşını yerine koyamadıklarını ifade ederek itiraz eder ve; - Irahmatlı bu çocukların tarla bölüşme yüzünden birbirlerine düşeceklerini biliyormuş arkadaş. Ölmeden evvel “ Gel komşu seni severim, iki cızım tarlamız var, bu dünyanın öbür tarafı da var. haktan ve adaletten vazgeçmeyelim. Şu tarlayı iki oğluma eşit olarak bölek.” dedi. Hemi vallahi, hemi billahi! Aha bu daşı dünkü gibi hatırlarım (taşı ayağı ile iterek) aha buraya koydu, arkadaş yahu! - Olay bir süre devam ettikten sonra tarla köylülerin huzurunda bölüşülmemiştir. İki kardeş arasında şöyle bir konuşma geçer; (Kardeşlerin birer tane sopa vardır.) - “Be birader, bu taş (ayağı ile iterek) aha buradaydı. Sen neyine güvenip de bu taşı buraya koydun.” der. Diğeri ise; - “Neyime güveneceğim, arkama güveniyorum”(o arada hemen arkasını döner). - “Demek sen arkana güveniyorsun ha!” der ve elindeki sopayla arkasına vurur. Birbirlerinin arkasına bir müddet vurduktan sonra, köylüler araya girer. “Bu işi çok uzattınız, aha burada kalacak vebu meselede burada bitecek” derler. İki kardeş birbirleri ile helalleşirler ve tarla bölme hadisesi böylece sona erer. Oyunun günümüzde tatlı bir anı şeklinde devam etmesi, daha nice yıllar varlığını sürdüreceğini ispatlamaktadır.