­ MUHARREM ORUCU | Kültür Portalı

MUHARREM ORUCU - Tunceli

İnanışlar

Alevi inancının bu bölgede hâkim olması, beraberinde inançsal hayatın da bu çerçevede yaşam bulmasına neden olmuştur. Alevi inancında Muharrem orucu büyük bir önem arz etmektedir. Bunun doğal bir sonucu olarak da bu bölge açısından da aynı değer ve önemi taşımaktadır.

Oruç, Alevi inancında çok geniş bir manada yorumlanmaktadır. Hz. Adem’den beri orucun olduğuna inanılır ve bunu da yine Kur’an ayetleri ile temellendirirler. Bunun doğal bir sonucu olarak Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e (s.a.s.) kadar ve oradan da kıyamete kadar bütün insanlığın üzerinde farz (zorunlu) olduğuna inanılır. Fakat Alevilik, orucu diğer ibadet ve dini ritüellerinde olduğu gibi çok geniş bir batıni yorum içerisinde değerlendirir. Orucu zahiri ve batıni olarak ikiye ayırır. Orucu, Allah'ın insana vermiş olduğu irade sıfatının imtihanı olarak görür. Belirttiğimiz üzere Alevi inancı, tamamen insanın aklî ve manevî kâmilliğini (olgunluğunu) ilke edinen ve bu temelde inanç eğitimini oluşturmasından dolayı, bütün inançsal ritüelleri de sosyal hayatın her alanına indirgeyerek insanın her anını bu sorumluluk çerçevesinde yaşamasını hedefler. Orucu da sadece biyolojik bir eylem olarak görmez.

Muharrem orucu, bölge insanı tarafından en çok tutulan oruçların başında yer almaktadır. Muharrem ayı Hicri takvimin ilk ayıdır ve oruç bu ayın birinde başlar ve on ikisi ile on beşine kadar devam eder. Bu tarih bölgede farklı bir hesaplamayla tespit edilir. Özellikle, kurban bayramının birinci gününden itibaren yirmi gün sayılır, yirmi birinci gün oruç tutulur. Muharrem orucu denmesinin altında, Muharrem ayı yatmaktadır. Muharrem ayının kutsallığı söz konusudur. Bu orucun Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e (s.a.s) kadar tutulduğuna inanılır ve bunun farz olduğuna yine Kur'an da ki bazı ayetlerin yorumuna dayalı olarak söylerler. Bununla beraber çeşitli hadis kaynakları ve tarihi yazılı eserlerden yararlanarak bu inançlarını temellendirirler. Muharrem orucu bir oruç ibadetinin ötesinde çok derin mesajlarla dolu dini bir ritüeldir. Özellikle 10 Muharrem 680 yılında Kerbela da Hz. Peygamberin torunu olan Hz. Hüseyin, ailesinin ve yakınlarının, o zamanın halifesi olan Muaviye’nin oğlu Yezit tarafından şehit edilmesiyle; bu orucun bir yas orucu haline gelmesine neden olmuştur. Böylelikle de bu orucu tutanlar hem Allah’a olan ibadetlerini yerine getirmiş oluyorlar hem de matem (yas) ile de Hz. Peygambere ve Ehl-i Beytine olan bağlılıklarını göstermiş oluyorlar.

Muharrem orucu, normal diğer oruçlar gibi tutulmaz. Bunun nedeni, yukarıda da bahsettiğimiz gibi Kerbela da yaşanan ve insanlık tarihinin yüreğinde silinmez bir iz bırakan acı olaylardır. Muharrem orucuna yas olgusunun eklenmesi ister istemez bazı yasakları da beraberinde getirmiştir. Muharrem orucunun başlamasıyla eğlence yerleri kapatılır. Eğlence yapılmaz. Kan akıtılmaz, can incitilmez, düğün, nişan, sünnet ve benzeri eğlence türü kutlamalar yapılmaz. Et yenilmez, su içilmez, insana zevk veren her türlü eylemden sakınılır. Çünkü bu bir matemdir. Bundan dolayı da matemin ruhuna uygun davranılmaya çalışılır. Özellikle su içmeyerek Kerbela da şehit olan Hz. Peygamberin (s.a.s) torunu Hz. Hüseyin ve yakınlarının susuzluk ızdıraplarına ortak olunmaya, o çileyi hissetmeye çalışılır. Oruç boyunca su ihtiyacı, sulu gıdalar alınarak herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaşılması önlenmeye çalışılır ama elden geldiğince saf su içilmemeye çalışılır. Bununla birlikte saç sakal kesilmemesi, bıçak türü keskin aletlerin kullanılmaması, yumurta gibi canlılık taşıyan herhangi bir nesnenin incitilmemesi, ağacın bir dalının bile kırılmasının yasaklanması gibi hassasiyetin ön planda olduğu bir inançla karşılaşmaktayız.

Bölgede yaşayan yaşlı insanlarla konuşulduğu zaman, Muharrem orucu geçmiş dönemlerde daha hassas bir şekilde yaşandığını aktarmaktadırlar. Bunun bazı etkileri hala görülmektedir. Oruç boyunca sahura kalkılmaz. Saat gece on ikiden sonra oruç başlamış sayılır ve bu saatten sonra yeme içme olayına son verilir. Gece onikide başlayan oruç, diğer gün güneşin batmasıyla ya da güneşin batmasına yakın zamandaki kızıllığın artmasının hemen ardından açılır. Buna iftar denmez, oruç açma denir. Oruç açılmadan sofradayken ya da el yüz yıkanması sırasında dualar edilir, arkasından oruç tutanlar aile büyüklerinin ellerini öpüp ondan sonra sofraya oturarak oruçlarını açarlar.

Muharrem orucunun on ikinci gününden sonra kimileri Kerbela da Hz. Hüseyin'in oğlu İmam Zeynel Abidin'in kurtulup peygamber soyunun kesilmeyip devam etmesinin şükranesi olarak ve tutulan orucun kabul olunması için kurban keserler kimileri ise Aşure yapıp dağıtırlar. Aşure, bir tür sıcak, tatlımsı çorba olup tarihi çok eskilere dayanan inançsal bir ritüel olup hala yaşatılmaktadır. Aşure, özellikle Hz. Nuh tufanına kadar giden tarihsel bir derinliliğe sahip olup Arapça on anlamına gelmektedir. Muharrem orucuyla özdeşleşmiş bir gelenek olarak bölgede hala kutsal bir manada yaşatılmaktadır.

Görüntülenme Sayısı : 157904    Eklenme Tarihi : 26 Şubat 2013 Salı    Güncellenme Tarihi : 23 Eylül 2021 Perşembe