Akdamar Anıt Müzesi Dış Cephe Kabartmaları
Akdamar Kilisesi, merkezi kubbeli, dört yapraklı yonca biçimli haç plana (tetraconchos) sahiptir. Kilise, özellikle konularını Kitâb-ı Mukaddes, İncil ve Tevrat'tan alan figürlü dış kabartmalarıyla dikkat çekmektedir.
Fotoğraf: Official Turkish Museums
Kilise üzerinde farklı yüksekliklerde olan kabartmalar, yapının dışını çepeçevre dolaşmaktadır. Kitâb-ı Mukaddes, İncil ve Tevrat'tan hikâyelerin işlendiği bu özel kabartmalarıyla Akdamar Kilisesi, dünya mimarlık tarihinde önemli bir yere sahiptir.
Temel hatlarıyla kabartmalarda işlenen konular aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Kral I. Gakig'in Akdamar Kilisesi'nin Maketini Hz. İsa'ya Sunması Sahnesi
Kilisenin batı haç kolunda, Vaspurakan Kralı I. Gagik’in 915-920 yılları arasında yaptırdığı Akdamar Kilisesi’nin maketini, Hz. İsa’ya sunan sahnesi işlenmiştir.
Fotoğraf: Official Turkish Museums
Bu takdim sahnesinin Ada’dan kiliseye giderken ilk karşılaşılan cephede yer alması özellikle tasarlanmış gibidir. Hz. İsa seyircilere doğru bakmakta ve kiliseye gelenleri kutsamaktadır. Hz. İsa’nın başının üstünde ismi, elinde tuttuğu İncil’in üzerinde ise “Ben dünyanın nuruyum” (Yuhann 8: 12) yazılıdır. Kral Gagik ise Hz. İsa’ya değil seyircilere dönük bir şekilde işlenmiştir. Ortadaki pencerenin sağında ve solunda iki melek bulunmaktadır. Bu küçük meleklerin ellerinde tuttukları haç kabartmalı levha ise kilisenin Kutsal Haç’a adandığını göstermektedir.
Yunus Peygamber Sahnesi
Sahnenin üst kısmında yer alan madalyonlardan birincisinin Aziz Martin Stephanos, ikincisinin Sophanias ve dördüncüsünün Osoria oldukları madalyonun içinde yazılıdır. Madolyonların hemen altında Yunus Peygamber ve bağdaş kurarak oturan Ninive Kralı karşılıklı tasvir edilmiştir. Yunus Peygamber, başı haleli ve dökümlü elbiselidir. Sağ elini kaldırarak işaret parmağıyla krala uyarıda bulunmaktadır.
Fotoğraf: Official Turkish Museums
Bu sahnenin sol tarafında yelkeni perdeye benzeyen U biçimli bir gemi içinde, üç çıplak erkek figürü yer almaktadır. Bu üç figür, Yunus Peygamberi balığa doğru atmaya çalışmaktadır. Fantastik balık figürünün baş kısmı yırtıcı kara hayvanlarına benzemektedir. Balık ağzını açmış Yunus Peygamberi yutmaya hazırlanmaktadır. Gemideki yuvarlak yüzlü figürlerin aksine Yunus Peygamber, uzun yüzlü, iri gözlü ve sakallıdır. Yunus Peygamberin yüzü cepheden verilmiştir. Yunus Peygamber, denize değil, balığın ağzına doğru atılmaktadır. Peygamberde olay karşısında herhangi bir karşı çıkış yoktur. Sadece, yüzünde ve gözlerinde hafif bir şaşkınlık vardır. Gemi içindeki figürlerden soldaki, işaret parmağıyla Yunus Peygamberin bir suç işlediğini ve bunun cezasını çekeceğini belirtmektedir.
Bu sahnenin hemen yanında görülen balıklar ise Yunus Peygamberi yutan ve daha sonra kıyıya bırakan figürlerdir. Bu sahnenin üstünde yer alan madalyonlarda bulunan figürlerin kim oldukları belirtilmemiştir.
Yunus peygamberin denize atılması ile ilgili sahne Tevrat’ta (Yunus 1: 1-17) şu şekilde anlatılmaktadır:
Rab bir gün Amittay oğlu Yunus’a, “Kalk, Ninova’ya, o büyük kente git ve halkı uyar” diye seslendi. Ne var ki, Yunus Rab’bin huzurundan Tarşiş (Tarsus)’e kaçmaya kalkıştı. Yafa’ya inip Tarşiş’e giden bir gemi buldu. Ücretini ödeyip gemiye bindi. Yolda Rab şiddetli bir rüzgâr gönderdi denize. Öyle bir fırtına koptu ki, gemi neredeyse parçalanacaktı. Gemiciler korkuya kapıldı, her biri kendi ilahına yalvarmaya başladı. Gemiyi hafifletmek için yükleri denize attılar. Yunus ise teknenin ambarına inmiş, yatıp derin bir uykuya dalmıştı. Gemi kaptanı Yunus'un yanına gidip, “Hey! Nasıl uyursun sen?” dedi, “Kalk, tanrına yalvar, belki halimizi görür de yok olmayız.” Birbirlerine, “Gelin, kura çekelim” dediler, “Bakalım, bu bela kimin yüzünden başımıza geldi.” Kura çektiler, kura Yunus’a düştü. Bunun üzerine Yunus'a, “Söyle bize!” dediler, “Bu bela kimin yüzünden başımıza geldi? Ne iş yapıyorsun sen, nereden geliyorsun, nerelisin, hangi halka mensupsun?” Yunus, “İbrani'yim” diye karşılık verdi, “Denizi ve karayı yaratan Göklerin Tanrısı Rab'be taparım.'' Denizciler bu yanıt karşısında dehşete düştüler. “Neden yaptın bunu?” diye sordular. Yunus'un Rab'den uzaklaşmak için kaçtığını biliyorlardı. Daha önce onlara anlatmıştı. Deniz gittikçe kuduruyordu. Yunus'a, “Denizin dinmesi için sana ne yapalım?” diye sordular. Yunus, “Beni kaldırıp denize atın” diye yanıtladı, “O zaman sular durulur. Çünkü biliyorum, bu şiddetli fırtınaya benim yüzümden yakalandınız.” Denizciler karaya dönmek için küreklere asıldılar, ama başaramadılar. Çünkü deniz gittikçe kuduruyordu. Rab'be seslenerek, “Ya Rab, yalvarıyoruz” dediler, “Bu adamın canı yüzünden yok olmayalım. Suçsuz bir adamın ölümünden bizi sorumlu tutma. Çünkü sen kendi istediğini yaptın, ya Rab.” Sonra Yunus’u kaldırıp denize attılar, kuduran deniz sakinleşti. Bu olaydan ötürü denizciler Rab'den öyle korktular ki, O'na kurbanlar sundular, adaklar adadılar. Bu arada Rab Yunus’u yutacak büyük bir balık sağladı. Yunus üç gün üç gece bu balığın karnında kaldı. Yunus balığın karnından Tanrısı Rab’be dua etti: Rab balığa buyruk verdi ve balık Yunus’u karaya kustu.
Hz. İbrahim, Hz. İshak ve On Emri Taşıyan Musa Peygamber Sahnesi
Uzun bir tulum giyen İshak Peygamber dikdörtgen sunak üzerinde diz çökmüş durumdadır. Peygamberin elleri arkadan bağlıdır. Sağ eliyle bıçak tutan İbrahim Peygamber, sol eliyle İshak’ın başını tutmaktadır. İbrahim Peygamber haleli, uzun yüzlü ve uzun saçlıdır. Uzun bir bedene sahip olan peygamber, dökümlü bir tunik giyinmiştir. Peygamberin hemen yanında, boynuzlarından ağaca asılmış bir koç figürü bulunmaktadır. Konu Tevrat'ta şu şekilde anlatılmaktadır: “...Ve Allah’ın kendisine demiş olduğu yere vardılar. Ve İbrahim orada bir mızrak yaptı ve odunları dizdi ve oğlu İshak’ı bağlayıp onu mezbah üzerine odunların üzerine koydu ve İbrahim elini uzattı ve oğlunu boğazlamak için bıçağı aldı ve Rabbin meleği gökten çağırıp ona dedi: İbrahim, İbrahim ve işte ben dedi; Elini çocuğa uzatma ona bir şey yapma çünkü şimdi bildim ki sen Allah’tan korkuyorsun, kendi biricik oğlunu benden esirgemedin. Ve İbrahim gözlerini kaldırıp gördü ve işte arkasında bir koç çalılıkta boynuzlarından tutulmuştu ve İbrahim gidip koçu aldı ve oğlunun yerine onu kurban olarak takdim etti...”
Fotoğraf: Official Turkish Museums
Bu sahnenin sağ tarafında kim olduğu anlaşılmayan figürün, elinde tuttuğu nesnenin On Emir olma ihtimalinden dolayı, Musa Peygamber olduğu düşünülmektedir.
Pantokrator İsa ve Annesi Meryem Sahnesi
Zengin geometrik şekillerle işlenmiş taht üzerinde oturan İsa Peygamber figürü cepheden verilmiştir. Başının üstündeki haçlı halesiyle gösterişli tahtında azametle oturmakta olan İsa Peygamber, ortadan ayrık saçı, sakallı yüzü ve dimdik sert bakışlarıyla tam bir Pantokrator olarak karakterize edilmiştir. (Pantokrator İsa, Hristiyan ikonografisinde bir sahne. İsa'nın sol elinde Kitâb-ı Mukaddes tutarken sağ eliyle takdis işareti yapar halde tasvir edildiği bu sahne Hristiyan sanatında en çok kullanılan sahnelerden biridir.) İsa Peygamber figürünün üstündeki madalyonda ise Yohel Peygamber kabartması bulunmaktadır. Pencerenin sağında hâleli ve kanatlı olarak tasvir edilen bir melek figürü bulunmaktadır.
Fotoğraf: Akdamar Anıt Müzesi
Pantokrator İsa figürünün hemen yanında tahtta oturan Meryem Ana ve kucağındaki Çocuk İsa kabartması vardır. Meryem Ana figürünün üst kısmında: “Tanrı Anası Meryem” yazmaktadır. Yazının üstünde bulunan madalyon içinde Nahum Peygamber kabartması bulunmaktadır. Yanındaki aziz figürünün ise kim olduğu belirtilmemiştir.
Vaspurakan Prensi Hamazasp ile Kardeşi Sahak Sahnesi
Çan kulesinin sağında 120 dereceyle birbirini kesen niş duvarından soldakinde aziz Hamazasp ve kardeşi aziz Sahak figürleri yer almaktadır. Soldaki figürün yanında: “Hıristiyanlığın tanığı ve şehidi Hamazasp’ın kardeşi, Aziz Sahak”, sağdaki figürün yanında da “Vaspurakan Prensi Aziz Hamazasp” yazmaktadır.
Fotoğraf: Akdamar Anıt Müzesi
Aziz Sahak’ın üzerinde, göğüs üzerinde çapraz şekilde birleşmiş, bir eteği dışa kıvrık kaftan bulunmaktadır. Aziz Sahak’ın elbisesi, çiftli iki çizgi arasına yuvarlak şekiller işlenerek süslenmiş, üzerine üç pendantlı ağır bir kemer takılmıştır. Aziz Hamazasp, baklava figürleriyle süslü bir elbise giymiştir. Diz üstünde iki yana açılan yırtmaç, sade süssüz bir astar oluştururken, pantolon paçaları elbise altından görünmektedir. Figürün sol elinde küçük bir haç bulunmaktadır.
Fotoğraf: Akdamar Anıt Müzesi
Cepheden verilen her iki figürün de ayakları yanlara açık vaziyettedir. Başlarındaki halelerin çevresi boncuklu görünümü veren deliklere sahiptir. Figürlerin iri göz bebekleri yukarıya kalkıktır. İki figürün saç şekillerinde ve yüz hatlarında benzerlikler görülmektedir. Aziz Sahak ve Aziz Hamazasp figürlerinin başları hizasında, madalyon içinde bir aziz figürü yer almaktadır. Bu genç aziz figürü, başı haleli olarak tasvir edilmiştir. Aziz Sahak, Aziz Hamazasp ve ortalarında yer alan aziz figürünün, sağ işaret parmakları kalkık vaziyettedir. Bu sahneyi çevreleyen hayvan figürleri üzerinde de aziz figürleri bulunmaktadır. Madalyonların ve başlarındaki halelerin çevreleri boncuk şeklinde deliklidir.
Davud ve Golyat'ın Mücadelesi Sahnesi
Figürlerin başlarının hizasında isimleri yazılıdır. Soldan sağa Kâhin Eli, İsrail Kralı Saul, Peygamber Samuel, Peygamber Davud ve Golyat isimleri bulunmaktadır.
Fotoğraf: Official Turkish Museums
Doğu haç koluna geçişin bulunduğu yüzeydeki süslü pencere üzerinde, hâlesiz ve madalyonsuz olarak gösterilen sakallı figür Kâhin Eli’ye aittir. Kâhin Eli, işaret parmağıyla yan tarafında gerçekleşen Davud Peygamber ve Golyat’ın mücadelesini göstermektedir; kâhinin iri gözbebekleri de bu yöne çevrilmiştir. Davud Peygamber kısa kaftanı, güçlü bacakları ve sağ elinde atmaya hazırlandığı sapanıyla görülür. Golyat ise Davud Peygamber figürüne oranla çok büyük resmedilmiş olup yaklaşık 2 metre boyundadır. Sol elinde kalkan tutan figür, sağ eliyle kılıcını havaya kaldırmıştır. Figürlerin başları ve bedenleri önden, ayakları ise yandan çizilmiştir. Dalgalanmalar ve dolambaçlı çizgilerle giysilerin kat yerleri belirginleştirilerek figürlerin vücut durumları gösterilmiştir. Geometrik tarama tekniğiyle Golyat’ın üzerindeki zırh vurgulanmıştır. Golyat’ın zırhlı kıyafetinin kolları ile elinde bulunan kalkanın çevresinde, ilk yapıldığında boncuklu olduğunu gösteren delikler bulunmaktadır.
Fotoğraf: Servet Uygun
Davud Peygamberin arkasında solda, Doğu hükümdarlarına has giysiler içerisinde, İsrail Kralı Saul tasvir edilmiştir. Başı sarıklı Saul’un belinde, sarkık dilimli bir kuşak bulunmaktadır. Davud Peygamber ve Golyat figürlerine oranla daha küçük gösterilen Kral Saul, Davud Peygamber ve Golyat mücadelesini işaret etmektedir. Üst kısımda, madalyon içerisinde Peygamber Samuel bulunmaktadır. Figürün başı halelidir. Davud Peygamber ve Golyat arasına yere çömelmiş bir sığır figürü yerleştirilmiştir. Bu hayvan figürünün üzerinde iki tane gül bezek yer alır. Bu gruptaki kişiler Tevrat’ta I. Samuel Kitabında geçmektedir. Kitapta anlatıldığı şekliyle konu kısaca şöyledir:
Kral Talut liderliğindeki İsrailoğulları Filistinlilerle Elah Vadisi’nde karşı karşıya gelir. Filistinlilerin en güçlü askeri olan Golyat her gün İsrailoğullarına meydan okur ve karşısına çıkabilecek güçlü biri olup olmadığını haykırır. Kendisine bu kadar güvenmesinin nedeni çok uzun ve iri cüsseli bir savaşçı olmasıdır. Golyat üç metrelik cüssesiyle adeta bir devdir.
Golyat kırk gün boyunca kendisi ile dövüşebilecek bir İsrailliyi savaş meydanına çağırır, “Benimle dövüşecek bir savaşçı seçin. Eğer beni yenerse biz sizin köleniz oluruz. Fakat ben onu yener ve öldürürsem, siz bizim kölemiz olursunuz” der. Ama hiç bir İsrailli dev cüssesinden ötürü Golyat'la dövüşmeye cesaret edemez.
Beytlehem Kenti’nden Efratlı İşay adında bir adamın oğlu olan, o sıralarda henüz bir çocuk olan ve savaştaki kardeşlerine yiyecek götüren Davud gönüllü olur. Askerlere “Bu Filistinyi öldürecek ve İsrail’i bu utanç verici durumdan kurtaracak adama ne verilecek?" diye sorar. Askerler ona, “Kral Saul onu zengin edecek ve kızını ona verecek” derler. Askerler krala gidip Davud’un Golyat ile savaşmak istediğini söylerler. Kral Saul, Davud’un cesaretine hayran olur; ama yine de onu vazgeçirmek ister. Kral Saul, Davud’a “Bu Filistinli ile savaşamazsın. Sen bir çocuksun, o ise gençliğinden beri savaşçıdır” der.
Bunun üzerine Davud, "Babamın bazı koyunlarını kapmak istedikleri zaman bir ayıyı ve bir aslanı öldürdüm. Bu Filistinli de onlar gibi olacak. Rab bana yardım edecek” der. O zaman Saul ona, “Git ve Rab seninle beraber olsun” der. Davud'a zırh ve silah verilir. Davud zırhı giyer; ancak alışkın olmadığı için rahat edemez. Bu nedenle zırhı ve silahı bırakır. Golyat’ın karşısına bir sapan ve bir kaç taş ile çıkar. Golyat onu gördüğü zaman gözlerine inanamaz. Davud’u çok kolayca öldürebileceğini zanneder. Golyat saldırıya geçmeden önce Davud hızlı bir şekilde görünmeden saklanarak sapanıyla bir taş fırlatır ve Golyat’ı alnından yaralayarak yere düşürür; ardından üzerine çıkarak onu öldürürür.
Fotoğraf: Derya Sarar
Tevrat’ta anlatılan hikâyeye göre kişiler arasındaki ilişkiler ve olaylar kabartmalarda çok çarpıcı bir şekilde canlandırılmıştır.
İlyas Peygamber, Aziz Thomas ve Tseferatlı Dul Kadın Sahnesi
Doğu haç kolunun dış kenarında İlyas Peygamber ve onun sağında Aziz Thomas figürü yer alır. İlyas Peygamberin önünde diz çökmüş bir kadın figürü vardır. Küçük boyutlu olarak resmedilen Aziz Thomas, kıvrımlı bir elbise giymiştir. Sol elinde bir kitap tutmaktadır; sağ eli ise yukarıya kalkıktır ve İlyas Peygambere bakmaktadır.
Fotoğraf: Akdamar Anıt Müzesi
Cepheden verilen İlyas Peygamber, uzun yüzlü, sakallı ve başı halelidir. Sol elinde bir tabak tutmaktadır; sağ kolunu yukarıya kaldırmıştır. Kadın yere diz çökmüş ve ellerini İlyas Peygambere karşı açmıştır. Diz çökmüş kadın figürünün, büyük olasılıkla, çocuğu İlyas Peygamber tarafından iyileştirilen Tserefatlı dul Sarepta olduğu düşünülmektedir. Bu figürlerin üst kısmında, biri madalyon içerisinde, diğeri büst halinde, başları hâleli iki aziz figürü yer almaktadır. Madalyon içerisindeki genç aziz, sağ elini yukarıya kaldırmıştır. Büst olarak işlenen figür ise sakallı ve daha yaşlıdır.
Adem ve Havva'nın Yasak Meyveyi Yemeleri Sahnesi
Adem ve Havva’nın isimleri başlarının yanında yazılıdır. Sahnede, Havva’nın, Allah tarafından yasak edilmiş ağacın meyvesinden yemesi için yılan tarafından kandırılışı ve Adem’le birlikte yasak meyveyi yiyişleri işlenmiştir. Adem ve Havva çıplak olarak yaşam ağacının iki yanında durmaktadırlar. Adem elmayı koparmaya çalışırken, Havva elmayı yemektedir. Havva’nın eli Adem’in elmayı koparmaya çalışan elinin üzerindedir. Yüzleri cepheden verilen figürlerin bedenleri yarı profilden gösterilmiştir. Saçları uzun olan iki figürün de karınları şişkincedir. İnce yapraklı ağacın yanındaki iki figür, hemen hemen aynı boydadır.
Fotoğraf: Akdamar Anıt Müzesi
Kuzey haç kolunda yer alan pencerenin diğer tarafında Havva, yılanın karşısında sağ bacağı üzerinde diz çökmüştür. Yılan, dört kısa ayağı üzerinde, ağaca sarılı vaziyette durmaktadır. Ağacın boyu Adem ve Havva’nın elmayı yeme sahnesindekiyle aynıdır; ancak yapılış tarzı farklıdır. Konu Tevrat'ın Yaratılış Kitabı'nda şu şekilde geçmektedir:
“...Rab Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, "Tanrı gerçekten, 'Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin' dedi mi?" diye sordu. Kadın, "Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz" diye yanıtladı, "Ama Tanrı, 'Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz' dedi." Yılan, "Kesinlikle ölmezsiniz" dedi, "Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız." Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi. Kocası da yedi. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar...”
Azizler
Atlı azizlerin adları, başlarının üzerinde yazılıdır. Başlarının üzerindeki yazıdan figürlerin sırasıyla Aziz Thedor, Sergius ve George ait oldukları anlaşılmaktadır. Madalyon içinde yer alan azizlerden soldaki Aziz Craus, sağdaki Peygamber Hişeya’dır. Ancak ortada madalyonun içinde bulunan figürün kim olduğu belirtilmemiştir.
Fotoğraf: Official Turkish Museums
Üç aziz figürünün Hıristiyanlıkta iyiliğin, gücün ve kudretin sembolleri olarak kullanıldıkları bilinmektedir.
Üç Musevi Gencin Fırına Atılması Sahnesi
Başı hâleli üç genç sırasıyla Hannaya, Mişael ve Azerya’dır. Kısa bir tunik giyinmiş olan figürler dua eder vaziyettedirler.
Fotoğraf: Official Turkish Museums
Konuyla ilgili hikâye Tevrat’ta şu şekilde geçer:
Babil Kralı Nebukadnezar, emrindekilere kendilerinde hiç kusur olmayan, görünüşleri güzel olan, her hikmette anlayışlı, bilgili ve fenden anlayan gençleri saraya getirmelerini emreder. Kral herkesle söyleşir; fakat içlerinden Hannaya, Mişael ve Azerya’yı seçer. Nebukadnezar bir heykel yaptırır ve “... her çeşit müziki aletin sesini işitince altın heykele tapacaksınız ve kim yere kapanmazsa ve tanımaz ise, hemen o saat ateşi alevli fırının içine atılacaktır” diye ferman çıkartır. Hannaya, Mişael ve Azerya Kral ve dikmiş olduğu heykele tapmayınca Kral çok kızar ve onları kızgın fırına atar. Ancak Tanrı’nın meleği sayesinde onlara bir şey olmaz.
Üç gencin ayaklarında bağlı oldukları zincirin izi görülmektedir. Figürlerin dua etmeleri ile yüzlerindeki rahatlık ifadesi, Tanrı’nın kudretine olan büyük güveni vurgulamaktadır. Üç genç inanç uğruna kendini kurban edenleri ve Tanrı’ya duyulan sarsılmaz güvenin sembolü olarak tasvir edilmişlerdir.
Aslan İninde Daniel Peygamber Sahnesi
Üç Musevi genç motifinin yanında tasvir edilen kişinin, başının üstündeki yazıdan Peygamber Daniel olduğu anlaşılmaktadır. Daniel figürünün sağında yer alan madalyondaki kişi ise Peygamber Asas’tır. Daniel, dua etme duruşu içinde tasvir edilmiştir. Üç Musevi genci ile hemen hemen aynı boydadır. Kısa tunikli ve pelerinlidir. Her iki yanındaki aslanlar, başları üzerinde durmuş Daniel’in ayağını yalamaktadır. Daniel’in elleri ve ayakları bağlıdır. Ancak yüzünde korkulu bir ifade yoktur. Aksine oldukça rahat bir şekilde dua etmektedir.
Fotoğraf: Akdamar Anıt Müzesi
Kabartmada tasvir edilen konu şöyledir:
Darius'un yanında önemli bir mevkide bulunan Daniel, diğer saray görevlileri tarafından kıskanılır. Daniel'in Tanrı'ya sadık olduğunu bilen görevliler, Kralı kandırıp otuz gün boyunca ibadet edilmesinin yasaklamasını sağlar. Daniel, günde üç kere Kudüs'e dönüp Tanrı'ya dua ettiği için, Darius kendi fetvası nedeniyle Daniel'i aslan inine atarak cezalandırmak zorunda kalır. Tanrı, aslanların ağzını bağlar ve ertesi gün Kral Darius, Daniel'e bir zarar gelmediğini görür. Bu sebeple onu suçlayanları aslanların inine atar ve bu kişiler anında aslanlar tarafından parçalanır.
Daniel Peygamberin sağ tarafında Peygamber Habakkuk ile bir melek tasviri görülmektedir. Daniel Peygamber mağaraya atıldığında bir melek, Peygamber Habakkuk’a görünmüş ve Habakkuk’u saçlarından ve başından tutup Babil’deki mağaraya, Daniel'in yanına bırakmıştır.
Kaynak: Akdamar Anıt Müzesi, Akdamar Kilisesi Mimari Süslemesine İkonografik Bir Yaklaşım, Sanat Tarihinde Gençler Semineri Bildirileri 2004, Eylem Güzel.