Ebru: Türk Kâğıt Süsleme Sanatı
Ebru, kendine özgü tekniklerle hazırlanan ve tekneye alınan suyun üzerinde boyalarla oluşturulan desenlerin kâğıda aktarılmasıyla yapılan geleneksel bir sanattır.
Ebru, kitap süsleme sanatı ve kitap ciltlerinde yan kâğıdı (kapak ile kitabı birbirine bağlayan kâğıt) olarak tarihsel süreçte geleneksel bir sanat haline gelmiştir. 13. yüzyılda ilk Ebru formları Orta Asya’da görülmüş olup, İran aracılığıyla Anadolu’ya yayılmıştır. Osmanlı döneminde, Türk hat ustaları ve sanatçıları yeni formlar yaratmış ve tekniklerini geliştirmişlerdir.
Ebru sanatı, kendine has malzeme ve uygulama özelliğine sahiptir. Ebru sanatında kullanılan bütün malzeme ve araçlar, ebrucu tarafından hazırlanır. Boyaların tamamı tabiattan doğal yöntemlerle elde edilir. Suyun yoğunlaşmasını sağlayan kitre, bitkisel esaslı bir ana malzemedir. Boyaların kitre üzerinde açılmasını sağlayan doğal asit de hayvanın safra kesesindeki öddür. Kitreyle yoğunlaştırılmış su üstünde doğal yöntemlerle hazırlanan boyalar aracılığıyla oluşturulan desenler kâğıt üzerine geçirilir.
Yüzyıllar boyunca gelgit, taraklı, hatip, bülbülyuvası, çiçekli gibi pek çok özel ebru çeşidi gelişmiştir. Ebru’da kullanılan en yaygın renkler açık yeşil, kırmızı ve sarıdır. En sık rastlanan desenler ise çiçekler, yapraklar, süslemeler ve ayın ilkdördün halidir.
Unsurun uygulayıcıları ve taşıyıcıları; Ebru’yu yaşamın, aidiyetliğin ve geleneksel kültürün bütünleyici bir parçası olarak gören Ebru sanatçıları, Ebru ustaları ve profesyonel ya da hobi olarak bu sanatı uygulayan insanlardır. Unsurun uygulayıcıları ve taşıyıcıları cinsiyet, ırk, etnik kimlik ve sosyoekonomik farklılıklar gözetilmeksizin toplumun tüm kesimlerinden gelmektedir.
Ebru sanatçıları, unsurun aktarımında ve uygulanmasında önemli rol oynamaktadır. Sanatçılar, usta-çırak ilişkisi içinde özel bilgi ve deneyimlerini nesilden nesile aktarma bilinciyle hareket etmektedirler. Ebru sanatçıları aynı zamanda Ebru yapımında kullanılan malzeme ve araç gereçlerin üretimine ilişkin özel bilgi, beceri ve deneyimlerini de gelecek nesillere aktarmaktadırlar.
Ebru geleneksel olarak usta-çırak ilişkisi içinde uygulamalı eğitim yoluyla aktarılmaktadır. Ebru’nun eğitim sürecinin temel ilkesi sadece tekniğin öğretilmesi değil aynı zamanda felsefesinin de sunulmasıdır. Çırak genellikle gözlem yapmakta, ustasının çalışmasını taklit etmekte ve Ebru’nun farklı uygulama düzeylerinde ustasına yardımcı olmaktadır. Eğitim süreci, araç gereçler ve malzemelerin tespiti ve üretilmesi ile devam etmektedir. Ebru’ya dair temel eğitimden sonra, çırak için uygulama süreci başlamaktadır. Ebru’nun temel becerilerini kazanmak yeni başlayanlar için en az iki yıl sürmektedir.
Geleneğin yeni kuşaklara aktarımı açısından, birçok kurum, STK, yerel yönetimler ve ustalar tarafından sunulan kurslar ve atölye çalışmaları özel öneme sahiptir. Bu kurslar, ülke çapında unsura yönelik artan ilgiye cevap vermektedir. Atölye çalışmaları ve kurslar özellikle genç nesil ve kadınlar arasında ilgi görmektedir.
Gelenek, bireysel ve toplumsal amaçlar doğrultusunda, topluluklar arası iletişim yolunu açmaktadır. Ayrıca farklı topluluk üyelerinin ortak kültürel aktivitelere ve buluşmalara katılmasını teşvik etmektedir.
Son yıllarda yerel yönetimler ve üniversiteler tarafından organize edilen ücretsiz kursların ve atölye çalışmalarının artmasıyla kadınların ve gençlerin Ebru sanatına olan ilgileri artmıştır. Kadınların bu kurs ve atölye çalışmalarına yoğun oranda katılımı, onların toplumsal hayatta aktif bir biçimde yer almalarını sağlamaktadır. Gençlerin Ebru sanatına artan ilgileri ise onların tarihsel ve kültürel olarak bilinçlenmelerini sağlamakla birlikte toplumsal aidiyet hislerini güçlendirmektedir.
Ebru sanatı, etrafında bir araya gelen bireyler arasında dostluk ve arkadaşlık bağlarının oluşması açısından uygun bir atmosfer yaratmaktadır. Ebru sanatı farklı kültürel geçmişleri olan insanlar arasındaki toplumsal önyargıları ortadan kaldırır, bu kültürler arasındaki iletişimi kolaylaştırır ve sosyal bağları güçlendirir.
Farklı coğrafyalar, kültürler, bireyler ve onların tecrübeleri Ebru’nun gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Ebru, yaşamın kaynağını temsil eden suyun (âb-ı hayat), renklerin dansını temsil eden boyaların ve sanatçının hislerinin bir araya gelmesiyle oluştuğundan, her bir eser emsalsizdir ve ikinci kez aynı şekilde üretilemez. Her küçük boya damlası sanatçıya pek çok seçenek sunarak bir şaheser ortaya çıkmasına imkân vermektedir. Ebru’nun karakteristik özellikleri, seçilen teknikte sanatsal esnekliğe olanak tanımaktadır. Kullanılan teknikler aracılığıyla sanatçının en derin hisleri, düşünceleri ve yaratıcılığı ön plana çıkmaktadır. Ebru sanatı, geleneksel el sanatkârlığı etrafında şekillenen süslemeler olarak; özel kitapların iç ve dış kapaklarında, hattatlık, cam işlemeciliği ve hediyelik eşyalarda kendini göstermektedir.
İstanbul ve Edirne İl Tespit Kurulları tarafından Ebru Sanatının Ulusal Envantere dâhil edilmesi için gerekli form hazırlanarak 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na gönderilmiştir. Somut Olmayan Kültürel Miras Uzmanlar Komisyonu bu öneriyi değerlendirerek Bakanlığa, Ebru Sanatının Ulusal Envantere alınmasını tavsiye etmiştir. Unsur, 2010 yılında Ulusal Envanter Sistemine dâhil edilmiştir.
Ebru ve hat sanatında profesyonel olarak derin bilgi ve yüksek düzeyde becerilere sahip Fuat Başar, 2010 yılında Yaşayan İnsan Hazinesi olarak ilan edilmiştir.
“Ebru: Türk Kâğıt Süsleme Sanatı”, 2014 yılı itibariyle ülkemiz adına UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesine kaydedilmiştir.
Kaynak: Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü