Safeviler (1502-1732)
Adını Erdebil’deki Safeviyye tarikatının kurucusu Şeyh Safiyüddin (Ölm. 1334)’den alan bu devlet, Rumlu, Şamlu, Tekelü, Ustacalu, Dulkadırlu, Afşar, Kaçar, Bayburtlu ve Varsak gibi ekseriyeti Anadolu’dan İran’a giden Türk oymaklarının desteği ile Şah İsmail tarafından kurulmuştur. Şah İsmail 1502 yılında Akkoyunlu Elvend Beg’i yenerek, Azerbaycan’a hakim olduktan sonra, ertesi yıl hakimiyetini Irak-ı Acem, Fars ve Kirman bölgelerine yaymış ve 1509’da Bağdad’ı da ele geçirmişti. 1510 yılında Özbek hanlarından Şibani’nin Merv yakınlarında yenilip, öldürülmesi ile Safeviler Fırat’tan Ceyhun’a kadar hâkimiyetlerini genişletmiş oldular. Bundan sonra Şah İsmail’in Anadolu’ya adamlar göndererek, buradaki Türk oymakları arasında Safevi propagandasına girişmesi, kendisini Osmanlı Devleti ile karşı karşıya getirmiş ve bugün İran’da bulunan Hoy şehri yakınındaki Çaldıran’da aynı dili konuşan, aynı boy ve oymakların çocukları karşı karşıya gelmişler ve savaş Safeviler’in yenilgisi ile neticelenmişti (23 Ağustos 1514). Bu savaş Şah İsmail için bir dönüm noktası olmuş ve Osmanlılar’a geniş topraklar kaptırıldığı gibi, Özbekler de Horasan’ı yeniden işgal etmişlerdi. 1524’de Şah İsmail’in ölümü ile yerini alan Şah Tahmasb, 1576’daki ölümüne kadar ömrünü doğuda Özbekler, batıda ise Osmanlılar ile mücadelelerle geçirmiş, 1555 tarihli Amasya Andlaşması ile Osmanlı tehlikesi bir müddet için atlatılmıştı. Tahmasb’ın ardından gelen II. İsmail ve Muhammed Hüdabende gibi zayıf şahlardan sonra Safeviler, I. Abbas’ın şahsında kuvvetli bir şaha kavuştular (1588). Onun zamanında Osmanlılar Azerbaycan’dan geri çekilmek zorunda bırakıldıkları gibi, Osmanlılar’a karşı Avrupalılar’la ittifak teşebbüsünde bulunuldu. Bu ittifak gerçekleşmemekle birlikte, ticari münasebetler tesis edilmişti. 1629 yılında ölümünden sonra Şah Safi tahta oturmuş, onun zamanında Safeviler’in Van’a hücumu IV. Murad’ın Revan seferine yol açmış (1635), Bağdad seferi ise bu ülkenin Kasr-ı Şirin andlaşması (1639) ile kesin olarak Osmanlılar’da kalmasını temin etmiştir. Şah Safi’nin halefi II. Abbas’ın ölümünden (1666) sonra Safeviler sür’atle çökmeye yüz tuttular. Oymaklar arasındaki dahilî mücadelelerden istifade eden Safeviler’in Kandahar valisi Mir Üveys 1709 yılında istiklâlini ilan etmiş, oğlu Mahmud 1722’de İran’ı istilâ ile, Isfahan’a girmeye muvaffak olmuştu. Mahmud, Safevi şahı Hüseyin’i tahttan uzaklaştırdı ise de, Afşarlar’dan Nadir’in mücadeleleri neticesinde, Üveysiler İran’dan çekilmişlerdir (1729). Bundan sonra II. Tahmasb’ı tahta oturtan Nadir, az sonra onu tahttan indirip (1732), yerine onun 1 yaşındaki oğlu III. Abbas’ı tahta oturtmuş ve nihayet 1736’da saltanatı bizzat eline alarak, Safeviler’e son vermiştir. III. Abbas’tan sonra II. Süleyman, III. İsmail, III. Hüseyin ve Muhammed (Ölm. 1786) İran’ın bazı bölgelerinde ismen hüküm sürmüşler ise de, 1732’den sonraki hükümdarlar kukla olmaktan öte geçememişlerdir.
Başlangıçta devletin merkezi Tebriz iken Osmanlılar’ın seferleri neticesinde merkez I. Tahmasb devrinde Kazvin’e; I. Abbas devrinde ise Isfahan’a nakledilmiştir.
Safeviler’in şimdiye kadar ehemmiyet verilmeyen hususiyetlerinden biri Türk edebiyatının onlar zamanında mühim mevki kazanmasıdır. Bu devletin Divanı’ndan Özbekler’e, Kırım Hanlarına, Rus Çarlarına, Avusturya ve Lehistan kralları ile Osmanlılar’a gönderilmiş Türkçe pek çok mektup mevcuttur. Hatai mahlası ile Türkçe şiirler yazan Şah İsmail’in Türkçe bir divanı bulunduğu gibi, oğlu Tahmasb ve Şah Mirza ile İbrahim Mirza gibi hânedan mensuplarının Türkçe şiirleri bulunmaktadır. Ayrıca tezkirelerde Türkçe şiir yazan pek çok şairin adına da rast gelinmektedir.
Kaynak:
Tarihte Türk Devletleri, C.I, Ankara Üniversitesi, Ankara 1987, s. X + 422.
Tarihte Türk Devletleri, C. II, Ankara Üniversitesi, Ankara 1987, s. VI + (423-816) + 16 Harita.