­
Kilis

Genel Bilgiler

 

KİLİS

TARİHÇE
Kilis  doğası ve yerleşmeye elverişli coğrafyası nedeniyle tarihsel süreç içerisinde  pek  çok  kavme   (Babil, Hitit, Huri-Mitanni, Arami,Asur, Pers, Makedonya, Roma Bizans, Selçuklu, Memluk/ Kölemen,Osmanlı) ev sahipliği yapmış.
Kent merkezinin 5 km kadar güneydoğusundaki Oylum Höyük’te sürdürülen arkeolojik kazı çalışması sonuçlarına göre, yörenin tarihi Geç Kalkolitik  Çağa (M.Ö: 3500-3000)  kadar dayanmaktadır.
Ele geçen Hitit kaynaklarına göre M.Ö:1460’lı yıllarda Halep Krallığı’na bağlı olan yöre, sonraki yıllarda da Makedonya kralı Büyük İskender’in (M.Ö:336-323) doğuya yayılma politikaları çerçevesinde, bu uygarlıkların sınırları içersinde kalmış.
Büyük İskender’in ölümünden sonra (M.Ö:323) yaklaşık 227 yıl Selevkosların / Selefkiler (M.Ö:281-64) egemenliği altında kalan Kilis ve yöresi M.Ö:64 yılında Roma İmparatorluğu’na bağlandı ve  adı Ciliza sive Urmagiganti oldu.
Roma İmparatorluğu’nun  395 yılında ikiye ayrılması sonucu Doğu Roma  dolayısıyla Bizans toprakları içinde kaldı ve Halep’le birlikte Bizans İmparatorluğu’nun Suriye Theması’na bağlandı.
            Halife Hz.Ömer zamanında 636 yılında Ebu Ubeyde Bin Cerrah(Ebu Ubeydet-ibn-il Cerrah) tarafından İslam topraklarına  katılarak,  sınır bölgesi  kentlerinden biri oldu.   
V.Yüzyıldan sonra eski önemini yitiren Kilis ve yöresi, XI.Yüzyıla kadar Hıristiyan Bizansla Müslüman Araplar arasında sürekli el değiştirdi.
Bu süreçte Müslümanlığı kabul eden kimi Türk kavim ve boyları (özellikle Horasan, Türkistan kökenli Oğuzlar),Abbasiler’in denetimine girerek;“Sügur(sınırlar,düşman ağzı olan yerler)” , “Avasım (sınır kentleri)” ya da “Uç  Bölgesi” adı verilen yörelerde, bölgelerde iskan edildiler.
“Şam Ucu” adıyla bilinen Kilis ve yöresine(A’zaz/Azez,Kuros,Anazarba,Ravanda) de savaşçı, dizdar (kale,sınır bekçisi), der-bend ağası (sınır, karakol bekçisi), murabıt  (ibadetine düşkün kişi, şeyh, derviş), zahid (dindar,sofu)  gibi nitelikleri taşıyan Türk boyları  yerleştirildi.
985 yılında tekrar Bizans egemenliğine giren bölge, XI.Yüzyılda Haçlı Ordularınca istila edildi ve Urfa Haçlı Kontluğu’na bağlandı.
1124 yılında Artuklu (1101-1231) ve  Eyyübi (1171-1348)egemenliklerinden sonra bölgeyi eline geçiren Kölemenler (Memluk Devleti,1250-1516); Anazarba, Azez, Kilis ve Ravanda kalelerini onardı;  bugünkü Kilis kent merkezinin bulunduğu yeri, alışveriş / ticaret merkezi yaptı.            266 yıl süren bu egemenliğe Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, 24. Ağustos 1516 yılında Mercidabık’ ta (bugünkü Yavuzlu yöresi)  Memluk ordusunu yenerek, son verdi ve bölgeyi Osmanlı topraklarına kattı. (Kaynakça : Evliya Çelebi Seyhatnamesi.C9* İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi i.Hamit Danişment Abideleri ve Kitabeleri ile  Kilis Tarihi İ.Hakkı KONYALI)
Mercidabık Savaşı (24 Ağustos 1516)

İmratorluğun doğu, güneydoğu ve güneyindeki  gelişmeleri kaygı ile izleyen padişah I.SELİM (Yavuz Sultan SELİM, 1512-1520) önce doğuda yöneldi, sonrada  05..Haziran 1516’da güneydoğu seferine çıktı.
Bölgede egemen olan Kansun-ül Gavri komutasındaki Memluk Devleti (Kölemenler) ordusunu 24.Ağustos.1516 yılında Kilis kırsalındaki Dabık Köyü düzlüğünde yenip, yöreyi Osmanlı topraklarına kattı.
1831-1839 arasında da Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın egemenliği altında kalan Kilis, 1854 yılında “kaza”, 1863’de de “belediye” oldu (Kaynakça : İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi i.Hamit Danişment Abideleri ve Kitabeleri ile  Kilis Tarihi İ.Hakkı KONYALI)
 
            Ulusal Bağımsızlık Savaşı Yıllarında Kilis
Kilis, 30.Ekim.1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi koşullarına göre 06.Aralık.1918 tarihine kadar İngiliz, bu tarihten yaklaşık bir yıl sonra da; iki devletin anlaşması sonucu 29.Ekim.1919’da Fransız askerlerince işgal edildi.
İşgale karşı “Cemiyet-i İslamiye” adlı direniş örgütü ile başlayan kurtuluş savaşımı daha sonra Şahin Bey’in önderliğinde kurulan “Kuvayı Milliye” örgütü ile devam etti ve 03.03.1920 tarihinde de Kilis Havalisi Kuvayı Milliye komutanlığına Polat Bey getierildi.      
Ayıntap-Kilis hattındaki çatışmalarda 25.03.1920 tarihinde Sakıp Bey, 29.03.1920’de de Şahin Bey şehit olmasına karşın, silahlı savaşım sürdü.
Çatışmaların yoğunlaşarak sürdüğü günlerde  taraflar, önce 11.Nisan.1920 tarihinde “yirmi günlük ateşkes anlaşması” sonra da, 20.Ekim.1921 tarihinde “Ankara İtilafnamesi’ni” imzaladı. Fransız işgal güçleri de 07.12.1921 gününden itibaren Kilis’i terk etmeye başladı ve  23.Aralık.1921 tarihinde yöre bütünüyle bu işgalden kurtuldu.
Haziran.1995 tarihine kadar Gaziantep İli’ne bağlı olan Kilis, 03.06.1995 tarih ve 550 sayılı Kanun Hükmünde  Kararname ile 06.06.1995 tarihinden itibaren ülkemizin 79.İl’i oldu. (Kaynakça : İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi i.Hamit Danişment Abideleri ve Kitabeleri ile  Kilis Tarihi İ.Hakkı KONYALI)

TARİHSEL BELGE VE METİNLERLE  ‘KİLİS’
Çivi yazısı ile yazılmış bir Asur betiğinde “Ki-li-zi” yerleşiminden söz edilmekte, buranın da bugünkü “Kilis” olduğu görüşü oldukça yaygındır.
Martin HARTMAN eski Kilis yerleşiminin bugünkü Kilis kent merkezinin güneydoğusunda “Tarzimehan” yöresi olduğunu belirtir.
Richard  KİEPERT de  esli Kilis’i, bugünkü yerleşimin 3 kilometre güneybatısındaki “İlizi Bahçesi (İllizi Baghtshesi) olarak  gösterir.
Roma İmparatorluğu kaynaklarında “Ciliza sive Urmagiganti” sözüyle geçen yöre, YAKUT’un Mu’cemü’l-büldun ve Halil bin Şahin EZ-ZAHİRİ’nin Zübdetü Keşfi’l-Memalik adlı yapıtında   Azaz’a bağlı bir köy olarak belirtilmiştir.
1519 tarihli Osmanlı Devleti Tahrir Defteri’nde de kentin adı “Killiz” biçiminde yazılmıştır.   
Prof.Dr.Bilge UMAR “Türkiye’deki Tarihsel Adlar” adlı yapıtında “Kilis” hakkında yaptığı araştırmayı “ …ilk kez Arap tarihçi Kudama Bin Cafer’in 928 dolaylarında kaleme aldığı yapıtında, Arap Devlet’nin Doğu Roma İmparatorluğu sınırında bir kalesi olarak, ‘El Kilis’ diye anılıyor(Honigman, s.40).Kentin 985 yılında İmparator Bardas Phokas eliyle alınmasının sözünü eden diğer bir Arap tarihçi, Yahya bin Said el Antak’i, Kilis adını ‘Killia’ diye vermiştir  (Honigman, s.103.3). Bu adın kökenini, öz biçimini, anlamını saptayamadım.”  sözleriyle açıklar. 
Kilis’i uzun uzun anlatan Evliya ÇELEBİ Seyahatnamesi’nde kentin harap durumundaki kalesinden;  sekiz kapılı (bu kapıların adları: Büyük Tedribe, Küçük Tedribe ,Ayn Tedribesi, Akharan Tedribesi, Alçak Tedribe, Çulha Tedribesi ,Yusuf Çelebi Tedribesi) surlarından ve 30 camisinden söz ederek; burada beş mahalle bulunduğunu  4660 insan yaşadığını anlatır.
“Kilis Şehri, Halep eyaletinde sancaktır. Fakat Valide Sultan hassıdır. Yetmiş yük akçe ile iltizam olunur. Üç yüz payesi ile sadaka olunur şerif bir kazadır.Sancak Bey’ine adalet üzere seksen bin kuruş hasıl olur. Kadısına yedi bin kuruş hasıl olur. Kalesi virandır. Ama Celali ve Cum Kürtleri korkusundan şehrin dört tarafı kale gibi kerpiç duvarla çevrilmiştir.”(Kaynakça Evliya ÇELEBİ, Seyahatname)         
Vitali CUİNET XIX.Yüzyılın sonlarında Kilis’in  sanayi, ticaret ve kültür kenti olduğunu vurgulayarak; kentte 15.000 Türk olmak üzere 20.000 kişi yaşadığını, 47 cami, 12 mescit, 24 medrese, 3 kilise, beş hamam, 740 dükkan, 7 han, 11 fırın, 120 kumaş işliği, 15 kıraathane(kahvehane), 1 eczane ve  4100 hane bulunduğunu anlatır. (Kaynakça : Evliya Çelebi Seyhatnamesi.C9* İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi i.Hamit Danişment Abideleri ve Kitabeleri ile  Kilis Tarihi İ.Hakkı KONYALI,Türk Tarihi H Namık ORKUN, Türkiye Tarihi Yılmaz ÖZTUNA)

...Devamını Oku