­
Kars

Genel Bilgiler

Tarih Öncesi 1941-1942 yıllarında Kars'ta yedek subay olarak görev yapan İsmail Kılıç KÖKTEN, bu dönemde ilimizde tarih öncesine ait araştırmalar yapmıştır. İ.Kılıç KÖKTEN'in yönetimindeki bu çalışmalar ile Kars bölgesi kültür tarihinin, komşu bölgelerde olduğu gibi Alt-Paleolitik Döneme değin uzandığı kanıtlanmıştır. Kars yöresinde avcı-toplayıcı Paleolitik Dönem insanlarından günümüze kalan buluntular yeryüzündeki en eski kültürlerden birisinin bu yörede olduğunu göstermektedir.Paleolitik Dönem Alt Paleolitik Dönem Bu döneme ait buluntuların ele geçtiği yöreler şunlardır: Susuz ilçesi, Cilavuz Dere düzlüklerinde ve Kars Platosu'nda, şölyen-aşölyen tipte işlenmiş ve Alt Paleolitik Döneme tarihlenen bir el baltası; Ağzıaçık (Azacık) Suyu'nun batısındaki düzlüklerde oval çevreli, iki yüzü çok güzel işlenmiş, ucundan biraz kırılmış bir başka aşölyen baltası, Ani çevresinde ele geçen bir el baltası; Yazılıkaya'nın yaklaşık 6 km. güneyinde, Tombultepe yamaçlarında püskürük kayalardan yapılmış, şölyen tipte el baltaları ve iri yongalar bulunmuştur. Orta Paleolitik Dönem Ağzıacık Suyu'nun batısında bazalttan yapılmış çok aşınmış Musteryen tipte bir uç; Yazılıkaya, Tombultepe'ye yakın Kurbanalan Mağarası'nda taş araç ve ocak yerlerine rastlanmıştır. Üst Paleolitik Dönem Avcılık ve toplayıcılık yöntemlerinde farklılaşma olduğu, araç-gereç yapımının geliştiği görülmüştür. Yine bu dönemde duvar resimleri de ortaya çıkmıştır. Camışlı Köyü'nün batısında, Aladağ'ın doğu yamaçlarındaki Yazılıkaya'da bazalt yapılı bir kayanın dik ve düzgün yüzünde biri büyük, biri küçük iki panoya rastlanmıştır. Büyük pano, yerden dört metre yükseklikte, yaklaşık 14 metre uzunlukta ve 3-4 metre genişliktedir. Küçük pano ise aynı duvarın doğu uzantısı üstündedir. Yazılıkaya panolarında hayvan ve insan figürleri vardır. Figürlerin çoğu dağ keçileri, geyikler, geyik yavruları ve eşeklerden oluşmaktadır. Bunlar o dönemdeki doğa koşullarının avcılık ve toplayıcılığa elverişli olduğunu ortaya koymaktadır. Yazılıkaya'nın yanı sıra aynı yerde bulunan derinliği 11,5 m, iç genişliği 5,5 m, ağız genişliği 12,5 m olan ve güneye bakan Kurbanağa Mağarası araştırmalarında da yine Üst Paleolitik Döneme ait taş araç-gereçler bulunmuştur.Mezolitik Dönem Paleolitik dönemi izleyen mezolitik dönem, mikrolit adı verilen minik araç-gereçlerle tanınmaktadır. Kars yöresinde de İ.Kılıç KÖKTEN'in Aras Vadisi'nde yaptığı araştırmalarda bu araçlardan ele geçmiştir. Bu ve diğer paleolitik buluntular Rusya topraklarında saptanan benzerleri ile karşılaştırıldığında, bölge yerleşme tarihinin komşu bölgelere koşut olarak, Paleolitik Dönemle başlayıp, Mezolitik Dönemde de devam ettiğini göstermektedir.Neolitik Dönem Neolitik Dönemi Kars yöresinde gerçek anlamda bir yerleşme yeri değil, Akçakale Adası'ndaki taş anıtlar ve kaledeki duvar resimleri temsil etmektedir. Bu resimler, yöredeki neolitik dönem yaşantısına bir ölçüde açıklık getirdiği için önemlidir. Çıldır Gölü'ndeki Akçakale Adası'nda Dolma Tepe eteklerinde kaya anıtları bulunmuştur. Ada menhirler, dolmenler ve kromlekler ile doludur. Kılıç Kökten'e göre; bu taş anıtlar neolitik dönem tekniği ile yapılmıştır. Çok kaba taşlarla örtülü iç duvarlar, kaba ve büyük taşlarla örtülü damlar, Avrupa dolmenlerinin bazılarında görülen tekniği anımsatmaktadır. Avrupa kültürüne özgü olduğu kabul edilen bu tip taş anıtlar doğuda ilk kez Kars'ta rastlanmıştır. Anıtların ortasında açılan bir sondaj çukurunda, çok kaba, mat siyah renkli değişik biçimlerde çanak-çömlek parçaları bulunmuştur. Yazılıkaya - Kurbanağa Mağarası'nın doğusunda, kale denilen tepede açılan bir sondaj çukurunda da üst katmanda farklı bir katman saptanmış ve bunun Son Neolitik Dönemden kalmış olabileceği öne sürülmüştür. Kaledeki duvar resimlerinin ise Son Neolitik Dönem ya da İlk Tunç Çağı sonlarında yapıldığı sanılmaktadır.Kalkolitik Dönem Araç-gereç yapımında bakır kullanılmaya başlanmasıyla belirlenen kalkolitik dönemin Kars yöresindeki buluntu yeri Kağızman'ın güney kesiminde yer almaktadır. Mısır Dağı yerleşme yerinde, yapılan araştırmalarda, kalkolitik dönem özellikleri taşıyan buluntular ele geçmiştir. Bakır Çağı da denilen bu dönemin izlerine, Ani'de ve Azat Köyü'ndeki höyükte de rastlanmıştır.İlk Tunç Çağı Bu dönem bakırla kalayın karıştırılmasıyla elde edilen tuncun, araç yapımında kullanılmaya başlanmasıyla ayırt edilen bir dönemdir. Bu dönem, Kars bölgesinde Yazılıkaya'nın dibinde açılan Küçük Deney Çukuru'nda ve Kurbanağa Mağarası yakınındaki sondajda ele geçen çanak çömleklerle ve aynı mağaranın doğusunda, Kale denilen, üstü düz yüksek tepedeki sondaj çukurunun buluntularıyla bilinmektedir. Kale mevkiindeki açmada, İlk Tunç Çağından kalma bir açkı taşı; el değirmeni taşları; bir çekiç; delinmiş, üstü çizgi - süslü hayvan parmak kemikleri; küçük bir taş hayvan; el yapımı çanak-çömlekler ve yapı kalıntıları olduğu düşünülen iri taş yıkıntıları bulunmuştur. Tüm bu araştırmalardan çıkan sonuç; Kars yöresinin Paleolitik Dönem'den başlayarak Orta Tunç Çağına değin kesintisiz bir kültür silsilesine mekân olduğudur.Yazılı Tarih DönemiUrartular Yazılı tarih dönemleri Kars bölgesinde Urartulularla başlamaktadır. İ.Ö. IX. ve VI. yüzyıllar arasında Van Gölü çevresi merkez olmak üzere kuzeyde Çıldır, kuzeydoğuda Gökçe Gölü çevresi, doğuda İran içleri, güneydoğuda Urmiye Gölü, güneyde Şanlıurfa, batıda da Fırat Irmağı ile sınırlanan bölge Urartu Krallığının egemenliği altındaydı. Urartu, Asur kralı I.Salmanassar'ın yazıtlarında (İ.Ö. 1273-1244) Uruatri (dağlık bölge) olarak anılmakta, aynı yazıtta Asur kralının bu adla bilinen ülkeleri ele geçirdiği bildirilmektedir. Urartular çağında Bingöl'den, Çıldır Gölü ile Gökçe Gölü bölgesine değin uzayan yerlerde, insanların çok sık bir yerleşim gösterdiği ve buralarda ondan fazla yerli krallık kurulduğu bilinmekle beraber, bu yerli kralıklar tabi oldukları büyük krallığa zenginlikleri nisbetinde altın, gümüş, tunç, at, öküz ve koyun olarak ağır vergiler ödemiş, sık sık isyan etmeleri sebebiyle de ağır bir şekilde cezalandırılmışlardır. Diauekhi ile Etiuni. Bu krallıklar içerisinde Kars'taki Diauekhi Krallığı komşularına göre daha büyük ve kuvvetliydi. Bilhassa kıymetli madenlerden vergi ödemekte idi ki; bu durum Kağızman deresindeki altın, gümüş ve Bardızdaki bakır madenlerinin o dönemde işletildiğini ortaya koymaktadır.Kimmer - İskit Akınları İ.Ö. VII. ve V.yüzyıllar arasında İskitlerin baskısı karşısında başka topraklara göç etmek zorunda kalan Kimmerler, kendilerine yeni bir yurt aramak amacıyla Anadolu'ya girmeye başlamışlardır. Bu göç ve istilalar Asur ve Urartu devletlerini büyük sarsıntılara uğratmıştır. Urartu Kralı II. Rusa ( İ.Ö. 685-645 ) bu göçebe topluluklarla dostça ilişkiler kurmaya çalıştı. Kimmerlerle İskitlerin saldırıları ile yıkılma eşiğine gelen Urartu Krallığına son darbeyi Medler vurdu. Medlerin özgürlüklerini kazanarak Asur devletini ortadan kaldırmış, bunun ardından ise bölgedeki Urartu hâkimiyeti sona ermiştir.Persler M.Ö. 550'de Urartu toprakları Pers egemenliğine girmiştir. Persler Orta İran'dan Ege Denizi'ne kadar geniş bir bölgeyi egemenlikleri altına almışlardır. Persler kurdukları devleti dış ülke topraklarını talan ederek ya da fethederek ayakta tutmaya çalışıyor; dolayısıyla kendi halkı üzerindeki ekonomik, sosyal ve siyasal baskı hafifliyordu. Krallar kralı olarak anılan Pers imparatoru Dara ülkeyi satraplık denen, 23 büyük ve 127 küçük birime bölerek ülkeyi merkezden yönetiyordu. Bugünkü Kars yöresi 18. Satraplık içinde yer alıyordu. Bu bölge satraplığa yılda 400 gümüş talent vergi vermek ve Dara'ya 20.000 at göndermekle yükümlü idi.Araks Krallığı Farklı etnik bölgelerden oluşan Araks Krallığının merkezi, bugünkü Azerbaycan sınırları içindeki Armavirdi. Krallığın sınırları batıda Murat Suyu'na kadar uzanmaktaydı. Araks Kralları daha sonraları Muş yöresini de topraklarına kattılar. Bu arada İran-Azerbaycan bölgesinde egemenlik kurmuş olan Partlar, Araks Krallığının yayılma politikasına karşı çıkarak, Arakslara savaş açtılar ve Araks Krallığını büyük bir yenilgiye uğrattılar.Tigran Dönemi Araks Krallığı yenilmesine rağmen ortadan kalkmadı. Tigran Araksların başına geçti ve topraklarını genişletmeyi sürdürdü. Merkezi Urartu olan Tigran Devletinde toplumsal yaşamda göçebe kültürü devam ediyor, av ve savaş eğlenceleri Tigran kültürünü oluşturuyordu. Tigran'ın egemenliği M.Ö. 64'de Roma istilalarına kadar sürdü.Sasaniler Dönemi Sasani Kralı Yezdigerd'in bölgede başlatmış olduğu dinsel baskılar sonucunda, Doğu Anadolu'da çatışmalar ve huzursuzluklar başladı. Sasanilerin Roma ve Bizanslılarla da çatışmaları olmuş, fakat Bizanslılar bu dönemde bölgeye yaptıkları seferlerden bir sonuç alamamıştır. Tam bu dönemde Müslüman Araplar bölgede yeni bir siyasal güç olarak görünmeye başlamıştır. Suriye, Irak ve Mısır'da egemenlik kuran Araplar 630 yıllarında İran'ı da ele geçirdiler. Halife Hz.Ömer 642'de Nihavent Savaşıyla bölgedeki Sasanlı egemenliğine son verdi.İslam Uygarlık Dönemi Arapların Güneydoğu ve Doğu Anadolu'yu ellerine geçirmek amacıyla yaptıkları seferlerin ilki 638 yılına rastlar. Halife Hz. Ömer zamanında Iyas Bin Gazem komutasındaki Arap ordusu Van Gölü'nün kuzeyine kadar ilerledi. 642'de ise Habib Bin Mesleme komutasındaki ordu Van Gölü yöresinden kuzeye yürüyerek Divin'i aldıysa da Kars'ı ele geçiremedi. Kars yöresinin bir bölümü 646'da Araplar'a kendiliğinden teslim olmuş ise de, halkı Selçuklular'ın bu bölgeye geldiği 1060 yılına kadar 420 yıl boyunca Hıristiyan kaldı.Gregoryanlığı benimsemiş olan halk, kendilerini Ortodoks Bizanslıların dinsel baskılarından kurtaran Arap yönetiminden hoşnuttu. Ama Bizans İmparatoru 2. Konstantus 635'de 100.000 kişilik ordusuyla Erzurum ve Kars yoluyla Divin üzerine yürüdü. Bölgeyi yeniden Bizans topraklarına kattıktan sonra geri döndü. Bunun üzerine yöre halkı Malazgirt'teki Arap ordusuna başvurarak bölgeyi Bizanslıların elinden kurtarmasını istediler. Şam valisi Muaviye Bizanslılara karşı Araplarla birlikte savaşan Reştunili Teodoros'u bölge yöneticisi ilan etti ve Araplar yörede bir süre egemen oldular. Ancak, 657'de Araplar arasında çıkan anlaşmazlıklar üzerine Bizanslılar bölgeyi yeniden ele geçirdiler. Emevi Halifesi Abdulmelik Döneminde (685-705) Mervan Bin Muhammed komutasındaki Arap ordusu, Divin'i de ele geçirdi ve Bizanslıları yöreden çıkardı(693). Bu tarihten sonra bölge kesin olarak Arap yönetimi altına girdi. Ancak 771'de ağır vergilerden bunalan Hıristiyan Türkler Namıkonlu Artavasd önderliğinde Araplara karşı ayaklandılar. Abbasi halifesi Mansur, 722’de İsmail Bin Amirü'l - Harisi komutasındaki 30.000 kişilik bir orduyu Kars üzerine gönderdi. Hıristiyan Türkler yenildiler. Tarihte '' Bagrevand Savaşı'' diye anılan bu çatışmayı kazanan Araplar yöre Hıristiyanlarının başına Bagratlı Aşut'u getirdiler. Aşut'un yerine geçen oğlu Sembad , halifece patrik olarak atandı. Bagrat , II. Abbas döneminde (928'de) Kars Bagara ve Erasgavork'tan sonra Bagratlıların üçüncü merkezi oldu. III. Aşut, 962 de kendisine Ani'yi başkent seçince kardeşi Muşel'e merkezi Kars olan Vanand Beyliği'ni verdi. Bu durum, 1045'e kadar sürdü. Bu tarihte Bizans imparatoru IX. Konstantinos Monomakhos, Ani üzerine yürüdü. Önce Ani Bagratlılarını yendi. Kars Bagratlılarını da kendisine bağladı. Buralara asker yerleştirerek Türklerin ileri hareketlerini durdurmaya çalıştı.Selçuklu Dönemi Alparslan'ın 1064 yılındaki ''İlk Rum Seferi" ile alınan yerler bir daha Bizanslılar'ın eline geçmemiştir. Rumlar buralardan atılıp, merkezi Ani'de olan ve Selçuklulara bağlı Ani – Şeddadlılar hükümeti kurulmuştur ki; şimdiki Türkiye'nin yani Küçük Asya'daki Müslüman Türk Devleti'nin temelleri de bu yılda Alparslan'ın eliyle atılmıştır. 1064 yılı fetihleri, milli varlığımız ve dünya tarihi bakımından önemlidir. Alparslan ve oğlu Melikşah döneminde Kars ve civarı barış içinde bir yön yaşamıştır.1239-1355 yılları arasında 116 yıl boyunca Kars, Moğollar'ın yönetiminde kaldı. Bunun 1239-1256 arası Cengizli Valilere, 1256'dan sonrası da İlhanlılar'a bağlı olarak geçmiştir. İlhanlı döneminde Kars ilinin merkezi sayılan Ani bazı vergilerden muaf tutulmuştur.1453'te Akkoyunlu tahtına çıkan Uzun Hasan Karakoyunlularla, Osmanlıları ortadan kaldırmak amacıyla önce Karakoyunlulara saldırmıştır. Uzun savaşlardan sonra 1468'de tüm yöreyi ve bu arada Kars'ı ele geçirmişlerdir. Daha sonra Osmanlı Devleti'ne de saldıran Uzun Hasan Otlukbeli'nde yenilerek (1473) güç kaybetmiştir. Akkoyunlular kısa zamanda çöktüler ve Akkoyunlu Devleti'nin yerine Safevi Devleti kurulmuş, Bu devletin egemenliği döneminde Kars ve yöresi büyük yıkım görmüştür.1514 Çaldıran Savaşı'nda Şah İsmail'i yenilgiye uğratan Yavuz Sultan Selim Kars'ta konaklamıştır. Ordudaki yorgunluk ve huzursuzluk sebebiyle, Doğu Anadolu'yu tam olarak egemenliğine alamadan İstanbul'a geri dönmüştür.Osmanlı YönetimiKanuni Sultan Süleyman 1534'te yaptığı sefer sonucunda Kars'ı Osmanlı egemenliği altına almıştır. 1548 yazında Kars'ı imara girişmişken , Süleyman Çelebi İdaresinde 5000 atlı da karakol olup Safili sınırını bekliyordu. Yazın Tahmasp oğlu İsmail Mirza ile gelen Kaçarlı Gökçe Sultan idaresindeki büyük bir Safili ordusu ansızın Kars'ı basmıştır. Kars'ın yapılan yerleri söktürülüp, yıkılmıştır. Bu Safili akınından cesaretlenen Atabekliler de taarruza geçip Yusufeli, Artvin ve Tortum bölgelerini geri almışlar. 1548 sonbaharında Erzurum'a gelen bir Osmanlı ordusu, padişahın buyruğu ile H.955 Recep ayında Atabekliler yurduna girip buraları yeniden fethetmişlerdir.1549'da Gök ve Ardahan kaleleri onarıldı ve bölgeye asker yerleştirilmiş, ancak Safevilerin saldırıları durmadığından, 1578'de yapılan Osmanlı- Safevi Savaşı sonucunda Osmanlı Devleti Çıldır'ı ele geçirerek Çıldır Eyaleti'ni kurmuştur. Lala Mustafa Paşa yıkık ve harap olan Kars'ı büyük ölçüde onarmış, Safevi hükümdarı Şah I. Abbas'ın Revan'ı almasının ardından, 1604'te Kars Şehrini yakıp yıkmıştır. 1615'te yapılan barış sonucunda şehri terkeden halk geri dönmüş, 1639'da yapılan anlaşma sonrasında Kars 95 yıl sürecek olan bir barış dönemine girmiştir. 1734 yılında ise Afganlı Nadir Şah Kars'ı kuşatmış, yapılan barış antlaşması sonucunda Revan İran'a, Kars ve yöresi Osmanlılara bırakılmıştır. Nadir Şah'ın 1736'da tekrar Osmanlı topraklarına saldırması üzerine yapılan savaş sonucunda, 1746'da barış anlaşması imzalanmış ve Kars uzun süre barış içinde yaşamıştır.Bu barış dönemi ise Rusya'nın güçlenmesiyle sona ermiştir. Sıcak denizlere açılma hayallerini gerçekleştirmek amacıyla ilk olarak 1807'de Kars'a saldıran Ruslar, 1828'de önce şehri, daha sonra iç kaleyi işgal etmiştir. Şehir yıkılmış ve yağmalanmıştır. 1829'da imzalanan Edirne Antlaşması ile Ruslar geri çekilmek zorunda kalmışlar. Fakat Ruslar Ahıska Şehrini ve altı sancağını savaş tazminatı yerine sayıp, geri vermemişler. Kırım Savaşı sırasında, 16 Haziran 1855'te üçüncü defa Kars'ı kuşatan Ruslar'a karşı, küçük yaştaki çocuklar bile "Gönüllü Alayı"na katılıp çarpışmıştır. Sıvastopol Bozgunu'nun acısını çıkarmak için, General Muravyev kumandasında 54 bin kişilik ordu ile 29 Eylül 1855'te hücuma geçen Ruslar, tabyalarda yedi buçuk saaat süren kanlı muharebeler sonunda ağır bozguna uğrayıp, 20.000 asker zayiat vermişler. Bu müdafaada, yalnız şehir halkından tabyalarda altısı kadın, dokuzu din alimi olmak üzere 70 şehit ile, 230 yaralı verilmişti. 1855 Kars Zaferini gören ve bunda emeği geçen Kanada'lı General Williams yazdığı raporlarında, İngilizler'den Albay Lake ve doktor Sandwithe ise hatıralarında, kadınlı - erkekli Türklerin yurt korumadaki bu eşşiz kahramanlık destanını nasıl yazdıklarını anlatmışlardır. Kars'ta yararlığı görülenleri devlet çeşitli şekillerde mükâfatlandırmıştır. Müşir Vasıf, Korgenaral Kerim ve Williams Paşa'lara mücevherle süslü birer altın kılıç ile Mecidiye Madalyaları verilmiş; üzerinde "Kars Kalesi" resmi bulunan altın, gümüş ve bronz "Kars Madalyası" yaptırılarak, hizmeti geçenlere dağıtılmıştır; şehre ve ahalisine "GAZİ" ünvanı verilerek, Mahkeme Siciline yazdırılmış; şehir halkı, üç yıl vergi ve askerlikten muaf tutuldu; Karadeniz'de İstanbul-Batum arasında sefere başlayan yeni vapura "KARS" adı verilmiştir. İngiltere Kraliçesi Victoria, Genaral Williams'a "Kars Baroneti" ünvanını vermiştir.
...Devamını Oku